Konya
18 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.52
  • EURO
    34.86
  • ALTIN
    2488.4
  • BIST
    9549.84
  • BTC
    60933.64$

Endülüs Döneminde İlim Âlim (1)

15 Temmuz 2020, Çarşamba 08:49

Hz. Ebû Bekir’in hilâfeti döneminde Arap Yarımadası dışındaki bölgelerde fetih ha­reketleri başlamış, Hz. Ömer döneminde Suriye ve Mısır fethedilmiştir (M.640). Hz. Osman döneminde Kuzey Af­rika’nın fethi başlamış, Emevîler döneminde Kuzey Afrika’nın ta­mamı fethedilmiş, hattâ Tarık b. Ziyad ko­mutasında 12.000 kişilik bir İslâm ordusu, Cebel-i Târık Boğazından atlayıp İspanya’yı (En­dülüs’ü) fethetmiştir (M. 711).

Emevîlerin kuruluşu daha önce zikredilmiş idi. Muaviye’nin; oğlu Yezid’i ve­liahd göstermesi netîcesi Hilâfet sona ermiş, saltanat dönemi başlamıştır. Bundan sonra gelenlerin adı halîfe, fakat uygu­lama saltanattır. Bu dönem idârecilerinin İslâm’a uymayan tavırları ve ırkçı uygulamaları yüzünden Emevîlerin idâresi fazla sürmemiş, M. 661 de başlamış, 750 yılında yâni 89 sene sonra yıkılmıştır.

Emevîlerin Ehl-i Beyte karşı katı tutumları, Kerbelâ olayları, ırkçı uygu­lamaları Müslümanları yıldırmıştır. Peygamberimizin amcası Hz. Abbas’ın soyundan gelen Abbasîler idâreyi ele geçirince, Emevî hânedânına hoşgörülü davranmamışlar, Emevîlere karşı müthiş bir kıyım ve katliam başlatmışlardır. Bu kıyımdan kurtulan çok az in­sandan biri olan Halîfe Hişam b. Abdülmelik'in torunlarından Ab­durrahman b. Muaviye, canını kurtarabil­mek için, Kuzey Afrika şehirlerine kaçmış, ama yapılan takip devam edince Kendi hânedânları döneminde alınan ve birçok Emevî idârecisi ve askeri bulunan Endülüs’e geçmiş, orada bu insanları örgütleyerek Abbâsî­lerden ayrı bir Endülüs İslâm Devleti kurmuştur.

Emevîlerin ırkçılıklarını, baskılarını, idâri hatalarını tenkit etsek de, daha önce anlatıldığı üzere, İslâm Medeniyetinin temel taşlarını koyan insanlar­dır. Böyle medenî bir alt yapıya sâhip oldukları için Araplar, Endü­lüs’e gelen Abdurrahman b. Muaviye kanalıyla örgüt­lenmişler ve Endülüs İslâm Medeniyetinin temel taşlarını koymaya başlamışlar ve çok da başarılı olmuşlardır. Bugün Avru­palıların hatta bütün dünyânın hayran kaldığı, M. 711 yılından 1492 yılına kadar devam edecek olan, zarif, nahif ve estetik bir medeniyet bina etmiş­ler, Rö­nesans’ın ve Avrupa Medeniyetinin ilham kaynağı ol­muşlardır.

Endülüs İslâm medeniyetinden ve eserlerinden ibret alan, nema­lanan, faydalanan Hristiyanlar 1085 yılında, Müslümanlardan To­ledo şehrini geri almışlar, piskopos Raymond Lully’nin teşvik ve yardımı ile Avrupa bilim târihinde bir kırılma noktası olacak olan Tercüme Mektebini 1134 yılında kurmuşlar ve Farabi, İbni Rüşd, İbni Sînâ, İbni Bacce, İbni Tufeym gibi İslâm filozoflarının eserle­rini tercüme etmeye, dolayı­sıyla Rönesans’ın temel taşlarını koy­maya başlamışlardır.(1)

Emevîlerin, Yunan eserlerini tercüme edip, ilim seferberliklerine azık yaptıkları gibi; Müslüman âlimlerin eserlerini incele­meye ve ter­cüme etmeye başlayan Avrupalılar da,İslâm ilmini Rönesansla­rına ilham kaynağı yapmışlardır. Roger Bacon gibi birçok ta­nınmış bilim adamı bu tercüme bürosundan yetişmiştir. Prof. Dr. Philip Hitti’nin “İslâm Târihi”, c. 2, s. 934.” Eserindeki kaydına göre; Hristiyanların bu çalışmalarının netîcesi ve semeresi olarak 1250 yılında aynı şehirde yâni Toledo’da Avrupa’nın ilk “Doğu Araş­tır­maları Okulu” kurul­muş ve Oryantalizmin temelleri atılmıştır.(2) Burada çalışan müter­cimlerden biri olan Afrikalı Konstantin isimli zat, 76 tane Müslüman âlimin eserlerini tercüme etmiştir.(3)

Târihî kayıtlara göre sâdece M. 925 yılında Avrupa’dan Endü­lüs’e ilim öğrenmeye gelenlerin sayısı 700 civarındadır. Bu sayı o günkü nüfus oranı göz önüne alınırsa ve saray erkânından başka okuma yazmaya heves edenlerin olmadığı bir dönemde çok ciddi bir rakamdır. Avrupa’da çeviri hareketinin öncülerinden Gerbert dö Oraliac 967-970 yıllarında 3 yıl Kurtuba Câmiinde eğitim görmüş­tür.(4) Önceden iyi bir komünist olan, İslâm ilmine ve irfânına mut­tali olduktan sonra iyi bir Müslüman olan Garudi’ye göre Rönesans, Endülüs’ten başlamıştır.(5) Bu kanaatte olan sâdece Garudi değil, insaflı olan, fanatik olmayan birçok Batılı ilim adamı da aynı kana­attedirler.(6) Rönesans bölümünde bunlardan birçok misaller verece­ğiz ama birkaç tane de burada arz edelim:

Emmanuel Berl (1892-1968) şöyle der: “Arap rakamlarıyla, Batı’nın bil­mediği ve İslâmiyet’ten öğrendiği cebir ilmi, İslâm kültü­rü­nün ihtişâmını göstermeye yetiyordu. Bu medeniyet kıymeti gizle­nemeyecek kadar açık olan bir siyâsi sistem ve dört asır boyunca kâinatın en parlak medeniyeti vaziyetini muhâfaza edecek olan bir kültüre sâhipti.”

Dipnotlar:

1- Ali Çimen-Göknur Göğebakan, a. g. e. s. 76.   

2- Sevim Tekeli,”Modern Bilimin Doğuşunda Bizans’ın Etkisi”, Kalite Matb. Ank. 1975, s. 45.

3- H. Z. Ülken a. g. e. s. 268; S. Tekeli, a. g. e. s. 42.

4- Şevket Yıldız, “Ah Endülüs”, Derin Târih Derg. Özel sayısı, 2015, s. 29, 30.

5- İbrâhim Refik, “Târih Şuuruna Doğru-5”, Albatros Yay. İst. 2007, s. 90.

6- Mustafa Sibai, “İslâm Medeniyetinden Altın Tablolar”, Türkçesi: Nezir Demircan-M. Sait Şimşek, Sebat Ofset, Konya 1979, s. 40.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.