Konya
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.31
  • EURO
    35.13
  • ALTIN
    2282.1
  • BIST
    8880.92
  • BTC
    70247.96$

HAÇLI SEFERLERİ (4)

04 Şubat 2021, Perşembe 09:16

Yaralı bu üç yiğit saatlerce sıcak altında kalıp su su diye inle­meye başlayınca kale içindeki nişanlıları hiç kimseyi dinleme­yip, testilerini kaptıkları gibi sevgililerine su yetiştirmek için koşmuşlar, ama onların yanına geldiklerinde ok yağmuruna tutulup şehit edilmişler. Kaleyi alamayacaklarını görünce Haçlı ordusu kuşatmayı kaldırıp Kudüs’e doğru yani güneye çekip gitmişler. Onlar gidince bu fedakâr ve cefakâr üç şehid ve şehideyi oldukları yere defnetmişler ve orası Üçler Mezarlığı olmuş.(1)

Haçlı Seferlerinin İslâm âlemi açısından büyük yıkımları olmuş ise de, Avrupa zaviyesinden bakıldığında müspet (olumlu) yönleri de olmuştur.

Bu seferler sayesinde Avrupalılar temizlik mefhumu ile ta­nışmışlardır. Asırlarca kokuşan insanlar, suyun temizlik açısın­dan nasıl kullanılacağını görmüşlerdir. Tuvaletle, hamam ve banyolarla tanışmışlardır. Şekeri ilk defa burada görmüşlerdir. Hindistan taraflarından gelen göz alıcı ipeklerle tanışmışlar, o ipek tülleri havaya atıp altına tutulunca ikiye biçen ve bugün bile hayranlık uyandıran Arap çeliğini dolayısıyla kılıçlarını tanımışlardır. Porselen kaplarla, değişik cins ve kalitede ku­maşlarla, envai çeşit baharatlarla buluşmuşlardır. Kendilerinin bilmediği birçok askeri yeniliklere muttali olmuşlardır. İlim ve ilim adamına saygının ne demek olduğunu görmüşler, birçok İslâm eserini çalıp, tercüme edip, kendi malları imiş gibi, gerçek sahiplerinden hiç bahsetmeden pazarlamışlar(2), haksız nam şan ve unvanlar almışlardır. Rönesans’ın temellerini İslâm âlemin­den getirdikleri bu eserler sayesinde atmışlardır.(3)

Müslümanların o günkü ilmi seviyelerini ve Avrupa'nın o zamanki durumunu gayet açık olarak gözler önüne seren şu ilmi gerçeği de dikkatlice okuyalım:

"Avrupalılar Haçlı Seferleri esnasında İslâm âlemindeki, ipek şalları, çok ince tülleri havada kesecek kadar keskin ve ağzı kat'i surette dönmeyen kılıçları görmüşler, aynısını memleketle­rinde yaptırmak için bir kaç numune götürmüşler, aynı kalitede kılıç yapamayınca şu hurafeleri uydurmuşlar:

1- Bu kılıçların yapılabilmesi için demir parçalanıp tavuk­lara yedirilecek, sonra onların dışkılarından toplanıp eritilip yapılacak.

2- Bu kılıç kızarmış vaziyette iken kuvvetli bir kölenin karnına sokulacak ki, onun kanı ile soğuyup, onun kuvvetinin kılıca geçmesi sağlanacak.

3- Kızarmış vaziyette olan kılıç, üç gün eğrelti otundan başka bir şey yedirilmeyen keçinin idrarı ile soğutulacak.

4- Ateşten çıkarılınca bir atlının eline verilip, son sürat koşturularak soğutulacak.

