Konya
18 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.54
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2495.9
  • BIST
    9524.59
  • BTC
    63551.84$

Hani Torunlarımızdan Ödünç Almıştık!

16 Mart 2022, Çarşamba 08:35

1990’lı yıllar. Beykoz’da gizli kalmış bir ormanlık alana konuşlanmış  şantiye, yolunu kaybetmiş bir gazeteci tarafından keşfedilir. Yüzme havuzu, sinemalar, tenis sahaları, spor salonları, cami, kilise, sinagog da bulunan çok özel bir toplu yaşam alanı yapma hazırlığı ortaya çıkar.  Haber gazetede yer alamaz. Tanınmış acar bir şirketin yaptığı site 2.5 yılda biter ve “Cumhuriyet Balosu” ile açılır. Sonra yerleşime açılan orman alanının destekçisinin zamanın Orman Bakanı olduğu, Bakana 11 villa, çok tanınmış üç ulusal gazeteye 3 villa düştüğü konuşuldu, çok da yazılmadı, mahkemeler başladı, bitti, iskan alındı. Belki de ülkemde ilk orman talanlarındandı. Sonra niceleri geldi. Peki bu özel siteden villa alanlar saf Anadolu delikanlıları mıydı? Değildi elbette, bugün olduğu gibi ilk yerleşime açıldığında da orman alanındaki yerleşim yerinden villa alanlar ülkemin en kalbur üstü insanlarıydı sonrakilerde olduğu gibi.

Bugün (haklı olarak) madenciliğe zeytinciliğin kurban edilip edilmeyeceği konuşuluyor. Peki zeytinlikler ilk kez mi yok ediliyor? Geçenlerde Sn. İlber Oltaylı yazdı eski zamanlarda İzmit’ten İstanbul’a gelirken yol boyu zeytinlikler olduğunu; bir zamanlar, Zeytinburnu’nun gerçekten zeytinli bir burun olduğunu. Bursa zeytin ağaçlarının çoğunu bir zamanlar yapılaşmaya kurban etmedi mi? Ayvalık Pelit mıntıkasının iki sene içinde denize kadar uzanan zeytinliklerin müteahhit eliyle inşaata dönüştüğü gene yazıdan öğrendiğim bilgi. Akdeniz narenciye bahçelerini yapılaşmaya kurban vermedi mi? Yunan adalarındaki düzenli yapılaşmaya bakıp “ahh Bodrum” diye içini çekenlerin çoğu Bodrum’da hatta bazıları kaçak villa sahipleri değil mi? Kaz dağı diyenlerin bazıları orada yapı sahibi maalesef. Kendi elimizle yok ediyoruz, sonra geçmişe bakıp hayıflanıyoruz, Avrupa’nın korunmuş eski yapılarını ziyarete gidip hayran hayran izliyoruz ; dönüyoruz eski mahallelerimizi bulamıyoruz. Bakan Sn. Kurum açıkladı ülkedeki 20000 kaçak yapının 7200’ünün sahilde, 3260’ının Muğla sahillerinde, 1300’ünün doğal sit ve özel koruma alanlarında bulunduğunu. Her gün önemli bir siyasetçinin, gazetecinin çok özel alanlardaki kaçak yapılarını okumuyor muyuz? Ben servet düşmanı değilim. Samimi olalım bizlerden çevreci çıkmaz. Değişmez özelliğimizdir, araçta içtiğimiz sigara izmariti kenar semtlerde daha ucuz; lüks semtlerde daha pahalı araçlardan fırlatılır çevreye. Orman alanları, Boğaz tepeleri, en özel mekanlar yok edilebilir eğer bizim mülkümüz olacaksa içinde. Bodrum’un yapılaşmaya boğulmasına itiraz edenler daha önceki yapılaşmalarda ev sahibi olanlardır genellikle. Sonrakilerin gelmesine karşı oldukları için “ ahh Bodrum” diye hayıflanırlar. Biz alırken ağaç kesilmedi mi demezler. Bacasına filtre takılmayan sanayi tesisi de, arıtma olmaksızın atıkları çevreye, en yakın nehire salınan sanayi tesisi de daha fazla para kazanmak derdinde veya günü kurtarmak telaşında olanlarındır..

