Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.53
  • EURO
    34.90
  • ALTIN
    2439.9
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64943.7$

EĞİTİM OLMADAN ASLA

06 Ocak 2016, Çarşamba 08:44

 

Bir toplumun geleceğini belirleyen etken uyguladığı eğitim sistemi ile alakalıdır. Geleceği şekillendiren diğer bir tabirle dizayn edende eğitimdir. Kalkınma hamleleri o toplumun değerlerine göre kuşatılma kendini tanıma birliktelik ve aidiyet duygusunu sağlamlaştırma, yani bir kimlik oluşturma mücadelesi hep eğitim dediğimiz canlı olgunun içerisinde yer alır.

Her ülkenin temel dayanağını oluşturan kimlik edindiren kültürel birikimleri vardır. Kültürel değerlerin yakın çevrede veya dünya literatüründe birbirinden çeşitli şekillerle etkileşim içerisinde olduğu yadsınamaz.

Yani komşu komşunun külüne muhtaçsa bizim atasözümüzde devletlerde yakın coğrafi planda olsun günümüz iletişimin etkilerinden kaynaklansın, görülen beğenilen herhangi bir şey bir de bakıyorsunuz sizin tutkunuz haline gelmiş olabiliyor.

Bunun çağdaşlık adı altında dünya gezegeninde sınırların olabildiğince aşıldığı ve etkilenmeyen ev aile ocak kalmadığı gerçeğini gözler önüne sermesi bakımından dikkate almak gerekir.

Bir birikimden bahsetmeden eğitiminde mahiyetini ve ne amaca yönelik hizmet ettiğini anlamamız gerekir.

Devletlerin mayasında kültür vardır. Kültürel değerlerinde içerisinde saklı, onu canlı kılan ve varlığının devamını ön gören inançtır. İnanca bağlı olan bilgi ve değerler ise kültürün ana ögesini teşkil eder.

İnsan hayatını çepeçevre tabir caizse atmosfer gibi kuşatan onun sahip olduğu inanç ve değerler manzumesi olduğuna göre, onun münasebetlerini de kontrol ve sevk eden, inanca bağlı hassasiyetlerini ortaya koyan prensip ve ölçülerinin, hayatın ekseninde olduğunu unutmamak gerekir.   

İnsanların gezip tozup eğlenmesinden tutunda hayatın içerisindeki her türlü aktivitelerinde ona rol modellik kazandıran ve merkeze alan anlayışın insanın inancı olduğunu bilmek ve doğru bir manaya oturtmak gerekir.

İnsana verilen değer, insana biçilen kıymet hep bu kültürel unsurların teşmilinde, aynasında vardır.    Bu ayna ki kalbin aynasıdır. Bakış açısıdır. Mihenk taşıdır. Kontrol mekanizmadır. Billur bir çeşmedir.

Bütün ilişkilerin temeli bu bakış açısının inanç temel değer odağını kapsar. O bizim talimgâhımızın yol haritasını oluşturur.

Artık şöyle ifade edebiliriz. Bir toplum sahip olduğu temel değerlerini koruyarak, kendini ifade edebilir ve kendi/ayni olabilir değilse başka başka kültürlerin yakın taarruzu altında gardı düşer ve kendini koruyamaz hale gelir.

Demek ki eğitimde temel mesele olarak kültürel kimliğin korunma ve taşınması ve insanı şekillendirmesi ve geleceğe hazırlaması en temel faktör ise, burada kendimize ait oluşumlarımızı bir iyice manen ve ruhen içimize sindirmemiz gerekiyor. Başkalaşım yaşamamak için.

Burada başkalaşım derken, kendi ruhi kültürel olgunluk içerisinde yol almak ve temel değerleri koruyarak, yeni oluşum ve değişmeleri de yakinen takip etmek gerektiğini ama bunu kendimize göre biçimlendirmenin bize özgü halini tespit etmeninde şart olduğu söylemek gerekir aksi durum ise, kendinden koparak başka bir kimliğin taşıyıcısı olma niteliğine bürünmek demektir ki,  taklide yeltenenlerin asilliklerini de kaybettiğine tarihşahittir.

Bugün dünyada yaşanan savaşların temelinde yatan insana bakış açısı ve değer itminanı değil midir?

Avrupai tarzda bir anlayışın hâkimiyet anlayışı ve insana verdiği değer bakış açısı, kendi kültürel değer lerininoluşumunundun, inanç ve tarihsel birikiminden ayrı düşünülemez. Ve yine değişen ve gelişen yeni yüzlere göre alınan şekillenmelerde de hep kendine yönelik izlediği bireyselcilik ve dini dünyevi bakış açısına göre şekil almış bir hayat tarzı anlayışı bakış açısı olarak yer alır. Kısaca Avrupai tarz ya da batılı tarz desinler adını medeni! Diye belirtseler de, asla bu ölçü ve çerçevede yer almaz/alamaz/almamalı çünkü İnsan hayatını hiçe sayan ve insana sadece ürettiği nispette hayat hakkı tanıyan insana hep madde planında yaklaşan bir anlayışın insana huzur vermesi mümkün değildir.

