Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.51
  • EURO
    34.95
  • ALTIN
    2435.6
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64049.93$

EĞİTİMİ KİM KATLETTİ?

26 Ağustos 2016, Cuma 08:49

Son yıllarda eğitimimiz yazboz tahtası oldu. Geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimizi ve çocuklarımızı perişan ettiler.

Bir cemaat bütün okulları perişan etti.

Milli Eğitim Bakanlığı ne yapar, bir türlü anlayamadım?

Önce bakanlardan başlayalım. Beyefendi Milli Savunma Bakanı, Bir bakıyorsunuz Milli Eğitim Bakanı olmuş. Yahu eğitim konusundaki geçmişi, bilgi birikimi nedir? Soran yok. Şimdi diyecekler ki beyefendi önünde MİLLİ olan Savunma Bakanlığından önünde MİLLİ olan Eğitim Bakanlığına geliyor. Ortak yönleri MİLLİ oluşu, daha ne isteriz dediler mi diyecek yok.

Dışarıdan adam getirip haydi şu eğitimi bir boz, darmadağın et desek ancak bu kadar olur.

ÖĞRENCİ KİMLİĞİ…

Bir kere 4+4+4 sistemi yanlış. Bunun yanlışını zaferdeki öğrenci kimliğinde görebilirsiniz.

Saygısı olmayan, disiplinsiz, kılık kıyafeti bozuk bir öğrenci topluluğu yetiştiriyoruz. Bir kere neredeyse sınıfta kalan yok. Bir sene okuduğu dersten kalan bir öğrenciye ilave verilen bir sınav hakkıyla çocuk sınıfı geçiyor. Yahu bir senede bir halt edememiş öğrenci, alt sınıflardan derse kalmış öğrenci, bu dersleri nasıl geçer? Tam bir keşmekeş.

Okul üniformaları neredeyse rafa kaldırılıyor.

Öğrencinin aile terbiyesi konusunda büyük sıkıntı var.  Anne ve babanın haline bakınca, çocuğun halini normal görürsünüz.

Anlayacağınız, öğrenci ter temiz üniformasını giyse, tıraşını olsa, boyalı ayakkabılarıyla insan gibi okula gelse ne olur?

Medeniyetin simgesi kravat birilerini çook rahatsız etti.

İlk okul, orta okul, lise ve üniversite… Bunların hiçbiri önceliği insan yetiştirmeye vermiyor.

İlimi, bilimi öğreteceğiz diye insanlıktan vazgeçtik.

Okullara bir restorasyon, adı olmuş İmam-Hatip Okulu…

 Yahu yeni okullar açık… Okulun adını imam-hatip yanıca işi çözdük zannediyoruz. Kardeşim öğrenci kimliği bozulmuş.

Okullarda, insan sevgisi, toplumsal yaşama kuralları, doğruluk, Allah korkusunu öğreteceksiniz. Sonra da ilim ve bilimi öğreteceksiniz. Adam it, hırsız, uğursuz ama bilim adamıysa bu işin ne önemi var.

Öğretmenler ve idare heyeti okulu angarya öğrenci kimliğinden kurtulmalı. Derse çalışmayan, okulda rahatsızlık veren ‘it tipli’ öğrenciler, kurul kararıyla hemen AÇIK okullara gönderilmeli. Açık lise, açık ortaokula gönderilen öğrencilerden sanayide istifade etmeli amiyane tabiriyle okullarda huzuru bozan bahsettiğim öğrenci tipinden kurtulmalıdır.

DEVLET DERSANELERİ KAPATTI MI?

Vallahi ben emin değilim. Herhalde dershaneler isim değiştirdi. ETÜT MERKEZİ, İLİM, BİLİM YUVASI falan oldular. Konuya gülmemek elde değil. Hani bankalar kredi kartı aidatı alıyordu da, devlet yasaklamıştı ya. Şimdi bankalara kredi kartı aidatı yerine ÜYELİK aidatı ödüyoruz. Dershanelerin kapatılması da işte öyle bir şey…

OKULLARIN DURUMU…

Bana göre tam bir rezalet. Düşünebiliyor musunuz çocuklarımız, kiralanan apartmanlarda, çarşı pazarın içinde yani gürültünün içinde sağlıksız ortamda eğitim görüyorlar.

Bizler şanslı imişiz. Okulumuzun bir bahçesi olurdu. Bazen ağaçların gölgesinde temiz hava alır, dinlenirdik. Bazen de bize ayrılan yerlerde maç yapardık. Mutluyduk.

Şimdi bakıyorum. Bir apartman kiralanmış çocuklar temiz hava, ağaç gölgesi, tabiat sevgisi görmeden bir odada hayatlarını geçirecekler. Yazıklar olsun be… Yavrularımızı demir ve beton yığınları arasına alıp, spor yapmalarını bile engelleyen zihniyete yazıklar olsun.

Üniversitelerimiz de farklı değil. Kampüsünü yapmadan, altyapıyı oluşturmadan üniversiteyi kurmuşuz. Gençlerimizi de çeşitli yerlerden kiralanan apartmanlara mahkum etmişiz.

