Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.54
  • EURO
    34.97
  • ALTIN
    2426.4
  • BIST
    9672.62
  • BTC
    63700.12$

HAC ? HACI

02 Ekim 2015, Cuma 00:00

Kâbe’den gelmedi Hacı gibi Vehbî Molla

Arafat’tan sürülüp hemdem-i hüsran geliyor

Han-ı ihsan-ı şerifi yemiş içmiş amma

Gözü açtır herifin ni’mete küfran geliyor

Kâbe’ye gittiğine oldu peşiman, zemzem

İçmedi, neşe-i konyak ile sekrân geliyor

Atmayıp bâr-ı günahı orada artırdı

Vizr ü isyanını, âzâde-i gufran geliyor([1])

 

Hac, İslâm’ın beş şartından biridir. Şartlarına haiz olan­ların yapmaları ge­reken ve hakkıyla yapıldığı tak­dirde -kul hakları hariç- geçmiş günahları af­fettireceği, Allah ve Resülü tarafından bildirilen bir ibadettir.

Fakat halkımız arasında yanlış bir kanaat oluşmuş, teş­bihte hata olmasın, hâşâ Hıristiyanların günah çıkar­maları gibi, belli bir yaşa kadar ne yaparsan yap, sonra git Hac’da dök gel, ondan sonra da biraz dikkat et, işin tamam. Bu çok yanlış bir anlayış, çünkü buradaki af; hukukullaha ait günah­lara müteal­liktir, kul haklarını; tövbe, şehitlik, hac…hiçbir şey affettirmez. Ancak hak sahibi ile helâlleşmek affettirir.

Kul haklarına ve Haccın kurallarına dikkat etmeden, eski dönemlerde de­velerle, bin bir çile ve meşakkatle gi­dip gelenler için ecdadımız; “deveyi yağır etti, parayı gâ­vur etti” demişler ki, çok doğru bir tespit. Şairlerde bu hususa dikkat çekmişler, gerçek Haccın; gönlü beytullah telâkki edilen kul haklarına (tabi bunun içine hayvan hakları da girer) riayet ve gönüller kazanmakla ola­cağını dile getirmişlerdir: 

 

Ben ne Mekke, ne de Kudüs bilirim;

Tanrı’yı gönülde takdis bilirim

Çok hacılar gördüm Kâbe’ye gitmiş;

Çok şeytan taşlamış iblis bilirim.

                                              Şâir Eşref

Yılda bir kez hac olursa Kâbe’de ey hacegan

Gir gönüller Kâbe’sine nice bin haccullah var.                        

Lâ-edrî

Dervişlik baştadır, tacda değildir

Kızdırmak od’dadır sac’da değildir

Ararsan Mevlâ’yı kalbinde ara

Kudüs’te, Mekke’de Hac’da değildir   

                                                  Yunus

 

Beyazid-i Bestamî hac dönüşü İran’ın Hemedan şeh­rine uğrar. Oradan bir çiçek tohumu alır ve memleketine doğru yola çıkar, epeyce yol aldıktan sonra tohumların içinde bir karınca görür; “bu karıncanın yuvası var, yav­rusu var, eşi dostu ve akrabaları var” diye geri dönüp aldığı yere getirir. İşte hayvan haklarına bile Müslü­man’ın bakış açısı bu ol­malı.([2]) 

Adamın biri Hacca gideceğine yakın evlâtlarını top­lamış ve basit basit hatalarını sayarak; “falana şunu öde­yin, falan kişiye az bir borcumuz var ve­rin…”gibi emirler vermeye başlayınca, oğlanlarından biri; “baba sen onları boş ver, bü­yüklere bak, hani atını arabasını gasp ettiği­miz, ekinini yak­tığımız, koyunlarını kestiğimiz kişiler ne olacak?” deyince, adam; “onları helalleşmek  pakler” de­miş. Zihniyet bu olursa o hacdan bir şey anlaşılmaz. Ger­çek huccacı tenzih ederek Hz. İbrahim üzerinden şöyle bir fıkra anlatılır:

Hz. İbrahim Kâbe’yi yaparken, etrafta taşları kesmiş, düzlemiş ve bir eşeğe yükleyip getirmiş. Eşek “İç Harem” denen yere gelince ayakları diremiş ve bir türlü içeri gir­mek istemiyor. Hz. İbrahim sorar; “bana neye eziyet edi­yorsun, derdin ne, girsene içeri” deyince hayvan; “ben bu hâl ve sı­fatımla Allahın evine giremem” demiş, bunun üzerine İbra­him Peygamber; “gel yahu bizden sonra daha senden beter niceleri buraya gelip girecekler” demiş. Al­lah böyle Hac et­mekten hepimizi korusun. 

 

Çanakkale ve İstiklâl Harbi yıllarında büyük yararlıklar gös­teren Cevat Paşa’yı Sultan         Abdül­hamit Han Hicâz’a tayin eder. Paşanın pek memnun ol­madığını görünce sebebini sorar, O şöyle cevap verir; “Sultanım oralara kim gitmek istemez ama dönüşte her­kes bana Hacı Cevat diye­cekler. “Hacı Cevat, Hacı Cevat” derken adımız Hacivat’a dönüşmesin!” demiş.

Vaizlerden birisi kürsüde; “memleketimizde çok fakir fukara var, öksüz ve yetimler var. Hac bir defa farz, nafile hacca gidileceğini fakir gariplerin elinden tutulsa, ihti­yaçları giderilse, gönülleri hoş edilse… Allah bir değil birçok hac sevabı verir. Bakın Peygamberimiz bile kendi doğup büyü­düğü yer olduğu halde, bir defa hacca, bir defa da umreye gitti” deyince dinlemekte olan Temel, yavaş sesle mırıldan­mış: “fazla tekva değilmiş”(!).

 

Dipnotlar:

1- Yusuf Kamil Paşa, İmamzade Vehbi Efendinin hacdan dönüşü  üzerine yazmıştır.

     Hilmi Yücebaş, “Hiciv ve Mizah Edebiyatı  Antolojisi”, L & M Yay. İst. 2004, s. 228.

2- Nezihe Araz, a. g. e. s. 431.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.