Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.96
  • ALTIN
    2423.8
  • BIST
    9722.09
  • BTC
    64374.07$

Enver Paşa (3)

11 Nisan 2018, Çarşamba 08:00

Tür­kiye’den ayrılırken zaten borç bularak ayrıldığı için parası kalmaz ve hapiste mahkûmların kara kalem resimlerini yapıp üç-beş kuruş harçlığını çıkarır.(1) Ama Rusların gayelerine muttali olunca Moskova’dan ayrılıp Azerbaycan’a gelir, burada da Ermeniler tarafından rahat bırakılmayacağını anlayınca, bir­kaç ay terk edilmiş bir tren vagonunda saklandıktan sonra Türkistan’a geçer. Oradaki Türkleri uyandıracak, birleştirecek ve Ruslara karşı ayaklandırıp istiklâllerine kavuşturacak, niyeti budur.

Ama burada çok câhil, bağnaz ve Ce­ditçiler, Kadimciler diye iki kanlı guruba ayrılan bu Türkleri birleştirmek pek kolay olmaz. Nice çileler, zahmet ve sıkıntılar çeker. O gün için Rusların şer­rinden emin olan Afganistan Kralı Emanullah Han defalarca davet edip ordu­sunun başına geçmesini teklif ettiği halde o zahmetlere katlanır ve daveti ka­bul etmez.(2) Bu arada Almanya’ya kaçan karısı, kızı ve hiç yüzünü görme­diği oğlundan haberlerde alamaz. Burada o kadar zor şartlar altında hayat sürer ki,(3) bunlara mektup yazacak kâğıt bulamamaktadır. Ama her şeye rağmen mücâdelesine ve mefkûresine devam eder.

Enver Paşa Türkistan dağlarındaki bir hücum esnasında 4 Ağustos 1922 yılının Kurban bayramının ikinci günü Rusların kuşatmasını kırmak için ya­pılan bir hücum esnasında kalbine ve gövdesine isabet eden 5 veya 7 kurşunla şehit olur. Türkistan’da Çeğen’deki bir kabirde medfundur.(4) Halk arasında evliya muâmelesi görmüş, tabutu kıymıklar halinde parçalanıp dağıtılmış, kabir toprağından herkes alıp kutsal emânet gibi evinde saklamış tır...(5)

Enver Paşa Bağdat Vâlisi Süleyman Nazif’ten 24 saatte 30.000 okka çay hazırlamasını telgrafla isteyince Vâli: “Çin imparatoruna gidecekken yanlış­lıkla bana geldiği için iade ediyorum” diye geriye göndermiş. Yani bu şartlar altında bu kadar çay nerden bulunur demek istemiş.(6)

Paşanın böyle hayalperestlikleri olmuştur. Birinci dünya savaşına her ne kadar Batılılar bizi mecbur etmiş iseler de, Enver paşa da isteyerek(7) ve Mısır’ı İngilizlerden, Kafkasları Ruslardan kurtaracağız, Turan illerine yeni­den sahip olacağız hayaliyle balıklamaya dalmıştır.(8) Üstelik bunu halkın ve devletin iflâs ettiği bir dönemde yapmıştır.(9)

 Sonradan hatalarını kendileri de anlamış ve Filistin bozgunundan sonra bizzat Enver Paşa Mersinli Cemal Paşa’ya; “Turan olalım derken, viran olduk”,“Bizim asıl büyük günahımız Sultan Abdülhamid’i anlamayıp, Siyonizm’e alet olmaktır” demiştir.(10)  

İş başına gelir gelmez birçok tecrübeli ordu mensubunun işine son verip ekmeğine mâni olmuştur. Savaşlarda da biraz katı davranıp küçük hatalar eden bazı genç subayları ve askerleri mahkemesiz kurşuna dizdirmiş, kızınca fevri hareketlerde bulunup tümen komutanlarının bile kurşuna dizilmesini emretmiş, büyük bir fecaat olan Sarıkamış harekâtı gerçeklerini halktan ve pâdişahtan gizlemiştir.(11)

