Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.55
  • EURO
    35.04
  • ALTIN
    2437.7
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64582.95$

Endülüs Döneminde İlim Âlim (2)

17 Temmuz 2020, Cuma 08:51

Emevîlerin, Yunan eserlerini tercüme edip, ilim seferberliklerine azık yaptıkları gibi; Müslüman âlimlerin eserlerini incele­meye ve ter­cüme etmeye başlayan Avrupalılar da,İslâm ilmini Rönesansla­rına ilham kaynağı yapmışlardır. Roger Bacon gibi birçok ta­nınmış bilim adamı bu tercüme bürosundan yetişmiştir. Prof. Dr. Philip Hitti’nin “İslâm Târihi”, c. 2, s. 934.” Eserindeki kaydına göre; Hristiyanların bu çalışmalarının netîcesi ve semeresi olarak 1250 yılında aynı şehirde yâni Toledo’da Avrupa’nın ilk “Doğu Araş­tır­maları Okulu” kurul­muş ve Oryantalizmin temelleri atılmıştır.(1) Burada çalışan müter­cimlerden biri olan Afrikalı Konstantin isimli zat, 76 tane Müslüman âlimin eserlerini tercüme etmiştir.(2)

Târihî kayıtlara göre sâdece M. 925 yılında Avrupa’dan Endü­lüs’e ilim öğrenmeye gelenlerin sayısı 700 civarındadır. Bu sayı o günkü nüfus oranı göz önüne alınırsa ve saray erkânından başka okuma yazmaya heves edenlerin olmadığı bir dönemde çok ciddi bir rakamdır. Avrupa’da çeviri hareketinin öncülerinden Gerbert dö Oraliac 967-970 yıllarında 3 yıl Kurtuba Câmiinde eğitim görmüş­tür.(3) Önceden iyi bir komünist olan, İslâm ilmine ve irfânına mut­tali olduktan sonra iyi bir Müslüman olan Garudi’ye göre Rönesans, Endülüs’ten başlamıştır.(4) Bu kanaatte olan sâdece Garudi değil, insaflı olan, fanatik olmayan birçok Batılı ilim adamı da aynı kana­attedirler.(5) Rönesans bölümünde bunlardan birçok misaller verece­ğiz ama birkaç tane de burada arz edelim:

Emmanuel Berl (1892-1968) şöyle der: “Arap rakamlarıyla, Batı’nın bil­mediği ve İslâmiyet’ten öğrendiği cebir ilmi, İslâm kültü­rü­nün ihtişâmını göstermeye yetiyordu. Bu medeniyet kıymeti gizle­nemeyecek kadar açık olan bir siyâsi sistem ve dört asır boyunca kâinatın en parlak medeniyeti vaziyetini muhâfaza edecek olan bir kültüre sâhipti.”

 

İnsaflı ve nankör olmayan Garplı ilim adamlarından  Fransız Prof. E. F. Gautier (1864-1940), bu konuya şu sözleri ile katılır: “Gözlerimizin önünde İslâm’ın bugünkü hâli bulunduğu için, biz onun medeniyetin en esaslı âmili olduğunu tasav­vur etmekte güçlük çekiyoruz. Rönesans’ın ilk kekeleme anları öyle bir devre tesâdüf etti ki, barbarlıktan uyanmakta olan Avrupa, İslâm medeniyetine bitkin bir hürmetle bak­makta idi. Taklidine imkân olmayan bu örnek karşısında, cesâretini kaybeden Garbın kolları sarkıyordu. Her halde biz bugün de aksine bir ifrata düşüyoruz. Bizim Rönesans’ımız, İslâm medeniyetinin hatırasını çabuk unuttu. Hal­buki ona karşı çok büyük minnetleri vardı. Muazzam bir mâzinin vârisi ve yeryüzünün en eski medeniyetinin mümessili olmak kor­kunç bir şeydir, İslâm’ın şanlı mâzisiyle bugünkü aşağılık hâlinin tarifi işte budur.”(6)