Tarihin her anında yaşamak için öldürmek gerekir diyen ve kendinden olmayanları insan olarak bile düşünmeyen ve insanı kalbinden fethetmeyen bir düşünce, bugün maddi ölçülerde zirve olarak ayakta kalsa da manen insanı mutlu etmesi mümkün değildir.

Eğitim düşünce ve tefekkürdür. Eğitim bir varlığın bir düşüncenin insanı kimlikleştiren bir değer ölçüsünün taşınmasında baş aktör, baş faktördür. Eğitim bir mirasın geleceğe sağ salim ama olgunlaştırılarak intikalinde ölçülü olma ve onu yaşama biçimi haline getirme demektir.

Bugün sadece bilhassa öğrenmeyi ve dünyevi tabirle ayakta kalmayı yaşamayı umut edindiren bir bilgiyi kapmaya kapışmaya yönelik faaliyetler zincirinde, insan unsuru manevi atmosferden yararlandırılmayıp, güneşin ozon tabakasını süratle geçip dünyaya ışıklarını direkt olarak göndermesi ve insan için en zararlı hale gelmesi misalindeki gibi, eğer maneviden mahrum bırakılırsa, insan daha çok elde etmek arzusuyla hareket edip, tatmin olma noktasından hırsıyla uzaklaşacağından hem cinsleri ve dünya için gerçekten en tehlikeli bir hale gelebilir.

Eğitim gerçek manada insan yetiştirmektir. Âmâ bu insan yetiştirilmesi demek bir medeniyetin inşa asını hazırlamak demektir. İnsan medeniyeti diyelim buna. İnsana hem madde planında nasıl yaşaması ve kalması gerektiğini, insanı merkeze alan bir anlayışın ne olması gerektiğini öğreten ve mana planında da onu sadece bu âlem için değil, ötelere de ulaştıracak bir kimlik donanımı edinmesini sağlayacak bir kimlik vasfı kazandırmak demek olduğunu hatırlatalım.   

Dava ney esasında biliyor musunuz? Bütün bu anlaşılması için getirilen misal ve açıklamaların bana göre en geçerli izahı bu dünyayı anlatan ve ne olduğu konusunda bize ışık tutan söz ve eylem ve yaşantı Hz. Peygamber’in(a.s.m.) şu sözünde ifade edilmiş ve bize ışık Tutar. Dünyayı ve içindekileri ve öte âlemi izah eden anlayış: ”Bir elime Ay’ı Bir elime Güneş’i verseniz ben davamdan vazgeçmem”…İşte temel mesele budur.

İster insan isterse bir kültürün eğitim vasıtasıyla topluca intikalini belli planlamalarla yürüten devlet mekanizması olsun, insan unsurunu barış huzur ve kardeşlik üçgeninde buluşturacak olan hikmet budur.

Bizde temel eksiklik böyle bir sistemi içerisinde barındıran bir anlayışın henüz olgunluk kıvamında olmadığını ve dine karşı, dini tutum ve değerlere karşı hala mesafeli olunulduğu vakıasıdır. Ez cümle kendi hükmü değerlerinden yıllardır uzaklaşa uzaklaşa batının kültürel darbelerine açık kapı haline getirilmişiz ve biz; bir okyanus iken bugün sadece damlalarını taşıyoruz ama onu da bir araya biriktirmekten yine uzak haldeyiz. Belki de bugüne kadar devlet yönetiminde uygulanan katı tutumlar bizi bu şekilde men eder hale getirdi.

Eğer bugün kavgalıysak, bir birimizi anlama noktasında uzlaşma yaşamıyorsak, kimimiz kendimizin dışında bir oluşumun kültürel değerlerine hayranlık besliyorsa, kendi asli kimlik ve değerlerine düşman hale gelmişse, varlığından endişeliyse ve geleceğe güvenle bakamıyorsa; temel neden, arzu edilenlerin dışında yani olmamız gerekenlerin dışında tutulmamızdır. Kendi orijinalliğimize değil, başkalaşım geçirip, dışımızdakilerle tutunmaya ve özendirilmeye çalışılmamızla, dayatmalarla yanlış hedeflere yöneltilmelerle oyalandırılmamızdandır bütün bu huzursuzluklar ve boşluklar hatta düşmanlıklar.  

Bu nedenle şunu arz edeyim ki; Okullar ne kadar teknoloji ile donatılsa da, manevi duygularla eğitim ortamı içerisinde benlendirilmiyorsa; sonuçta, yine pek fazla değişen bir şey olmayacak. Yine dünyevi telaşlar öne çıkacak, yine benlik duygusu ve bakış açısı aşılamayacak, sadece öğrenen ve amaç edinen kimlikler taşınacak,( o da tam anlamıyla her bireyde aynı olmayacak) âmâ dünya kendi kaygı ve huzursuzluk bulamayışına veryansın edecek. Hâlbuki dünyayı yaşanabilir hale getiren bizim medeniyet anlayışımızdı. Bu anlayışa yeniden kavuşmamız/kavuşturulmamız temennisiyle.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.