Konya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.85
  • ALTIN
    2508.1
  • BIST
    9673.89
  • BTC
    64630.54$

Eşitliğin ve Fedakârlığın Sembolü HAC ve KURBAN (3)

20 Eylül 2015, Pazar 00:00

Kurban:  Sözlükte yaklaşmak, yakınlık peyda etmek anlamına gelen kurban, dini terim olarak; ibadet niyetiyle kurban kesme günlerinde, belirlenmiş bir hayvanı Allah rızası için kesmektir. Buna “Udhiyye” de denir.

Mezheplerin çoğuna göre udhiyye kurbanının hükmü sünnettir. Hanefi fıkhında tercih edilen  görüş ise bunun vâcip olduğudur. Kurban ibadeti, Hicretin ikinci yılında eda edilmeye başlanmış ve Hz. Peygamber (s.a.v.) de vefatına kadar on yıla yakın bir süre hep Kurban (udhiyye) kesmiştir.([1])

Kurban ibadetinin tarihi oldukça eskidir. Hemen bütün semâvî dinlerde kurban kesmek, insanı Allah’a mânen yaklaştıran ve ulaştıran bir ibadet sayılmıştır. Biraz önce de belirttiğimiz gibi kurban,”kurbet” yani Allah’a yakınlık manasına gelmektedir.

Hz. Adem’in iki oğlunun kurban kesmelerinin Kur’an-ı Kerim’de söz konusu edilmesi, bu ibadetin ne kadar eskilere gittiğini gösterir. Konu ile ilgili olarak ayette şöyle buyrulmaktadır. “(Ey Muhammed) Onlara Adem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmiş; ötekinden kabul edilmemişti… ” ([2])

İslâm’daki kurban ibadetinin temeli Hz. İbrahim’e dayanır. Zira Hz. İbrahim, bir oğlu olursa Allah yolunda onu kurban edeceğini adamıştı. Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra oğulları olmuş, fakat O, adağını unutmuştu. Rüyada, kendisini, oğlu İsmail’i kurban ederken görünce, adağını hatırlamıştı. Konuyu oğlu İsmail’e açmış,  oğlu da bu emre büyük bir teslimiyet göstermişti. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:

“Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm, düşün bakalım, ne dersin? Dedi. O da,

- Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın”. Dedi.

Nihayet her ikisi de (Allah’ın emrine) boyun eğip İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: “Ey İbrahim!” gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesi biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.” Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır. Biz, (İbrahim’e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail’i) kurtardık. Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık. İbrahim’e selâm olsun. İyilik yapanları işte böyle mükâfatlandırırız.”([3])

Çok eski zamanlardan beri sürüp gelen kurban geleneği hatta insanları kurban etme inancı Hz. Peygamber zamanına kadar devam etmiş, Abdülmuttalip, oğlu, Hz. Muhammed’in babası Abdullah’ı kurban etmeye teşebbüs etmiş, sonra vazgeçmişti. Bundan dolayı Sevgili Peygamberimiz: “Ben iki kurbanlığın çocuğuyum.”([4]) buyurmuştur.

 

Kurban, toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutar, sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunur. Özellikle et satın alma imkânı hiç bulunmayan veya çok sınırlı olan yoksulların bulunduğu ortamlarda onun bu rolünü daha belirgin biçimde görmek mümkündür. Zengine malını, Allah’ın rızası, yardımlaşma ve başkalarıyla paylaşma yolunda harcama zevk ve alışkanlığını verir, onu cimrilik hastalığından, dünya malına tutkunluktan kurtarır. Fakirin de varlıklı kullar aracılığıyla Allah’a şükretmesine, dünya nimetinin yeryüzündeki dağılımı konusunda karamsarlık ve düşmanlıktan kendini kurtarmasına ve kendini toplumun bir üyesi olarak hissetmesine vesile olur.

Tekbir getirilerek kurban kesenlerle hacılar arasında bir benzerlik vardır. Mekke'ye gidemeyenler, bu suretle hacıların ulvî duygularına ortak olurlar, aynı hayatın bir örneğini yaşarlar.

Kur'an-ı Kerimde: "Onların etleri ve kanları asla Allah'a ulaşmaz. Fakat O'na sizin takvanız (Allah'a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele."([5]) buyrulmaktadır. Buna göre kurban ibâdetinde önemli olan, sadece kanı akıtmak veya et yemek yahut da dînî bir geleneği yerine getirmek değil, Allah rızası için maksadı ve hikmeti tahakkuk ettirecek şekilde kurban kesmektir.([6])

Kesim işlemi tamamlandıktan sonra çevre temizliğinin iyice yapılması, hayvanın      artan parçalarının toprağa derince gömülmesi, mümkün olduğu ölçüde dışarıda hiçbir parçanın bırakılmaması gerekir. Bu husus, kurbanlık hayvana ve kurban ibâdetine karşı gösterilecek saygının bir gereği olduğu gibi, özellikle büyük şehirlerde ve kalabalık yerleşim birimlerinde sağlık kuralları ve çevre temizliği açısından da son derece önemlidir. Kurban kesmenin ve etini ihtiyaç sahiplerine dağıtmanın ecrini, çevre kirliliği meydana getirerek ve kul haklarını ihlâl ederek azaltmamak gerekir.

Hac ve Kurban ibadetlerimizin Allah(c.c.) katında makbûl olmasını diliyorum.

Dipnotlar:

1-bk.Tirmizi,Edâhi,11,Hadis No: 1507                                                                                                                                                2-Mâide, 5/27                                                                                                                                                                                         3-Saffât, 37/102-110                                                                                                                                                                                4-Aclûnî, Keş'ül-Hafâ, c. 1, s. 109                                                                                                                                             5-Hac, 22/37                                                                                                                                                          6-ULUDAĞ; a,g,e, s. 99-101

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.