Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.51
  • EURO
    34.95
  • ALTIN
    2435.6
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64049.93$

Güneş Sistemi ve Müslüman Âlimlerin Görüşleri (2)

09 Mart 2021, Salı 09:29

Biz inancımızı şu dört­lükle tazeleyerek konu­muza devam edelim:

Özde, sözde, dilde seste Allah bir   

Yer ettikçe can kafeste Allah bir

Böyle geldik, böyle gitmek isteriz

İlk nefeste, son nefeste Allah bir.

Cenâb-ı Allah kâinatı insanoğlu için yarattığını ve onun içindeki her şeyi insanoğlunun hizmetine ve faydasına sunduğunu belirtir.(1) O halde bizim yaratılan bir şeyi bilmemiz, tanımamız gerekir. Yüce Allah o zaman onu tanıyacak kapasiteyi de vermesi lazım. Nitekim bâzı bilginlerin; “en dahi insanlar bile Allah’ın verdiği beyin nime­tinin onda üçünü, bazıları onda bi­rini ancak çalıştırabilmiştir”(2) dediklerine göre, bu oranı yükseltip, beyin kapasitesinin tamamına yakınını çalıştırabildiği takdirde, insanoğlu daha neler yapacak, neler keşfedecek? Neler icat edecek? Tahayyülü bile zordur. Onun için büyük âlim Câbir’in “Allah insana kâinatın bütün sır per­delerini yırtacak kâbiliyeti ver­miştir”(3) dediğini yabana atmamak gerekir.

Bu enteresan konu âyetler ve hadislerde sıkça dile getirildiği için, İslâm’ın ilk asrından itibaren İslâm âlimleri konu üzerinde hassâsi­yetle durmuşlar, kadim astronomiyi yâni Mısır, Babil, Asur, Çin, Yunan, Hint… Astronomisini hem öğrenmişler, hem hatalarını dü­zeltmişler, hem de geliş­tirip kendilerinden sonra gelenlere aktar­mışlardır.(4)

Meselâ: Yunan Medeniyetinin yâni Aristo’nun, Hipperach’ın ve Batlamyus’un astro­nomi anlayışı (daha öncede izah edildi) yer mer­kezlidir.(5) Yâni dünyâ mer­kez;  güneş, ay, yıldızlar ve gezegenler onun etrafında dönmektedir. Onun çekim gücüne tabidirler. Kilise ve Papalık bunu benimsemiş, bunun hâricinde fikir ileri sürenleri (Galile, Kopernik, Rişwik gibi) aforoz edip dünyâda iken cehennem hayatı yaşatmıştır.

Kopernik’in (1473-1543) mesleği de  papazlıktır, ama astronomi ile ilgili yazdığı kitap, 1835’e kadar Papalık tara­fın­dan yasak kitaplar arasında kalmıştır.(6) Halbuki İslâm âlimleri 10. Yüzyılda kesinlikle yer mer­kezli astronomi anlayışının yanlış oldu­ğunu söylemişler ve güneş merkezli bir sistemi yâni dünyâ, ay ve birçok gezegenler güneşin cazibesinde dönüyorlar tezini kabul et­mişlerdir.(7)

Câbir b. Hayyan, Kitâbü’l-Hey’e veya Islâhü’l-Mecistî adıyla bi­linen ese­rinde, İslâm dünyâsında Batlamyus olarak bilinen Yunan bilgini Ptolemy’nin astronomi kitâbını eleştirmiş ve daha doğru bil­gilerle gök cisimlerini ve hareketlerini anlatmıştır. Câbir’in bu kitâbının Latince çevirileri, Batı dünyâsını asırlarca etkilemiş­tir.(8)

El-Harizmî’nin (780-850), görüşleri asırlarca Kurtuba’dan Chan­gay’a (Çin’e) kadar astronomi ile uğraşanlar tarafından miyar (ölçü) olarak kabul edilmiştir. Emevî Hâlifesi el-Me’mun, astronomi mü­şahedeleri ve tespitleri yapmak, Batlam­yus’un buluşlarını denemek ve güneş üzerindeki lekelere dâir çalışmalar yapmak için astronomi âlimlerinden bir heyeti vazifelendirmiştir. dünyânın küre şeklinde olduğundan emin olan bu âlimler, hem Palmyra hem de Sin­car sah­rasında, aynı zamanda güneşin durumunu tespit ederek bir arz dere­cesini ölçmüşler. Onların ölçüleri 56,23 mil çıkmıştır. Bu bizim şimdiki hesabımızdan yarım mil fazladır.”(9)

Avrupa bugünkü rakam sistemini, Müslümanlardan 350 sene sonra kullanabil­miştir. Prof. Jagues Risler “La Civilisation Arabe” adlı eserinde “sıfır”ın Müslümanların icadı olduğunu belirtmekte ve şöyle demektedir: “Her hâlde bu dâhiyane bir îcattı. Hiç­bir duyguya kapılmadan denilebilir ki, “sıfır”ın  icadı insan cinsinin en büyük keşiflerinden biriydi. Şuna dikkat etmelidir ki, ne keskin zekâlarına rağmen eski Yunanlılar ve ne de fenni seviyelerine rağmen Romalı­lar henüz bir rakam sistemi keşfedememişlerdi. Eski insan­lar hep parmaklarıyla sayı saymışlar, hesap yapmışlardır. Bu sebeple Av­rupa’da ilim inkişaf edememiştir. Sıfırı ilk defa 976 yılında Maham­med b. Ahmet el-Harizmî kullanmıştır. Avrupalılar bu Târihten 250 sene sonra ancak sıfırı kullanmaya başlamışlardır.”(10)

Sıfır Arapça’da boş veya yok (nötr) mânâsınadır. Bugün sıfırsız hiçbir bi­lim dalı düşünülemez. İlmin tekâmülü (gelişmesi, olgunlaş­ması) sıfırın ica­dıyla ortaya çıktı ve bunu Müslüman âlimler buldu. Carre de Vaux; “Avrupalılar bu Müslü­man buluşunu, yâni sıfırı on­lardan 250 yıl sonra kullanmaya başladı” der.(11) Bu şerefi Müs­lü­manlara kaptırmak istemeyen fanatik Batılılardan bâzıları sı­fırı Hintlilerin bulduğunu iddia ediyorlar ama ispat edemiyorlar.(12)

 

Dipnotlar:

1 - Bakara Sûresi, 29; Casiye Sûresi, 13.

2 - Beynimizin % 3’ünü kullanabiliyoruz. 4 ve 4,5’unu kullananlar dahi olarak niteleniyormuş. Ö. Tuğrul İnançer ile “Gönül Sohbetleri”, Sufi Yay. İst. 2010, s. 154.

3 - Câbir İbn-i Hayyan, Sefer Turan, a. g. e. s. 80.

4 - George Salıba, a. g. e. s. 194.

5 - Sigrid Hunke, a. g. e. s. 126.

6 - Ali Çimen, “Târihi Değiştiren Bilginler”, Timaş Yay. 7. Baskı, İst. 2012, s. 100.

7- Ahmed İsa – Osman Ali, a. g. e. s. 119.

8- Alparslan Açıkgenç, a. g. e. s. 117.

9- Abdurrahman Ahmet, a. g. e, s. 34.

10- Lütfü Ülkümen, a. g. e, s. 13; İbrâhim Sarıçam, Seyfettin Erşahin, a. g. e. s. 214.

11- Ahmet Gürkan, a. g. e. s. 297.

12- Mehmet Bayrakdar, a. g. e. s. 82.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.