Ortaçağda Avrupalılar cehâlet ve sefâlet içinde kıvranırken, İslâm gü­neşi ve medeniyeti; Ortadoğu’da doğmuş, Batıya doğru hareket edip En­dülüs kanalıyla Avrupa’yı aydınlatmaya başlamıştır. Nitekim Sigrid Hunke isimli objektif Hristiyan bilim adamı, yazdığı esere “Avrupa’nın Üzerine Doğan İslâm Güneşi” ismini vermiştir.(7) Ka­dim (Târihî, eski) Helen kültürünün Av­rupa’ya aktarılmasında Müs­lümanların eserleri başrol oynamıştır. Çünkü Ortaçağda Yunan filo­zoflarının orijinal eserleri kaybolmuş, bugün dünyâ üzerindeki bun­lara âit eserlerin büyük çoğunluğu, Müslümanların kopya ettikleri eser­lerdir. Asılları, orjinalleri kayıp, ama Arapça tercümeleri veya kopyaları mevcuttur.(8)

Müslümanların Avrupa’ya ve Rönesans’a yaptıkları katkıları her ilim da­lını, ayrı ayrı incelediğimiz bölümlerde misalleriyle berâber vereceğiz. Burada sâdece Endülüs Medeniyetinin fizikî görünüşüne birkaç mi­sal verelim:

Ünlü târihçi Draper (1811-1882) şöyle der: “Paris ve Londra, bataklıklar içindeyken Kurtubalılar taş döşeli yollarda aydınlık içinde yürüyorlardı. Bu sebeple Avrupalı Entelektüeller Endülüs’ü görmek ve gezmek için can atarlardı. Nitekim Cin Papa diye meşhur Papa ll. Sylvester, Endülüs’e gel­miş, bir süre kalmış ve giderken yanında Abaküs, Küre ve Usturlap götür­müştür. Avrupalılar kaybo­lan Yunan filozoflarının eserlerini İslâm Filozofları İbni Sînâ, ve benzeri filozofların eserlerinden okuyup tanıdılar ve İmparator ll. Frederich zamanında Avrupa’da ilk üniversite kuruldu, 12. Ve 13.  yüzyılda Rönesans başlatıldı.”(9)

Alman bayan şâirelerden Hroswitha, “Endülüs’ü yeryüzünün pır­lantası” olarak nitelemiştir.(10) Endülüs’te Halîfe lll. Abdurrah­man’ın yaptırdığı Medînetü’z-Zehra şehri, 40 yılda yapılmış ama yeryüzünün en muhteşem şehri unvanını almıştır. 7,5 milyon dinar sarf edilmiş, her gün 10 binden fazla işçi ve on binlerce hayvan ça­lıştırılmıştır. Saraydaki salonun duvarları ve tavanı altın kaplama yapılmıştır. Bahçedeki havuz, Doğu Bizans yâni İstan­bul’dan getir­tilmiş, 12 çeşit hayvan heykelinin ağzından su havuza akmak­tay­mış.(11)

Dipnotlar:

1- Sevim Tekeli,”Modern Bilimin Doğuşunda Bizans’ın Etkisi”, Kalite Matb. Ank. 1975, s. 45.

2- H. Z. Ülken a. g. e. s. 268; S. Tekeli, a. g. e. s. 42.

3- Şevket Yıldız, “Ah Endülüs”, Derin Târih Derg. Özel sayısı, 2015, s. 29, 30.

4- İbrâhim Refik, “Târih Şuuruna Doğru-5”, Albatros Yay. İst. 2007, s. 90.

5- Mustafa Sibai, “İslâm Medeniyetinden Altın Tablolar”, Türkçesi: Nezir Demircan-M. Sait Şimşek, Sebat Ofset, Konya 1979, s. 40.

6- Şaban Döğen, “Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi”, Yeni Asya Yay.İst.1987,s.6.

7- Sigrid Hunke, a.g.e.

8- İbrâhim Kalın, “İslâm ve Batı”, s. 93.

9- Bekir Karlığa, “Ah Endülüs”, Derin Târih Dergisinin özel sayısı, 2015, s. 132.

10- Mehmet Özdemir, “Endülüs Müslümanları-İlim-Kültür ve Sanat” TDV Yay. Ank. 1997, s. 104.

11- Lütfi Şeyban, “Ah Endülüs”, Derin Târih Dergisinin Özel Sayısı, 2015, s. 103.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.