Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.53
  • EURO
    34.90
  • ALTIN
    2439.9
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64943.7$

HA PKK HA YPG AYNI TORNADAN

22 Aralık 2018, Cumartesi 08:27

Bir zamanlar Ermeni terör örgütü Asala ile PKK’nın aynı havuzdan beslendiğini ve Marksist bir ideoloji peşinde olduklarını biliyoruz.120 filmini öğrencilerime izlettirdiğimde doğuda yaptıkları katliamların gerçek failleri olduklarını izleyerek öğrendiler. PKK terör örgütünün bugün bölgemizde yaşayan kardeşlerimizin gerçek temsilcileri olmadığını defaatle yazılarımda belirtmiştim. Artık bunu herkesin anlaması gerekir. Birde o bölgede yaşayan insanların tamamını aynı biçimde tek bir torna gibi görmek doğru olmasa gerek. Bugün o insanlarımızdan, bölgede güvenliği sağlamakla iştigal eden koruculuk sistemi mevcuttur. Fakat örgütün propagandasına kanıp faaliyetlerine katılanlar ve kandırılanlar da mevcuttur. Bunlar o coğrafya da tutunabilmek için mevcut inançsızlıklarını bir yana bırakarak bölge halkına; bizlerin inancıda aynen sizlerin inandığı gibidir, demeye getirerek onlara şirin görünmek bir parça ekmek almak ve yardım almak için mevlit bile okutmuşlardır. Bu örgütün kullandığı propagandalardan biridir ve şimdi bunu sizlerin bilgisine sunmak istiyorum. Mektup, bir zamanlar örgütün etkili isimlerinden olan Şemdin Sakık’a ait. Diyarbakır-E Tipi kapalı cezaevinden gönderdiği ve basında da yayınlanan 12.06.2008 tarihli mektubu.1989 yılında bölgede yaşayan halka kendilerini kabul ettirmek için din üzerinden nasıl karanlık bir oyun tezgâhladıklarını ve bunda ne denli başarılı olduklarını açık açık anlatmış bir bakıma itiraf etmiştir. İşte mektuptan bölümler:

“(PKK) İdeolojisini, tüm din ve mezheplere karşıtlık eksenine oturttu. Direkt veya dolaylı olarak dinle ilişkide olan her insan ve topluluğa gerici ve yobaz sıfatı yakıştırdı. Gerek kendi içinde, gerek başka sahalarda olsun dinin ilke ve motiflerine karşı görülmemiş bir savaş verdi. Yöre sakinlerinin kapıları bize kapalıydı. Her gece bir parça ekmek almak için on kapı çalmak zorunda kalıyorduk. Dahası bazı köylüler, bizi gördükleri gibi kaçıyor, kendilerini eve kilitliyorlardı… Köye her girişimizde bizi fark eden köylüler sağa sola kaçışıyor, kadınlar ve çocuklar ise ışıklarını söndürüp evlerine çekiliyorlardı. Bir araya getirmeyi başardığımız köylüler ise, ya konuşmalarımızı dinlemiyor ya da söylediğimiz sözler hiç ama hiç etkili olmuyordu. Ne kadar dil döküyorsak da bu insanları ikna edemiyorduk, kapılarını açtıramıyorduk, yardımlarını alamıyorduk. ..Ne olursa olsun bir şeyler yapmalıydım,aksi takdirde sadece araziye dayanarak kendimi yaşatamazdım…”Din toplumu uyuşturan bir afyondur,” türündeki sosyalist ilkeyi     ateistliğimi ve örgüt yöneticilerinin olası tepkilerini bir kenara bırakıp..köylerde mevlit okutmaya karar  verdim….”diyor.

Terör örgütü elebaşlarının ve militanlarının ekseriyetinin ateist olup Zerdüştlüğe inanmalarına rağmen, samimi dindar olan bölge halkına kendilerini Müslüman gibi göstermeye çalıştıklarını 2006 yılında Fırat Haber Ajansının İran ve Irak’taki 300 terörist üzerinde yaptığı ankette PKK’lıların İslam dini ile alakalarının olmayıp bunun kirli bir rolden ibaret olduğu ortaya çıkmıştır. Bu anket Özgür Gündem gazetesinde yayınlanmıştır. Ankette;  4 Zerdüşt,4 İsa, Mani, Hz. Muhammed,%7 Hz. Musa,    % 4 Hz. İbrahim diye inançlarını belirtmişlerdir.

