Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63587.088$

ELİN GAVURU, EPİKTETOS

23 Şubat 2022, Çarşamba 08:20

İnsan kahroluyor gerçekten, o sözleri duyunca nutku tutuluyor, kekeme oluyor adeta. Üniversite son sınıfa gelmiş, mezun olacak, belki öğretmenlik, belki akademisyenlik hayalleri kuruyor, kendince alanını da belirlemiş, ama diyor ki "Okuma alışkanlığım yok, öyle masanın başına oturup birkaç sayfa kitap okuyamıyorum."

Toplum o hale gelmiş ki, akademisyenler ve öğretmenler arasında kitap okumayan, kitap okumaya tahammülü olmayan, sanki kitaptan nefret edercesine eline kitap almayan çok insan var.

Bazılarının okumaması zihinlerinin öylece kalması, kirlenmemesi de gerekebilir. Belki şöyle de diyebiliriz. Okumamasının, okumasından daha hayırlı olacağı kimseler vardır. Mesela uzmanlık alanı İslâm Felsefesi olduğu halde mürted olan veya okudukça vatan haini olan insanlar olabiliyor. Çünkü salt körü körüne okumak, insanın bilincini ve aklını perdeleyebiliyor, düşünme yetisini, idrak etme gücünü ortadan kaldırabiliyor. Kendince doğru kabul ettiği yanlışları ve her şeyi özgürlük, demokrasi ve kişisel hak olarak görebiliyor. Çekinmeden tartışma konusu yapıyor, iftiraya yönelebiliyor. Kültür yozlaşmasına neden olabiliyor. Uygulama aşamasında düşünce zafiyetine uğrayabiliyor ve geçmişten günümüze getirmesi gerekenleri getiremeyebiliyor.

Mesela bir Üniversite'nin "Balkanlarla" ilgili kurulan bir birimine "logo olarak" gizli açık Türk düşmanlığının sembolü olan "İskender Bey" figürünün seçilmesinde bir sakınca görülmeyişi, bizdeki (okumuş insanlar için buna okumamak demeyeceğim) hafızasızlık, bilinçsizlik ve duyarsızlığın acı bir örneğidir.

Bir farklı açıdan okumakla ilgili rahmetli Halil İnalcık’ın şöyle bir tespiti vardı. "Bizde ilmin ilerlememesinin bir sebebi de şudur; Bir kitap çıktığı zaman o konudaki uzmanların ele alıp "değerlendirme" geleneği nadirdir. Genelde birisi "kıskandıysa", yahut yazarın "düşmanıysa" eleştiri yazar. Tarafsız "bilimsel tenkit" düşüncesini biz benimsememişiz"  işte bu da gereksiz ve şartlanmış okumuşlara bir örnektir. Çünkü kimse, kendi bilgisinden başka bilgiyi kabul etmeme veya tarafsız olamama gibi bir egoya sahiptir.

Bence bazı insanların okumaktan yana nasibinin olmaması da gerekebilir. Çünkü yolu da yönü de şaşırabiliyorlar. Belki de okumayan insanlar toplum için öyle kalması hayrlıdır da Allah nasip etmiyordur. Allah’ın işine karışmakta haddimize değil.

Oysa insanlar, okuyarak, "Ben kimim?" sorusuyla yola çıkmalı ve istikametini ona göre bulmalı. Okumadan düşünemez, düşünemeyince de kesinlikle yolu bulamaz. İnsan okudukça ve okuyan insanlar sayesinde insan olur, insanlığını fark eder ve yolunu bulur.

Ben okuyarak yolumu buluyor muyum, bulamıyor muyum bilmem ama zannediyorum ki kendimce buluyorum. En azından kişisel gelişimimi sağlıyor, gereksiz şeylerden, hırstan, öfkeden ve gereksiz insanlardan kurtulmama, farklı insanların farklı düşüncelerinden, günceli yakalamak ve farklı fikirlerin bana neler katacağından haberdar oluyorum.

Hayatta en çok keyif aldığın şey nedir diye sorulsa, hiç düşünmeden hemen cevap verebilirim: "gevezelik yapıp onu bunu çekiştirmek yerine, okumak ve duygu düşüncelerimi yazmaktır derim. En büyük korkum da okuyamamak, düşünememek, duygu düşüncelerimi yazamamak ve okumadan geçen bir hayat." Allah nasip ettikçe ve imkân buldukça yine okumaya devam edeceğim. Irk ve düşünce ayırımı yapmadan, herhangi dar bir görüşe, tek bir fikre bağlı kalarak bataklığa saplanıp kalmadan, çıkar ve menfaat gözetmeden…

Siz hiç dünya klasiklerini, Eflatun’u, Epiktetos’u veya yabancı gördüğünüz insanların kitaplarını, duygu ve düşüncelerini okumamaktan pişmanlık duydunuz mu? Maalesef ben duydum. Herkes bilmediğinin düşmanı derler ya, işte o yüzden bilmeden düşman olmuşuz, onların hikmetli sözlerinin olduğunu görememişiz. En büyük üzüntülerimden biri de budur. (İbn-i Fatik’in “Muhtar-ul Hikem” diye bir kitabı var, herkese tavsiye ederim.)

Mesela Yunan filozofu diye önemsemediğimiz Epiktetos’un çok beğendiğim bir cümlesini aktarabilirim size. "İnsanlara boyun eğmenin yolu "eşyaya" boyun eğmekten geçer. Arzu ve korkularını bertaraf et! Sana zulmeden kimsenin kalmadığını göreceksin"

Adam asırlar öncesinden mutluluğun ve huzurun adresini söylüyor, paylaşınca da “elin gâvurunu niye anıyorsun, niye yazıyorsun” oluyor. Kim ne olursa olsun, erdemli ve ahlaki bir değerden bahsediyorsa onu değerlendirmek gerekir. Maalesef dinimiz var ama ahlak ve erdeme verdiğimiz değer yok.

Yorumlar

  • yorum avatar
    ahmet öztemel
    23-02-2022 10:04

    Sn. Üstadım;her satırından keyif aldığım yazınızı zevkle ve gene bir şeyler öğrenerek okudum. Ellerinize sağlık. Saygıyla

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.