Vatandaşı hizaya sokmak elbette devletin görevi. Devletimiz çok mu hassas peki? Maalesef 2020’de kapatılması gereken 13 kömür termik santrali çalışmaya devam ediyormuş. Ford otomobil fabrikası yapılırken zamanın  Cumhurbaşkanı rahmetli Sn. Demirel “patates tarlasından otomobil fışkıracak” demişti. Elbette ülkeme yatırım çok önemli ama keşke patates tarlası bile olamayacak verimsizlikte bir alan tahsis edelim denilseydi.

Ülkemin pek çok çevre sorunu var. Orman tahribatı, su kaynaklarının yitirilmesi, deniz ve toprağın kirletilmesi, hava kirliliği, atık ve çöp sorunu, iklim değişikliği.. Biz yasa çıkarsak da yasalar değil bilinçlilik ve tabiat sevgisi, ranttan vazgeçebilme fedakarlığı koruyacak çevreyi. Bizde geri dönülmez noktaya gelene kadar ciddi adım atılmıyor maalesef, Sorunun görülmesi veya ciddiyetle üzerine eğilmesi zaman alıyor ancak sistem çökme noktasına geldiğinde harekete geçiliyor. Enerji elbette vazgeçilmezimiz ancak 2001 yılından beri maden faaliyeti kanunu 21 kez değişmiş ve her seferinde doğa varlığına daha fazla zarar verecek, ekosistemi daha olumsuz etkileyecek şekilde düzenleme yapılmış işin uzmanlarına göre.

Günümüzde daha kötü bir yaklaşım var. Siyaseten yaklaşıyoruz. Çevreye zarar veren Belediye taraf olduğumuz belediye ise görmezlikten geliyoruz. Elbette tasvip etmiyorum ama Mevlâna Hazretleri önündeki ağaç kesiminin fotoğraflarını her fırsatta sanal aleme koyup laf edenler mesela Yalova Belediye Başkanı veya İstanbul Belediye Başkanı’nın kestiği asırlık çınarları görmezlikten geliyor. Aynı şekilde ülkemde bir süredir sürdürülen “Sıfır Atık” çalışmaları  başında bulunan kişi Sn. Emine Erdoğan olunca örnek bile alınmıyor. İyi ve doğru olan her şeyi yapan kim olursa olsun alkışlamalı ve örnek almalıyız. Çevre bilinci için bugünden kolları sıvamalı, bunu eğitimin ilk yıllarına yaymalıyız. Biz “baltalar elimizde, uzun ip belimizde biz gideriz ormana hey ormana” marşlarıyla büyüdük (gerçi çevre katliamcısı olmadık, demek ki ailenin de etkisi var) ama yeni nesiller ağaç sevgisiyle büyümeli. Büyükler de buna örnek olmalı. Birkaç yıl öncesinden bir otel anısı. Bir Türk çocuk masadan kalktı, gitti bahçedeki çiçeği kopardı. İzlemekte olan aile sus pus. Bir süre sonra hemen hemen aynı yaşlardaki yan masada oturan turist ailenin çocuğu kalktı ,gitti daha çiçeğe elini uzatırken anne fırladı “yok koparma yok ,bak kokla yarın daha da büyüyecek gelip koklayacağız koparmak yok” dedi, utandım kendimizden. Bize çimlere basmamak öğretilmişti onlar da zikreder yazıktır diye ben şimdi sitemde yürüme yolu yerine çime basan kişilere  bakıyorum üzülerek.

Bize güzel slogan öğretilmişti “Dünya bize atalarımızdan miras kalmadı, torunlarımızdan ödünç aldık” Boşa öğretmişler. Bizim nesil gücü yettiğince doğaya her türlü zararı verdi. En özel yerlerdeki en çok zararı verenler ekonomik düzeyi daha yüksek olanlar, çevreye rant uğruna zarar verenlerin çoğu fabrikatörler, sanayiciler, (doğru davrananları tenzih ederim) en özel yerlerin yerlerin tahribatcılarının  ortakları bazı Belediye yetkilileri, ormanlık alanı talana açanlar bazen en yetkili olanlar. Torunlara “sizlere daha fazla tapu, daha çok  menkul, gayrimenkul” bıraktık diyebilecekler  belki ama yok olan su, daha kirli hava, çözülemeyecek  çevre sorunları ve daha sağlıksız çevrede yaşatmanın vebalini nasıl açıklayacağız acaba? Unutmayın sağlıklı ömür uzamıyor kısalıyor. Sağlık her şeydir. Yeni nesillerin çevre bilinciyle yetişmelerini diliyorum.

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.