Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.53
  • EURO
    34.90
  • ALTIN
    2439.9
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64943.7$

GÖNÜLLER SULTANI HZ.MEVLÂNÂ (2)

10 Aralık 2015, Perşembe 08:26

"Gel, gel, ne olursan ol yine gel. Kâfir, putperest, günahkâr isen de yine gel. Bizin dergâhımız ümitsizlik dergâhı değil" sözlerini de yanlış te'vil ve tefsir etmeye gerek yok.

 

"Yaratığı sevmek lâzım, yaratandan ötürü" felsefesiyle; "Onlarda in­san, onlar da Allah'ın kulu, gelsinler, feyiz alsınlar, onların gönüllerini fet­hedeyim. Onlar bana, benim dergâhıma gelip, Allah aşkı ve şevki ile ya­nardağlar misali kükreyen gönül potama düşünce nasıl olsa eriyecek, arına­cak, Allah'a kul, Resûlüne ümmet olacak. Gelişi başka gidişi başka ola­cak." diyor.

 

 Bunun için gönüller sultanı olmuş.

 Fakat günümüz insanı bir hususta hata ediyor. Bu engin hoşgörüyü, bu sonsuz insan sevgisini, bu hudutsuz tolerans ve müsamahayı Mevlânâ Haz­retlerinin zatına malediyor. Yani şöyle bir imaj doğuyor: Daha önce kimsede böyle bir insan sevgisi, af ve hoşgörü yoktu. Bunu Mevlânâ ihdas ettiği için böyle seviliyor ve tanınıyor.

 

Bu tamamen yanlış bir düşünce tarzı. Rabbimiz'in Rahman, Rahim, Ğafur, Afüvv, Muın gibi birçok sıfatları vardır.

 

En büyük günah, günahının affolmayacağına kanaat getirip, ümitsiz­liğe düşmektir. Hâlbuki Allah(c.c.): “De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün gü­nahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çokesirgeyen ve çok bağışla­yandır”([1])

 

“Ey Adem oğlu! Senin günahın semanın bulutları kadar bile olsa, sonra bana dönüp istiğfar etsen, çok oluşuna bakmam seni affederim. Ey Âdem oğlu, sema ile arz arasını dolduracak kadar çok hata ve günahın olsa, sonra bana şirk koşmadan (benden ümit kesmeden) gelirsen seni arz dolusu mağfiret ile karşılarım”.([2])

 

“Bir adam Vallahi Allah falancayı af ve mağfiret etmeyecek diye ke­sip attı. Allah: “Falancaya mağfiret etmeyeceğime dair yemin eden de kim? Ben ona mağfiret ettim, senin amelini de iptal ettim” buyurdu”.([3])

 

 “İstiğfar eden kimse günde yetmiş defada tövbesinden dönse, gü­nahta musırsayılmaz”,([4]) Mevlânâ Hazretleri de bu ve benzeri ayet ve hadis­lerden cesaret almış ki; “Tevbeni yüz defa bozmuş olsan yine gel” diyebilmiştir.

 

Öksüz ve yetim olarak büyüyen Peygamber Efen­di­miz(s.a.v.)e çok yardım ya­pan, O’nu çok seven, kol kanat geren, koruyup kollayan amcası Hz. Hamza’yı Uhut savaşında şehit edip, vü­cudu­nun müşrik kadınlar tarafından parçalan­masına, uzuvları­nın kesilip haka­retle sağa sola atılma­sına se­bep olan, siyahî (zenci) köle Vahşi için Cenâb-ı Allah(c.c.) üç defa âyet indirmiş, Allah Resûlü de bunları elçi­lerle o zor şartlarda, Mekke’ye gönder­miş ve Vahşi’nin Müslüman olmasını temin etmiştir.([5])

Hz. Hamza, Bedir Savaşında Şeybe, Utbe ve Tuayma gibi Müşrikle­rin zengin ve reisleri durumundaki kişileri öl­dürmüştü. Bunun intikamını al­mak için Habeşli bir köle olan ama mızrak atmakta çok maharetli olan Vahşi’yi, hür­riyetini bağışlamak ve birçok mal vermek vadiyle Hz. Hamza’yı öldürmesi husu­sunda azmettirdi­ler. Uhut Sava­şında Vahşi Hz. Hamza’yı mızrakla şehit etmiştir. Bedir’de öldürdüğü Utbe’nin kızı Hz. Hamza’nın naşının yanına gelip, burnunu, kulaklarını kesmiş, kal­bini çı­karmış, ciğer­lerini çiğnemiştir.

 

 

 

 

 

Dipnotlar:

1- Zümer Sûresi, 53.

2- Tirmizî, Da’avat 106 (3534).

3- Müslim, Birr 137 (2621).

4- Tirmizî, Daavat 119, (3554);  Ebû Dâvûd Salat 361, (1514).                                  

5- Ahmed b. Hanbel, “Müsned”, c. 4, s. 199; İbni Hâcer, “İsâbe” c.1  s.353. 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.