Fahir Armaoğlu(Türkiye Cumhuriyetini yıkmaya matuf siyasi ve ideolojik oyunlar, Ankara 1986 sayfa:26-27) isimli eserinde Milletler arası komünizmin çalışma ve faaliyetlerini şöyle belirtir.”Milletler arası (beynelmilel) komünizm ve onun işbirlikçileri, yıkmak istedikleri toplumlarda, etnik grupları daima bağımsızlığa teşvik ve tahrik etmişlerdir. Cumhuriyet Tarihimizde ilk defa 1965’ten sonra sosyalist içerikli komünist yayınlarında; Kürt vatandaşlarımız ayrı bir milletin mensupları olarak gösterilmiş ve bunlar için özerklik istenmiştir. Bildiğimiz gibi, milletlerarası komünizm için söz konusu olan gerçek manada milliyetçilik değil, milliyetçiliği komünizmin hizmetinde kullanmaktır. Komünizm gerçek milliyetçiliği reddeder. Bu sebepledir ki; etnik gurupların milliyetçi olgularını istismar ederken dayandıkları esas unsur; gerçek milliyetçiler değil, Marksist olanlar, yani komünistlerdir.”

TİKKO’nun temeli 1962’de İstanbul da bir ermeni okulunda atılmış, kurucusu ermeni soyundan gelen, Yervant Tüzün ve Mihram Samuelyan’dır. Bu örgüt 1974’de Diyarbakırlı Ermenici olan Ohannes Bakıryan  (Orhan Bakır) liderliğinde yeniden örgütlenmiştir.(a.g.e. sayfa:300) 

Bu bilgilere baktığımız zaman; kökü dışarıda olan ve dış kaynaklarca beslenen ve semiz hale getirilen kanlı örgüt oldukları, yurt içinde de taraftar buldukları görülmektedir. Bunların hepsi değişik isimler halinde olsalar da hepsinin amacı ortaktır, çünkü küfür tek millettir ve gayeleri ülkeyi bölmek ve kendi istedikleri bir düzeni kurmaktır. 

Radikal Gazetesi 18.10.2002 tarihli ve Fırat Aydınkaya imzalı “Kürtlere Demokrasi Gerekli “ başlıklı yazıda sayın yazar şu ifadelere yer verir.”Ben Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kendi hesabıma insan hakları ve özgürlüklerine önem veren, hukukun üstün olduğu, kültürel çoğulculuğa dayalı bir demokratik Türkiye Cumhuriyetini tercih ederim. Eminim Suriye, İran ve diğer yerlerde yaşa yan, savaş yerine onurlu bir barış isteyen diğer Kürtlerde benimle aynı fikirdedir. Ama bunun için, İran Türkiye, Suriye ve Irak’ın Kürtlere yönelik politikalarını gözden geçirmeleri gerekmez mi? Demokratik çoğulcu, özgürlükçü ve herkesin kendini ifade edebileceği demokratik bir sistem Ortadoğu’nun barışı için asgari gereklerdendir.” diyerek kendince bir çözüm önerisinde bulunmaktadır.

O halde aklın yolu bir dediğimize göre; Bizlere düşen görev dış güçlerin ve emperyalizmin ayak oyunlarına gelmemektir. İki aşiret ağasının kişisel egolarını tatminden öteye geçmeyecek, dış güçlerin oyununa gebe, bölge kalkınmasını engelleyen, iç huzur ve barışı bozacak terör odaklı yapılanmaların içerisinde asla yer almamak gerekiyor. Bölgeye ekonomik yatırımların ağırlıklı bir şekilde kazandırılması, hem bölge hem de ülkemizdeki işsizlik yüzdelerinin azaltılması ve süratle yeni istihdamların kazandırılması, bölgeye eğitim ve sağlık yatırımlarının hızlandırılması, göçlerin önlenmesi, onlara bu ülkenin aidiyeti oldukları ve değer verildiğinin hissettirilmesi, bölgenin acısını dindireceği gibi, bölge halkının fakirliklerini ve sıkıntılarını kendi ideolojik söylemleriyle propaganda amaçlı kendi lehlerine kullanmaya çalışan kanlı örgüt ve onları destekleyenlere asla fırsat vermeyecektir.   

Ha PKK ha YPG aynı oyunla bizi çevremizden sarmallayıp dış güçlerinde desteğiyle çökertmeye çalışmaktalar ama bu öyle kolay değil. Bize saldıranlar kim olursa olsun dersini alacaktır. Bu böyle biline. İşte başladık Fırat’ın doğusuna. ABD’de işin içinde ama geri vitesle kaçacak. Başka çaresi yok. Ortadoğu artık bizden sorulan bir coğrafyadır. Bunu İsrail’de anladı. Hans’da anladı. Haso’da anladı. Herkes anlayacak. Aman tuzağa düşmeyelim. Bizi ayrıştırıcılık değil kardeşliğe saygı hukuku kurtarır.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.