Konya
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.31
  • EURO
    35.07
  • ALTIN
    2278.2
  • BIST
    8994.92
  • BTC
    70331.45$

EĞİTİMDE ÖĞRETMENİN ROLÜ

07 Ağustos 2019, Çarşamba 09:12

Öğretmenler her an yeniden doğan ve her dem taze kişiler olmak zorundadırlar.Bunun için çok okumalı,araştırmalı ve hep yeni taze bilgilerle kendini donanımlı kılmalıdır.

Ülkenin geleceği ve kaderi üzerinde rol oynayan hatta dahası bir rol model olan öğretmenin toplumların ayakta kalmasında ve kültür dediğimiz yaşama unsurlarının taşınmasında temel faktör olduğunu bilmeyen mi var?

Hemen her ülkenin eğitimle ilgili kalkınma seferberliği başlatılması ve uygulamasında öğretmeninin baş aktör olduğunu biliyoruz da acaba öğretmen yetiştirmede göz önünde alınması gereken temel etkenler konusunda ne kadar tedbirliyiz?

Etrafımızın bilgi ve teknoloji kıstasında kuşatıldığını, yeni gelişmelerin envayi çeşitlerinin kapsama alanımızın içerisinde olduğunu görüyor ve biliyorken, bu kadar teknoloji ile birlikteliğimiz ve tanışmışlığımız bizlerle beraber çocuklarımızı da kuşatmış iken; çocuklarımızın öğrenmesinde ve kendini geliştirmesin de, nasılsa bilgiye ulaşmak kolay artık, bu meyanda öğretmen artık evimizde diyebilir miyiz? Artık canlı kanlı ve düşünen öğretmen yerine bizlere anne baba en yakın rol model olan robot teknolojisine kendimizi teslim edebilir miyiz? Ya da bu teknolojiler bizim için özeldir, bunlarla hasbıhal eder ve geleceğimizi bunlarla paylaşabilir miyiz? Ha sahi robotlar bizim için ağlar mı?

“Bizim zamanımızda ”ifadesini duymayan bilmeyen anlamını özümsemeyen var mı? Hemen her güzellik her dokunuş her anı işte bu “bizim zamanımızda” dediğimiz kavramın içerisinde saklıdır. Bu ifadeler yeri gelir gözlerimizi yaşartır yeri gelir alır bizi ta enginlere uzaklara daldırır ve bir hayal ötesine götürür. Çünkü içimizde bizi etkileyen derin izler vardır derin izler ki dünyamızı kuşatan bir atmosfer misalidir.

Evet, yaşımızın gereği bizim zamanımızdaki anlayış usul görgü edep erkân adabı muaşeret davranış hoş görü daha ne sayarsan say özümüzde ve ruhumuzda saklıydı tüm bu güzellikler. Bizim zamanımızda şimdikiler gibi zengin değildi ortalık, araç gereç teknoloji açısından. Fakat biz elimizdeki olanlarla kendimizi yetiştirmeye bulmaya çalışırdık. Dahası olsa bile bazı yeni şeyleri almak için paramız yok denecek kısıtlıydı. Aile bütçesi yeterli olanlar için sorun olmasa da, gönlümüze yerleşen bir anlayış vardı, babamızın kafasında bize destek açısından. Ceketimi satar yine seni okuturum sen yeter ki oku: derdi(denilirdi)”İşte bu anlayış ve zihniyetti, bizi ötelere taşıyan/ iteleyen. Hayal dünyamızın kurgusunu oluşturan ve bizi kamçılayan. Var güçle yapmaya çalıştığımız ödevlerimiz, yapamadıklarımızı büyüklerimizden soruşumuz ve okuldan önce yaptığımız hazırlıklar ve arkadaşlarla ilgili konuyu derse girmeden önce birbirimize anlatarak “bugün ben anlatacağım” diye kendimize güvenişimiz ve kasım kasım kasılmamız, özellikle iftihar yahut teşekküre layık görülenler listesinde adımızın bulunması ve gururlanışımız bizim için kuvveden fiile geçen güç katan değer anlayışı ve taşıyıcısı idi.

En haylaz öğrencilerin bile bizlerden etkilendiğini onlarında yaşları büyük olmasına rağmen utanma belasına bile olsa kırık not almamak ve kızlara mahcup olmamak için gelip bizlere yalvar yakar olduklarını okul hayatında unutmak mümkün mü?

Her sınıfa yeni gelen öğretmenin kendi hayatını anlatırken onlara gıpta ile baktığımızı ve gönlümüzden ,”bende öğretmen olacağım”  isteğinin geçmediğini kim söyleyebilir?

