Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.53
  • EURO
    34.90
  • ALTIN
    2439.9
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64943.7$

Evliya (2)

30 Kasım -1, Pazartesi 00:00
Halife Memun’a evliya olduğunu söyleyen, ama İs­lâm’la bağdaşmayan birçok işi olan birini getirmişler ve Ha­life sormuş:

“Sen evliya olduğunu söylüyormuşsun. Onlar kera­met gösterirler, se­ninde var mı?” diye sorunca adam; “el­bette var, bende gösteririm, mesela sen şimdi içinden benim bir sahtekâr olduğunu düşünüyorsun” deyince Memun; “doğru ama bu keramet değil” demiş ve gülmüş adamı bağışlamış.

 

Kendi aralarında şeyh-mürid geçinen bazı kişiler otu­rur­ken biri demiş ki; “ben yeryüzünde üç evliya tanırım, gerisi faso-fiso”, Onlar kim? demişler, adam; “birincisi Beyazid-i Bostancı, ikincisi Muhiddin Arabacı demiş.”, arala­rında şeyh geçinen cahil heyecanla; “üçüncüsü kim?” diye sorunca öteki; “aman efendim zat-ı âlinizden başka kim olabilir” de­yince müteşeyyıh; “yahu ilim erbabından da bir şey gizlen­miyor” demiş.

Bir gün Hekimoğlu Ali Paşa’ya bir zat gelip şöyle di­yor: “Benim maddi sıkıntım var. Hz. Peygamberimizi rü­yada gör­düm, kendileri size selam yolla­dılar ve sizden otuz altın iste­memi söylediler.” Ali Paşa; “peki ama bu­nun doğru oldu­ğunu nerden bileceğiz?” deyince adam şöyle der; “Paşa Hazretleri bendeniz de Efendimize sizin bana bunu soracağı­nızı söyledim, O buyurdu ki; ‘Ali paşa her Cuma gecesi Kur’an okur benim ve müminlerin ru­huna bağış­lardı. Geçen Cuma ihmal etti, sen bunu hatır­lat” buyurdu.

 Ali Paşa düşü­nüyor ve gerçekten geçen Cuma okumadığını hatırlıyor ve gelen kişiye tekrar   soru­yor; “Resûlullah ne buyurdu?.. Sana otuz altın... ne bu­yurdu... Otuz altın. . . Birkaç tekrardan sonra adam; “be­nimle dalgamı geçiyorsun? Vermeyeceksen giderim” diye yürüyünce; “sabır etsen de yüz defa söylesen her söyledi­ğin için 30 altın verecektim ama senin sabrın bu kadar­mış” der ve üç tekrarına 90 altın verir.([1])

4. Murat bir gün esnaf kılığına girerek Üsküdar’dan bir kayığa biner. Ahmet Çelebi adında bir remmal’da (kâ­hin, bü­yücü, cifir ilmiyle meşgul olan kişi) kayıkta imiş. Kayıkçı ile Çelebi biraz açılınca tütünleri yakmışlar ve başlamışlar, katı bir şekilde içki, kahve ve tütün yasağı uygulayan Sultanın aleyhinde atmaya, söylemedik söz bırakmamışlar. Yanların­dakinin hiç ses­lenmediğini,      ken­dilerine uymadığını görünce biraz pirelenip (şüphelenip) Çelebi;

“Senin işin gücün ne evlât?” diye sormuş. O;

“Eskiciyim, ya siz ne iş yaparsınız?” demiş. Çelebi;

“Ben remmalim” deyince;

“Öyle ise bir remil atta bil bakalım, Sultan Murat şimdi nerde görülü­yor?” demiş. Ahmet Çelebi birtakım hesaplar yapmış, işaretler çizmiş ve;

“Deniz üzerinde görünüyor” demiş. Öteki;

“Hele bir daha at bakalım, yakınlarda mı? Uzaklarda mı?” demiş. Çe­lebi yine bir takım hesaplardan sonra:

“Evlât Sultan Murat bizim yanımızda gözüküyor. O ben olmadığıma göre ya sizsiniz, ya da şu kayıkçı” deyince Sul­tan:

“Ey remmal, bir remil daha atarak benim surlardaki hangi kapıdan şehre gireceğimi bilirsen, kelleyi kurtarır­sın, aksi halde son dualarını etmeye başla” demiş.

 Ahmet Çelebi, yine hesabını kitabını yaparak, bir kâğıda yazmış, Sul­tana uzatmış ve “Sultanım bunu şehre girinceye kadar açıp oku­mayacaksın, girdikten sonra okuyacaksın” demiş. Sultan ka­bul etmiş ama, işin kurnazlı­ğına kaçmış ve he­men emir gön­derip, surlardan yeni bir giriş kapısı açıl­masını emretmiş. Emir gereği kısa zamanda yeni bir kapı açılmış, içeri girmiş ve remmali cezalandırmanın hayali ile, koynundaki kâğıdı çıkarıp okumuş: “Pa­dişahım yeni kapınız mübarek olsun” diye yazıyormuş. Bunun üzerine Padişah bu iki zatı affetmiş ve o günden itibaren o kapı­nın adı “yeni kapı” olmuş.([2])

 

Dipnotlar:

[1]- Ö. Tuğrul İnançer, “Muhabbet Peygamberi Hz. Muhammed”, Sufi Yay. İst. 2010,  s. 77.

2- A. Ragıp Akyavaş, “Asitane-1” TDV Yay. Ankara 2004, s.156.

 

 

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.