Göz yaşartan müjde!…

Geçen sene bu zamanlar 5 kilosu 4 liraya satılan soğan, şimdilerde pazarlarda kilosu 5 liraya satılır oldu…

Soğan’ın fiyatının bu kadar yükselmesinin nedenini stokçulara bağladık…

Baskınlar düzenlendi, cezalar kesildi, soğanlara el konuldu…

Olaylar olaylar…

Şimdi ise kesin bir çözüm niteliği taşıyan bir karar çıktı…

Resmi gazetede yayımlandı bu karar…

Kuru soğandaki yüzde 49.5’lik gümrük vergisi şubat ayı sonuna kadar sıfırlandı ve ithalata yeşil ışık yakıldı.

Ne diyeyim…

Patates ithal ettiğimiz Suriye’yi unuttuk ama daha dündü…

Patates yaa patates, hani şu çöpe attığınızda bile kendi kendine filizlenen patatesi Suriye’den ithal etmiştik…

O zaman çok sinirlenmiş, bunu da birçok ortamda dile getirmiştim…

Evet belki yanılmış olabilirim, sonuçta ekonomist değilim…

Sadece düz mantık yürütüyorum.

‘Dünya üzerinde kendi kendine yetebilen ender ülkelerden birisiyiz’i öğrettiler bize okullarda…

Hal böyle olunca ister istemez bu tepkinin verilmesi normal…

Mis gibi topraklarımız varken hepsini betona yatırdık…

Cumhurbaşkanımız bile çıkıp ‘Betonlaşma durmalı’ imasında bulunuyor ve bununla ilgili çalışmalar yapmaya çalışıyorsa burada bir sıkıntı var…

Ne bileyim; şimdi çeşitli sebeplerle rekolte düştü ve fiyatlar arttıysa, bizde buna karşılık ithal ürünleri getirip fiyat kırdırırsak sonrası ne olacak?

Seneye rekolte mi artacak, çiftçinin borcu sıkıntısı mı bitecek?

Yoksa ithal mala bağımlı olup çiftçimizi daha da mı bitireceğiz?

Akaryakıta, ÖTV'ye, elektriğe, suya yapılan düzenli zamlardan sonra tarım arazilerinde üretim yapacak üretici kalmadı.

tüm zamlara rağmen ayakta kalmayı başaran güçlü üretici ise asgari ücrete yada vermek istedikleri ücrete eleman bulamadı.

Yatırım teşvikler, tarımsal teşvikler sadece işverenin kar elde etme amacı gibi algılandı.

Sonuç olarak eskiden kuru soğan ekmek yiyen, ağzı soğan kokuyor diye hor görülen gariban halk için artık soğan ekmek lüks oldu...

Zamanında da yabancı tohumlardan gümrük vergisini kaldırıp yerli tohumları bitirme noktasına getirmiştik, ki günümüzde neredeyse yerli tohum kullanımı yok denecek kadar az miktarda…

O zaman da üzülmüştük…

Sonra samanı, ineği, eti, baklagilleri, tarım ürünlerini dışarıdan aldılar, gene üzülmüştük…

Yahu nasıl üzülmeyelim…

Daha iki üç gün önce pazara gittim…

Soğanla muzun fiyatı aynı…

Olabilir demeyin…

Soğan her iklimde yetişebilen ve bakımı çok zor olmayan bir tüketim maddesi iken,

Muz tropikal iklim isteyen ve üretimi soğana göre az olan bir ürün ve bu ikisinin fiyatı aynı….

İnanabiliyor musunuz ikisinin de fiyatı aynı...

Valla bu şartlarda muz almak daha mantıklı diye düşünmeden edemedim kendi kendime ve öylede yaptım…

Sonuçta muzun kabuğunu soyarken gözüm yaşarmıyor.

Kimse kusura bakmasın kimse kızmasın ama bu durumu birazda hak ettik…

Üreticimiz ne yaptı, köylümüz ne yaptı?

Kahve köşelerinde oturup siyaset, futbol, dedikodu yapmaktan başka ne yaptı?

Bugün bütün emperyalist ülkelerde kooperatif sisteminin gelişmişliğini, konuya vakıf olanlar biliyordur.

Sen stokçulara ürünlerini sat sonra….

Eeee!...

Gerçi 3 5 güne kalmaz unutulur bu haber.

Soğanı bu millete 10 TL'den de satsan, İsrail’den de ithalde etsen 25 kuruşluk market poşeti kadar konuşulmaz.

Havasından mıdır, suyundan mıdır bilinmez ama milletçe kafayı yediğimizin kanıtıdır bunlar.

Ne üreticimiz, ne çiftçimiz, nede büyüklerimiz ‘nerede yanlış yapıyoruz, hatalarımız nedir?’ deyip araştırmak yerine, dışarıdan alma modasına girmekte ayrı bir değişiklik…

Vallahi, ‘dışarıdan soğan almak nedir? Gelin bizim köye ben size bir çuval doldurayım’ diyecek bir babayiğit çiftçi var mı ki?...