Et mi, makarna mı?
18 Şubat 2019, Pazartesi 08:18Bir haber okudum, araştırma haberi…
2016 yılı ile 2018 yılını karşılaştıran bir araştırma haberi…
Kırmızı et tüketimi 2018 yılında 2016’ya göre azalırken, makarna tüketimi aynı yıllar baz alındığında artış göstermiş…
2016 yılında kişi başına 14.70 kilo olan kırmızı et tüketimimiz son 2 yılda yüzde 7.21 oranında azalmış...
Ve 2018 yılında et tüketimi 13.64 kiloya düşmüş…
Bu durum 4 kişilik çekirdek bir ailede 2 yıllık et tüketiminin yaklaşık dört kilo azalması anlamına geliyor…
Buna karşılık makarna tüketimi son 2 yılda yüzde 16 oranında artış göstermiş…
2010 yılında kişi başına 6 kilo olan makarna tüketimi 2016 yılında 7.5 kiloya, 2018 yılında da 8.7 kiloya çıkmış…
Tarım ve Orman Bakanımız Bekir Pakdemirli’nin bir açıklaması vardı;
“Eti biraz daha az yiyelim, diğer taraflara doğru gidelim. 40'ına kadar kuzu, 40'ından sonra kuzunun yiyeceğini yiyeceksin” diye…
Ardından da eklemişti, ‘Bugünlerde çok ihtiyacımız yok gibi görünse de hayvan sayımızda bir miktar eksiğimiz var. Yoksa Türkiye'nin toplam protein üretiminde eksiği yok’ demişti...
Evet görünüşte onu gösteriyor bizim sorunumuz karbonhidratı çoook sevmemiz…
Hatta öyle seviyoruz ki, yurt içindeki et eksikliği nedeniyle yurt dışından et getirdiğimiz hatta ne eti olduğunu dahi bilmeden yediğimiz etlerden vazgeçip, hatta kendi etlerimizden de vazgeçip artık yurt dışına satmayı hedefliyoruz…
Türkiye'nin Avrupa'da süt sığırı varlığında birinci, büyükbaş hayvan varlığında ise ikinci sırada olduğunu söyleyen sayın Bakanı Pakdemirli, "İnşallah 2022 yılı itibarıyla ile tekrar hayvan ihraç eden ülke sınıfına gireceğiz" dedi birkaç gün önce…
Rakamlar…
Ah şu rakamlar!...
2018 yılında Türkiye yılın ilk 8 aylık döneminde 1.4 milyon baş canlı hayvan ve 46 bin ton et ithal etmiş ve o tarihte yani bundan 5-6 ay önce sığır ithalatında Avrupa lideri, dünyada ise ikinciliğimiz vardı…
2022’ye kadar ne değişecek?
Bugün ne yapılıyor?
Bugün biten hayvancılık 2022 yılında nasıl canlanacakta dünyanın en çok sığır ithal eden ikinci ülkesiyken ihraç edebilecek konuma geleceğiz?
İmkansız mı?
Yoo bu zaman zarfı içerisinde hayvancılık çok güzel gelişebilir.
Ama hayvancılıkta istihdam, altyapı ve planlama yok…
Mesela çoban sayısı çok düşük Türkiye'de, bir çoban iki yılda yetişmiyor, yine ahır, ağıl vs. gibi altyapılar çok kötü durumda.
Yemlik bitki tohumundan hazır yeme tüm kalemler de dövizle alınıyor, bunları ucuza üretecek tesisler yok.
Devlete ait olanları özelleştirildi, özel sektör ise müteahhitliğe döndü. Bunlar da iki yıl içinde elde edilemez.
Kontrol edecek veteriner de yok zaten…
Komik geliyor artık bu tür söylemler…
Gerçekçi bulamıyorum, belki ben yanılıyorumdur ama bir kafayı kaldırıp baktığımda gördüğüm manzara ile dinlediğim manzara aynı gelmiyor bana…
Köylüler bir bir şehre geliyor.
Köylerini, arsalarını bırakıp, ekmekten dikmekten hayvan beslemekten vazgeçip bir bir şehre gelip daha iyi yaşam koşulları altında rahat yaşamak istiyorlar.
Köylüye değer verseydik, onları destekleseydik, dediğiniz doğru olabilirdi ama şuan gerçekten komik geliyor…
Çocukluk hatıralarım arasında Tansu Çillerin lafını hatırlattı: "En geç 1998'de AB'ye tam üyeyiz…"
Zaman vererek, üç yıl sonra şöyle olacak, beş yıl sonra böyle olacak demenin mantığı yok, 3 yıl sonra onun olması için bugün adım atmalıyız…
Bizim yediğimiz et, iki yıl öncesine nazaran daha da azalmışken, 3 yıl sonrasında önce dışarıdan almadan kendi karnımızı doyurup sonra dışarıya satmak için çalışmalar yapmalıyız…
Ben öyle düşünüyorum…
Başka türlü, yurt dışından getirdiğimiz etleri sağlam bir soğuk hava deposunda 2022 yılına saklayıp, zamanı geldiğinde de ihraç etmeyi planlıyorsak o zaman sıkıntı yok…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.