Hâsılı kelam öğretmen olmak gerçekten yürek ve fazilet işidir.

Yaklaşık kırk yılı eğitimin içerisinde geçmiş biri olarak hala kendimi ilk öğretmen heyecanı içerisinde buluyorsam, başta bu benim inancımdan, öğrencilerime evlat olarak verdiğim değerden ve ülkemizin geleceğini şekillendirecek kadroların içerisinde yer alacalarını bildiğimden ve vicdani sorumluluk taşıdığımdandır.

Günümüzdeki; yılların getirdiği çeşitlilik, teknolojik devrim, dünya ve ülkemizde meydana gelen yeni gelişmeler, şeffaflık vs. eğitim ve okul hayatının anlayışın zihniyetin bakış açısının değişime uğramasına etki etti.

Özellikle büyük şehirlerin kültürel yönden hızla alabildiğine süratle değişimi ve büyümesi kalabalıkların artması temel sorunlarında hem büyümesine hem de imkânların çoğalmasına imkân teşkil etse de, temel değerlerin öğretilmesi konusunda izlenen yanlış politikalarla ne yazık ki; yeni nesillere kendimizi yeterince anlatamadık. Âdeta yabancı ideolojilerin ve kültürel hayat özentilerinin içerisinde boğulduk kaldık. Kültürel hayatımızın dışlanması, yabancılaşma ve özenti tutkuluğu yaşayan örf adet ve geleneklerimizin taşınma halini etkilediği gibi, büyüklerimizle olan iletişimimiz bile olumsuz sayılacak raddelere geldi. Artık büyüklerimiz bizi, bizde büyüklerimizi yeterince anlamaktan uzaktık. Toplumun aydın dediği kesimlerde batının kültürel okyanusunda kaybolunca, halka yol gösterecek olan aydınlarla halk arasındaki çeşitlilik ve anlayış farkı temel sürtüşmelere neden olmuş böylece halkın dili ile aydının bakış anlayış ve görüşü farklılaşmış bu kopukluk çocuklarımızla bizlerin arasına giren büyük bir mesafe olarak anlayış yönüyle oldukça uzaklaşmamıza vesile olmuştur. Her şey sil baştan değişmeye başlayınca şikâyetlerde kendisini göstermeye/artmaya memnuniyetsizlikler dile getirilip kuşaklar arası bir çatışmaya doğru sürüklenmelerin ve birbirinin dilinden anlamayan ebeveynlerin ve çocukların/gençlerin varlığı halkada yansımış tüm toplumsal hayatımız bundan etkilenmiştir. Eğer bugün toplumsal alanda birbirimize karşı tahammülsüzlükler ve sığ düşünceler taşınıyorsa ki; öyledir bunun altında yatan temel neden bana göre; nesillere yüklenilmesi gereken temel değerlerin ihmal edilmesi ve yabancı kültürlere karşı duyulan ham özlem olmuştur. Kendi gibi olmayan elbette başkası gibi olacak ve onun gibi yol alacaktır. İşte biz alacağımız rol model ve taşınacak temel değerler konusunda yeterince bilinçli hareket etmedik. Bundan dolayı birbirimizi anlamaktan uzak kalıyor ve hoş görü ortamı oluşturamıyoruz.

Sonuç olarak irdelemek gerekirse; bütün bu açıklamalarımızı göğüsleyecek bir öğretmen tipi gereklidir. Yani öğretmenin yetiştirilme tarzı ahlaki değerlere saygı ve hoş görülü yaklaşımı bilgi ve kültürel donanımının yanı sıra; bilhassa kendi öz kültürel değerlerine de yabancılık çekmeyen ve özünde onlarla barışık, edep, ahlak kamu hakları konusunda yetkin adil ve paylaşımcı erdemli gönül ehli, satır aralarına farkındalık oluşturan ve ufki bakışlı basiret sahibi ve teknolojiyi kullanan ve öğrencilerine anne baba şefkati gösteren bir anlayışın temsilcisi olması sevgi dolu bir anlayışı hissettirmesi ve ötelere de öğrencilerini hazırlayıcı bir kimlik kuşanması gerekiyor. İnkârcı değil gönülden inanan ve yaşayan bir öğretmen. Haydi, hayırlısı diyelim. Böyle öğretmenin elbette öğrencileri de kendi gibi olacaktır… Ne ekersen onu biçersin.(Atalar sözü)…

(“Öğretmen ihmal edildiğinde o ülke intihar ediyor demektir.” Albert Einstein…)

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.