Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63882.785$

FETİH VE FÂTİH -3

31 Mayıs 2017, Çarşamba 08:02

Fatih’in belli-başlı hocaları şunlardır:

Akşemsettin,Molla Gürâni,Molla Hüsrev,Molla Hayrettin,Molla Zeyrek,İbni Temcid,Molla Ayas,

Hoca Zâde,Hızır Bey Çelebi,Ali Tûsî.

Ayrıca Ciraiaca, Giovanni, Maria Angiocilo gibi ecnebi hocalardan da ders almıştır. Maddi ve manevi ilimlerde otorite denebilecek bir seviyeye gelmiştir.

 Merhum Nihat Sami Banarlı bu hususta şöyle der: “Öyle hocalar elinde, öyle bir ortamda yetişen her hangi bir Osmanlı şehzadesinin bir Fâtih olmaması kolay değildi.”([1])

Kendisinin de ilme karşı o kadar aşkı ve iştiyakı vardır ki; yolda at üze­rinde giderken bile, ilim erbabını etrafına çağırır hem giderler, hem de ilmi münazaralarda bulunurlarmış.([2])

Fatih hocalarını çok sever, onlara hürmette kusur etmez. Padişah ol­duk­tan sonra bile onların elini öper, adet olmamakla beraber camide bile onların ayağına kalkar, maddi bakımdan ilim erbabının kimseye muhtaç olmamasını istermiş.

 Bu sebeple o dönemdeki bir müderris (Profesör) ay­lığı, bugünkü para ile 25 bin dolar civarındadır.([3])

 Bu hoca sevgisine şu olay da güzel bir delildir: İstanbul’a Topkapı’dan girerken Akşemsettin’i yanıbaşında yürüt­müştür. O büyük âlim, kendine verilen çiçekleri almayıp:  “Fatih şu delikanlı, O’na verin” deyince, Fatih; “Al Hocam al. Bu şehrin ben maddi, sen de ma­nevi fatihisin, sen benim hocamsın” dediği rivayet edilir.([4])

Yine Akşemsettin için; “Asrımızda şöyle bir ilim erbabının bulun­masına mı, yoksa şu şehrin alınmasına mı daha çok sevineyim bilemiyorum” demiştir([5])

 Yine O’na olan büyük hayranlığından dolayı O’na mürid olmak, O’nunla halvete girmek is­temiş, ama O büyük insan bunu kabul etmeyerek; “Sen halvete değil, devlete lâzımsın” diyerek, her­kesin sahasında temayüz etmesini ve faydalı olmasını dile getirmiştir.([6])   

 

II. Mehmed’in Tahta Çıkışı ve Fetih Hazırlıkları:

 

II. Murad vefat edince, istikbalin fatihi. II. Mehmet haberi alır almaz, hemen Manisa'dan hareketle 10 Şubat l451 de ikinci defa tahta geçmiştir.

Daha önce 12 yaşında iken babası tarafından tahta geçirilmiş, fakat Os­manlı tahtına bir çocuğun geçtiğini gören Avrupalılar, Kosova ve Varna sava­şının galibi II. Muratla yaptıkları anlaşmaları, papaların da teşvikiyle bozup, Osmanlı üzerine yürümüşlerdir.

Durumun vahametini gören küçük Sultan, savaş meydanlarının tecrübeli komutanı babasını ordunun başına çağırmış, babasının ağırdan alması üzerine; "Haçlı ayaklandı geliyor. Eğer padişah isen orduyun başına geç, yok ben padişah isem emrediyorum ku­mandan olarak ordunun başına geç" demek suretiyle deha ve iradesini sergilemiş, tahttan çekilmiştir.

19 yaşında bir delikanlı iken, ikinci defa tahta geçer geçmez hemen kü­çüklüğünden beri içinde bir tutku haline gelen “Fetih” hazırlıklarına başla­mıştır.

 Osmanlının, her kritik zamanında düşmanla işbirliği yapıp Osmanlı üzerine yürümekten geri durmayan Karamanoğlu II. Mehmed’i (Fatihin hala­sının kocası) tekrar zapt u rabt altına almıştır.

Daha önce yapılan Anadolu Hisarının karşısına plânlarını kendi çizdiği (Kuş bakışı Muhammed lafzının yazıldığı ) ve 7000 işçi çalıştırmak sure­tiyle 4 ay gibi, ortaçağ tekniğine göre havsalanın alamayacağı kısa bir za­manda Rumeli Hisarını yaptırmıştır.

 Niyeti boğazdan İstanbul’a yardım götüren Hı­ristiyan gemilerini çapraz ateşle durdurup şehrin can damarını kesmektir.([7]) 

1452-53  kışı Edirne de harp hazırlıklarıyla geçirilir. Dünyanın en bü­yük ve en sağlam surlarını yıkabilmek için, yine dehasını gösterip dünyanın en büyük toplarının planlarını çizip döktürür.

 İki tonluk gülleleri 1-1.5 mil uzağa atabilen, 36 ton ağırlığında Şâhi ismi verilen ve 2000 kişinin çektiği bu toplar o gün için görülmemiş şeylerdir.([8])

Ayrıca aşırtmalı mermi atan ilk havan toplarını da Fatih bu savaşta döktürüp kullanmıştır.

Bu hazırlıklar yapılırken başlarına geleceği anlayan Bizans impara­toru, elçi göndererek fetihten vazgeçmesi şartıyla, istediği kadar vergi vere­ceğini söyler ama, ll. Mehmet: "Ya İstanbul beni alır ya Ben İstanbul’u" diyerek azmini gösterir.

İmparatora Mora Despotluğunu teklif eder. Kabul ederse kimsenin burnunun kanamayacağına dair söz verir ama bu teklifi de İmparator kabul etmez.

 

Dipnotlar:

1- Nihat Sami Banarlı, “Fâtih’in Zafer Sırları”, İstanbul 1959. s. 26.

2- Faik Reşad, “Eslaf”, Tercüman 1001 Temel Eser. 64.

3- Tarih ve Medeniyet Dergisi, İhlas yayınları, sayı 18, s. 48.

4- Nihat Sami Banarlı, a. g. e. s. 27.

5- Mustafa Runyun-Osman Keskioğlu, “Fatih Devrinde İlim ve O devirde Yetişen İlim  Adamları”, DİB yay. Ankara 1953.

6- Mustafa Runyun-Osman Keskioğlu . a. g. e. s. 225.

7- Celal Yıldırım, “İslâm-Türk Tarihinin Altın Sahifeleri”, Hikmet Yay. İst.1978, s. 380.

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.