Yıllarca savaştığı balkan çetelerini ve milletlerini tanımayıp, pâdişahı hal edip, Meşrutiyeti getirince her şeyin güllük gülistanlık olacağına inanacak kadar saflık göstermiş ve şöyle demiştir: “Artık ne Bulgar var ne Yunan var, ne Rum var. Ne Yahûdi ne Müslüman, Aynı mavi Gök kubbe altında hepimiz eşitiz.”(12)

 Nitekim kendisi de bu hatalarını savaş sonrası anlamış ve “yazık etmişiz, bütün ef’âlimin hesabını verebilirim amma Sultan Abdülhamid’i an­lamak ve Siyonizm’i anlamamak hususundaki gafletimiz acıdır” demiştir.(13) 

Büyük hayallerle gelen, sanki elinde sihirli bir değnekle dokundu mu her şeyi düzeltecek zannıyla hareket eden, “bekâra hanım boşaması kolay” he­sabı Pâdişahları beceriksizlikle suçlayıp bir anda vatanı ve milleti salaha erdi­receğim vehmiyle hareket eden ve neticede “hürriyet, müsavat, adâlet” sloga­nıyla gelip 10 senede Osmanlıyı batıran bu insanların çoğuna yine bizim dili­miz “hâin” demeye varmıyor, hayalperest diyoruz. Şâir bir beytiyle bizim diyeceğimiz deyivermiş:  

S. . . dı Yunan kâ’be-i hürriyete

Bez getirsin söyleyin Cem’iyyete(14)

Bu başlığı bir latife ile bağlayalım: Süleyman Nazif rahmetli, Malta da Enver Paşa’nın babası ile sürgünde iken, şöyle demiş: “Üstat burada seni mutlaka bir İngiliz kızı ile evlendirelim.” demiş. Sebebini sorunca; “bir Os­manlı kızı ile evlendirdik doğan çocuk Osmanlıyı batırdı, bundan doğanda İnşallah şu en büyük düşmanımız İngiliz’i batırır” diye latife yapmış.

    Dipnotlar:

1- Târih ve Medeniyet Dergisi, sayı 9, s. 8: Kadere inanmayanlara ibretli bir misal; Bir zamanlar bir imparatorluğun iki numara hattâ pâdişahı bile diskalifiye edip bir numarası olan bir adamı kader nelerle karşılaştırmış?

2- Zeki Velidi Togan, “Hatıralar”, TDV Yay. Ank. 1999, s. 332, 390.

3- İlhan Bardakçı, “Tuğraların Ağıtı”, Türk Edebiyatı Vakfı Yay. İst. 2004, s. 98.

4- Nevzat Yalçıntaş, “Hatıralar”, İşaret Yay. İst. 2012, s. 582.

5- Nevzat Kösoğlu, “Şehit Enver Paşa”, Ötüken Yay. İst. 2008, s. 592.

6- A. Ragıp Akyavaş, “Derken Efendim-1”, TDV Yay. Ankara 2007, s. 362.

7- Liman von Sanders, “Türkiye’de Beş Sene”, Yeditepe Yay. 2. Baskı İst. 2006, s. 351.

8- Âlim Kahraman, “Yahya Kemal Beyatlı”, Kaynak Yay. İst. 2008, s. 130.

9- Arif Baytın, “Sessiz Ölüm-Sarıkamış Günlüğü”, Yeditepe Yay. İst. 2007, s. 88. 

10- Cevat Rifat Atilhan, a. g. e. s. 54.

11- Arif Baytın, “Sessiz Ölüm-Sarıkamış Günlüğü”, Yeditepe Yay.İst.2007, s.126,137,151,182.

12- İhsan Süreyya Sırma, “Târih Şuuruna Doğru”, Seha Neşriyat, İst. (târihsiz) s.115.

13- Mustafa Armağan, “Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı-1”, Timaş Yay. İst. 2009, s. 279.

14- (Burada Cemiyetten murat İttihat ve Terakkidir). 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.