Tabi bunların hepsini denemişler ama yine de aynı kalitede bir kılıç yapmayı başaramamışlardır. "(4)

Nitekim Fransız fizikçi Pier Curie şöyle der: “Kral Şarlman İs­panya’yı Müslümanlardan aldığında, Gırnata sarayı­nın mey­danında, bir milyon el yazması eseri şenlikler yaparak yaktırdı. Bunlardan bize sadece 30 eser intikal etti. Biz bu otuz eserle atomu parçaladık ve Ay'a çıktık. Eğer o yakılan ki­tapların yarısı kalsaydı, bugün galâksiler arasında seyahat eder olacak­tır.”(5) Bu eserlerin hakiki sahipleri, bilim, fen, teknoloji ve iletişim, ulaşım araçlarının üst seviyelere çıkması neticesinde yeni yeni tanınmaya başlamıştır.

"Roma Kralı Jul Sezar'ın Mısır'ı işgali sırasında meşhur Museion Kütüphanesi'nin bütün kitapları yakılır. Meşhur Mısır Kraliçesi Klopatra bu kitapları telafi etmek için Bergama Kü­tüphanesindeki kitapların bir kopyasını çıkartır. Fakat bunlar da yine bir Patriğin kurbanı olurlar. 336 yılında bu patrik mezkûr kütüphanede ne kadar kitap varsa hepsini yaktırır. Yine Patrik Teofilos, antik dünyanın en büyük kütüphanesi kabul edilen Serapeion Kütüphanesi'ni ve kitaplarını yaktırır".(6)

Batılılar bu bağnazlıklarını gizlemek için olsa gerek; Hz. Ömer döneminde Mısır’ın fethi esnasında İslâm kumandanıAmr b. As’ın İskenderiye kütüphanesini yaktırdığı iddialarını atmışlar, dünyaya böyle lanse etmişler, Müslümanları ilim ve kitap düşmanı gibi göstermişlerdir.

Fakat içlerinden çıkan bu müfterileri yine kendi içlerinden çıkan gerçekçiler yalanlamaktadır. ABD li Medeniyet Tarihçisi Will Durant bunu kabul etmiyor.(7) Yine “Kütüphanelerin Hikâ­yesi” isimli kitabın yazarı Fred Lerner’de bu iftirayı reddediyor ve şöyle diyor:

 “Bu ll. Yüzyıl söylencesinde doğruluk payı olduğu şüphe götürür. Batının en karanlık çağlarında Yunanlıların ilmini muhafaza eden Araplardı. İskenderiye’nin edebi hazinelerini mantıksızca yok etmek isterler miydi? Yoksa bu insanlık suçu, Hıristiyan fanatiklerine mi yüklenmeliydi? Her iki dinin savunu­cuları da bu konu üzerinde tartışmışlardır.”(8) 

 

Dipnotlar:

1- Ziya Demirel-Avni Arslan, “Tarihten İlhginç Hikaye ve Anekdotlar”,

        Akçağ Yay. Ank. 2010, s. 261.

2- Bilimler tarihçisi Fuat Sezgin, Konuşan Sefer Turan, Timaş Yay. İst.

        2010, s. 132.

3- Sâmiha Ayverdi, “Osmanlı Asırları”,Damla Yay.İst.1977, 2. Baskı, s.59.

4- James TREFÎL'den tercüme, "Bilim ve Teknik" Mecmuası, sayı: 188,

        Temmuz-1983.

5- Türk Edebiyatı Dergisi, yıl 1994, Sayı 252, s. 13; İbrahim Refik, “Tarih

        Şuuruna Doğru-4”, Albatros Yay. İst. 2007, s. 95-96.

6- Sigrid Hunke, “Avrupa’nın üzerine Doğan İslâm Güneşi”, 

        Çev. Servet Sezgin, Bedir yay, yıl 1972, s. 260.

7- Wil Durant, “İslÂm Medeniyeti”, Tercüman 1001

        Temel Eser, Terceme Orhan Bahaeddin, s.170, 178.

8- Fred Lerner, “Kütüphanelerin Hikâyesi’, Bileşim Yay.

        Çev. Dilek Çenkciler, İst. 2007, s. 31

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.