Konya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.37
  • EURO
    35.02
  • ALTIN
    2325.9
  • BIST
    9090.13
  • BTC
    69908.05$

Hac (2)

01 Ağustos 2019, Perşembe 09:02

Hac, bütün İslam dünyasından inananların dil, renk, soy ve coğrafi bölge farklılıklarına rağmen, aynı amaç için bir araya gelmelerine ve böylece kolektif bilincin oluşumuna imkân veren evrensel bir olaydır. Bu haliyle hac, Müslümanlar arası etkileşim ve iletişim için bir fırsattır. Başlangıçta yabancı olan bu insanlar, kısa bir sürede ortak duygu, düşünce ve amacın gizemli motivasyonuyla, aynı toplumun bireyleri olduklarının bilincine vararak, tüm hayatları boyunca unutamayacakları dostluklar kurarlar. Hac menâsiki süresince bu iletişim güçlenir, hacılar, ayrı renklerin, dillerin, giyimlerin, kültürel farklılığın hikmetini anlarlar. Böylece hac, uluslar arası barışın, birlikteliğin ve dayanışmanın da fırsatını bahşeder. Müslümanlar, kardeşlik duygularıyla birbiriyle tanışıp, karşılıklı görüş alış-verişinde bulunurlar; problemlerine, insanlığın ortak sorunlarına çözüm arayışlarına katkı sağlarlar.(1)

Kâbe, Yüce Allah’ın ibadet edilmek üzere yeryüzünde inşa edilmiş bulunan ilk mabedidir. Gerçi Allah mekândan münezzehtir, eve de muhtaç değildir, ama yine de Kâbe’ye Beytullah (Allah’ın evi) denilmiştir. Burada Kâbe’nin Allah’a izafe ve nispet edilmesi; O’nun  şeref ve ehemmiyetini göstermek içindir. Kâbe, aslında bir semboldür. Kâbe’den daha çok onun temsil ettiği ve anlatmak istediği mana önemlidir. Kâbe’ye ta’zim ve hürmet, onun sahibine ta’zim ve hürmet manasına gelir.

Kâbe’yi ziyaret ve hac, en eski dindarlardan ve peygamberlerden günümüze kadar sürüp gelmiş olan bir ibadet şekli ve her zaman samimi bir şekilde bağlı kalınan güzel bir hâtıradır. “Haniflik” denilen bu tatlı hatırayı yaşatmak, bu gücü düne bağlaması bakımından son derece önemlidir. Her türlü menfaatten ve ihtirastan sıyrılarak kayıtsız ve şartsız Allah’a teslim olan ve samimi bir fedakârlığın en güzel numunesi bulunan Hz. İbrahim’le Hz. İsmail’in aziz hatıralarını barındıran bölgenin, buna ilâveten İslâm’ın doğduğu ve yayıldığı yerlerin, son peygamber Hz. Muhammed’le arkadaşlarının faaliyet gösterdikleri sahaların inananlar tarafından ziyaret edilmesi gönül dünyasına çok şeyler kazandırır.

“Mekanın şerefi mekinledir.” Bir yer değerini orada ikamet edenlerden alır. Aslında dünyanın her yeri birdir. Mekke ile Medine gibi mübarek yerlere ulviyet ve ruhaniyet bahşeden,  buralarda yaşamış ve yüce bir davanın mücadelesini vermiş bulunan ulu peygamberlerle onların sadık dostlarıdır. Bu büyükler sayesinde bu kutlu topraklar buram buram ruhaniyet, burcu burcu maneviyat kokmaktadır. Dünyanın en uzak yerinde olan mü’minler bile, bu mübarek beldeyi ziyaret etmeden yapamazlar. Yunus’un ifadesiyle kara donlu Beytullah’ı görmek, etrafında dönmek için her zahmete katlanırlar.

Biraz önce de ifade ettiğimiz gibi, hac, eşitliği en güzel şekilde sembolize eder. Aynı giysiler ve ihram içinde aynı hareketleri yapan, aynı yeri tavaf eden, aynı yerde vakfe yapan Müslümanlar, hem görünüş ve davranış, hem de inanış, duyuş ve düşünüş itibariyle birlik ve beraberlik gösterirler, yekvücut hale gelirler. Ferdî ruh ve şuur silinir,  maşeri ve ictimai ruh ve şuur hepsini hakimiyeti altına alır. Artık çok bedenlerde bir tek ruh ve şuur vardır. Rengi, dili, ırkı, makamı, tahsili ve mal varlığı ne olursa olsun, aynı muameleye tabi tutulurlar. Zira  burada tüm imtiyazlar kaldırılmıştır. Hz. Peygamber (s.a.v.) ilk defa Veda Hutbesinde şahsi ve zümrevi imtiyazları burada kaldırmıştır. Nasıl ahirette imtiyaz olmayacaksa, o şekilde burada da imtiyaz yoktur, kefen gibi beyaz ihram bu eşitliği sembolize etmektedir.

Hac ibadeti genellikle ahiretteki haşr ve neşre benzetilir. Yalınayak, baş açık Kâbe’de  Allah’ın huzuruna çıkmak, ahiretteki ilâhi huzura varmakla mukayese edilir. İbn Haldun hacda dikişsiz elbise giymeyi ve birçok dünyevi işlerden men olunmayı, dünyadan alâkayı kesip, her türlü mal ve mülkiyet iddiasını terk ederek tam bir ihtiyaç hali ile Allah’a yönelmenin ve O’nun dergâhına sığınmanın remzi şeklinde anlamaktadır.

Dipnot:

1-Doç. Dr. Mehmet BAYYİĞİT, Türkiye'de Hac Olayı, T.D.V. Yayını, Ankara 1998, s. 18-19

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.