Gençlere de verdiğimiz değer bu. Üniversite yöneticileri de Allaha emanet. İşte eğitimin bina olarak hali bu. Ne ekersek onu biçeriz. Bu arada kökleşmiş DİLTAŞ gibi eğitim kurumlarını bu saydıklarımdan ayırmak gerekir. Öğrencisine yemekten tutunda spor, güzel sanatlar, gezi, muhteşem derslikler sunan bu okulları ayırt etmek gerekir. Devletten çok daha iyi eğitim vermektedir. Bu gibi eğitim kurumlarını da kutluyoruz.

ÖĞRETMEN KİMLİĞİ

Eyvah ki ne eyvah. Yeni öğretmenlerden insanın bahsedesi bile gelmiyor.

Sene 1968-1971 arası Meram Ortaokulunda öğrenciyim. Müdürümüz rahmetli Salih Zeki SOLAK. Pazartesi günleri bizzat kendi saçımızı, kılığımızı, kıyafetimizi kontrol eder, uygun olmayan öğrencileri okula almazdı. Laf aramızda gerektiğinde şiddette uygulardı. Bizim dönemin öğrencilerinin her tarafında ‘gül biterdi’. Anlayan anladı.

Yine dersimize giren saygı ile andığım Allahtan uzun ömürler dilediğim Osman ÜNAL hocam inanılmaz güzellikte giyinirdi. Pırıl pırıl ayakkabılar, ütülü bir takım elbise, renk uyumu, kravat, muhteşem kıyafetliydi. Örnek aldığım biriydi. Yaklaşık 10 yıl Milli Güvenlik dersine girdiğim öğrencilerime bende bu yönüyle örnek olmaya çalıştım.

Şimdiye gelelim. Kılık kıyafet serbest. Öğretmenin haline bakın. Öğretmen demeye bin şahit ister. Ütüsü gitmiş boru gibi pantolon, boyası gitmiş ayakkabılar, saç, sakal birbirine girmiş. Kim bu? Öğretmen… Haydi be, kendine hayrı olmayan, kendine bakamayan bu tipler öğrencisine ne verecek? Kendi gibi paspal öğrenci yetiştirecek…

Bayan öğretmenler içinde aynı şey geçerli. Bu konuda fazla bir şey söylemek istemiyorum.

İşte okullarımızın hali bu. Ne öğrenci öğrenci gibi, ne okul okul gibi, ne öğretmen öğretmen gibi, eh idarecileri söylemeye gerek var mı?

Sizce böyle bozuk bir ortamda nasıl öğrenci yetişir?

Yetiştirdiklerini de görüyoruz.

Birileri yenilik uğruna eğitimi katletti. Bunların başında da eski bakan Ömer Dinçer gelir. Komünist rejimlerinde görülen okula başlama yaşıyla aile terbiyesi alınması da engellindi.

Eğitim MİLLİ’liği kalmadı. Her şey sıradanlaştı. Bu işi düzeltmek için düzgün beyinlere ihtiyaç var. Onları da bulmak çok zor.

KALEMİM TATİLE ÇIKIYOR.

Dolayısıyla kalemi hükmeden beynimde…  Etraf o kadar pislikle dolmuş ki anlatılır gibi değil. Makam ve mevki için yapamayacakları şey olmayan yavşamış kişiler türemiş. İşte darbe girişimini gördük.

Trafiğe, günlük yaşama bir göz atın. Aracından dışarı yırttığı kağıtları atanları mı ararsınız, yerlere tükürenleri mi ararsınız, yapılan ufak tefek hırsızlıkları mı ararsınız. Yerlere atılan kağıtlarla fahişeliğin yapıldığı Konya’mız için ne diyeceğiz. Eğitim sistemini anlatınca pislik, rezalet, ihanet kaçınılmaz oluyor.

Konya’ya yakışmayan şeyleri yazdık. Kalemin ucu sivri. Birileri çok rahatsız oldu. Onlar ki kendilerini bir halt zannederler. Onlar Hak’kın değil, başka birilerinin gözüne girmek için yaratılmış. Makam ve mevki peşinde koşarlar.

Yalan aldı başını gitti. Doğruyu yazmak bizim için şereftir. Yaklaşık 10-12 yıldır yazarız. Biri çıksın sen yalan yazdın diye serzenişte bulunsun. Konya’da FETÖ’cüleri ortaya çıkarma işi çok yavaş gidiyor dedik. Birileri rahatsız oldular.

Konya FETÖ’cülerin yoğun barındığı iş yaptığı yer, Ama mücadele kaplumbağa hızıyla gidiyor.

Bakanlıkların Konya’daki müdürlüklerinde FETÖ’cü tespiti çok yavaş gittiği gibi daha bir bakanlığın Konya Müdürlüğünden FETÖ’cü çıkmadı. Belediyeler deseniz onlar da aynı. Göstermelik tespit ettikleri birkaç kişi dışında tık yok. Eee biz de bunları yazarsak birileri niye rahatsız olmasın?

Hz. Mevlana ‘Konya Altın Tas, içi akrep dolu’ demiş. Akreplerle uğraşmak boynumuzun borcu olsun.

Şu ortamda bile tatili elden bırakmayan TBMM’yi öğrek aldım. Biz de tatile ayrıldık. Ne kadar mı? Onu Allah bilir.

Saygı, sevgi ile sizleri Allah’a emanet ediyorum. Rabbim doğruların yardımcısı olsun. Esen kalın. 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.