Konya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.38
  • EURO
    35.06
  • ALTIN
    2326.5
  • BIST
    9104.65
  • BTC
    70524.45$

GERÇEK VE DEĞERLİLİK HİSSİ

06 Temmuz 2022, Çarşamba 07:26

Hayatta insan için öncelikli olması gereken bazı konular, bazı erdemler vardır. İnsanın kendisinin, gerçek, yani gerçekte olduğu gibi olması bunların başında gelir. Herkesin bir kimliği vardır, herkes de, o kimliğiyle bir egoya sahiptir. Bu egoya sahip olmaları normaldir, ama abartılmış ve kendini üstün gösteren, kendini vazgeçilmez zannettiren, herkesin takdirini bekleyen ego istisna.

Gerçek ve değer yargısı olan insanların iletişim kurma özelliği gelişmiştir. Çünkü ayırım yapmaz, kişisel ayırıma girmez. Onlar şunu iyi bilirler ki, insanlarla iletişim, kim olursa olsun, kartvizite bakmadan, kartvizitin arkasında ki insanın gözlerine bakarak değer vermeyle başlar. Müdür veya hademe, işçi veya patron fark etmez. Gözlerine baktığınızda gördüğünüz, değerlendirdiğiniz gibi olumluluk katabilirsiniz. Çünkü herkes, olduğu gibi değerlidir, özeldir ve sevilmeyi hak ediyordur. Herkes olduğu gibi değerli ve özeldir dedik ya, ama yeter ki siz, kendi değerinizi, edindiğiniz kimlikle, kartvizitle dayatmaya, size yakıştırılan pohpohlamayla elde etmeye çalışmayın.

Ama günümüzde insanlar, anlaşma ve uyuşma yerine, iletişimlerini kopartan basit duyguların oluşturduğu çekememezlik, hoşgörüsüzlük ve abartılmış egoyla kutupsal farklılaşmaların oluşturduğu kavgaları seçiyorlar. Bir an durun ve çevrenize bakın. Trafikte kavgalar, maç sonu, hatta daha maç başlamadan kavgalar, daha sayamayacağımız bir sürü toplumsal birlikteliği sağlaması gereken güzelliklerin yok sayılması. Peki, bunun temelinde yatan sizce ne olabilir? Hepimizin ortak görüşü, eğitim eksikliği olabilir ama temel problem, insanların hoşgörü ve saygıyı kaybetmesinden daha çok, bireyin, diğerlerine olan güven duygusunun yok olması ve değersizlik hissidir. Güven hissinin kaybolması, kişide değersizlik düşüncesini doğuruyor. Güvenin yok olmasıyla değer görmediğini anladığı zaman da, her şeyi değersiz olarak algılıyor. Ne fikir, ne münazara, ne de bilgi alışverişi. Hepsinin yerini kargaşa ve kavga alıyor.

Peki, bunun altında yatan sebep ne? Olaylar ve maddeler aynı ama herkes her şeye farklı iki gözle bakıyor olması ve farklı beklentilerin oluşması. Bu da gayet doğaldır. İnsan bir başkasının görünürde nasıl yaşadığını bilebilir ama ruhen ne yaşadığını bilemez. İnsanın yaşadıkları, ruhi durumları ve bakış açılarının değişmesine neden olur. Ama doğal olmayan bir şey var ki, insanlar olanla olmayanı karıştırıyorlar. Çoğu şeyi gibi gibi yaşıyor, değersizliğini ortaya koyuyor. Mesela yetersizken güçlü görünmek gibi, güçlü görünerek kendini daha değerli hissetmek ve değerli hissettirme çabası gibi.

Bazı insanlar vardır, güçlü ve değerli görünmeyi maskelerinin arkasında saklanmayla bulurlar. Mesela bazı insanlar sabah uyanıp yüzünü yıkarken aynada gördüğünü ya biriyle kıyaslar, kendini küçümser mutsuz olur ya da kendine değer verir, o görünüşüyle güne güzel başlar. Bazı insanlar da, aynaya bakarken, güçlü ve değerli görünmek adına, gün içerisinde insanlara karşı nasıl davranacağını, hangi maskeyi takacağını denerler, şekilden şekile girerler. Güçlü görünmek adına seçtiği sert görüntü maskesini, değer ve otorite olarak görür. Peki, sert ve otoriter tavır sergilemek, güçlülüğünün ispatı mıdır?

Bu davranış şekli, güçlü olmak mı, güçlü görünmek mi, yoksa zayıf ve acizlik mi? İşte bunların arasındaki farkı görmeyi, bilmeyi beceremedik. Güçlü insan nasıl olur diyeceksiniz. “Yürürken burnu havada kibirli, küçük dağları ben yarattım dercesine yürüyen, yüzünde hiçbir mimik olmayan yüzü asık, kimseye selam vermeyen, her şeye eleştirel bakan ve lüzumlu lüzumsuz eleştiren, kendinden başkasına değer vermeyen, burnundan kıl aldırmayan, her şeye sahip olan, sahip olduklarıyla öz güven sağladığını zanneden insandır.” Sizce bu tanım nasıl oldu, bu mudur yani? Oysa bu tasvir ettiğimiz güçlü insan değil, gerçekten çok zayıf, aciz ve zavallı insan tarifidir. Onun bu davranışı, ya sonradan görme olduğundan, ya da sevgiye, sarılmaya muhtaç insan oluşundandır, yoksa güçlü olduğundan değildir.

Gerçekte güçlü insan, görüntüsünün arkasına sığınmayan, eksi ve artılarını gözler önüne seren, kendinden kaçmayan, insanları aldatmayan, insani değerleriyle kendini gösteren, eleştiriye açık insandır. Olduğundan farklı görünmek ve kendini güçlü yansıtmak onun gücünü değil, güçsüzlüğünün işaretidir. Mesele kendine değer katmaksa, bu görünüşle olacak bir şey değildir. Değer bırakmak istiyorsan, tevazu gösterip yüreklerde değer bırakmak gerekir.  

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.