Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    64188.114$

Edep Ahlâkın Zirve Noktasıdır

08 Ekim 2018, Pazartesi 09:09

“Utanma, çekinme, vazgeçme, tövbe etme” gibi anlamlara gelen hayâ kelimesi; ahlâk terimi olarak, “Nefsin çirkin davranışlardan rahatsız olup onları terk etmesi” dir. Hayâ, çekinmek ve utanmak demektir. Namusu muhafaza etmek ve haysiyetini korumaktır. Hayâ, imanın en mükemmel derecesidir. Hz. Peygamber (s.a.v);

 “Her dinin bir ahlâkı vardır. İslâm’ın ahlâkı da hayâdır”(Malik, Hüsnü’l-Huluk, 2, II, 905.)

buyurmuşlardır.

Hayâ, kişiye fazilet yollarını, maddeten ve mânen ilerleme yollarını gösterir. Edep ve hayâdan mahrum olan insan, her türlü iğrenç işe girişir. Yaptığı çirkin işlerden üzüntü duymayan insanı, ahlâk ve fazilet yollarına sevk etmek zordur. Toplumun gelişmesi, utanma duygusunun canlı bir şekilde aralarında yaygınlaşmasıyla yakından ilgilidir.”(Kınalızâde Ali Efendi, Ahlak / Ahlâk-i Alâî, s.103.  (Baskıya hazırlayan, Hüseyin Algül), Tercüman, 1001 Temel Eser, No. 30, tarihsiz.)

Maneviyat, inanmak ve ibadet etmenin yanı sıra bu değerlerin insanda meydana getirdiği yüksek bir olgunluktur. Hayâ, insanın kuvvetli bir imana sahip olduğunu gösterir. Çünkü hayâ, ancak inanan insanın vasfıdır. Bu olgunluk kavramı içerisinde, Allah’ın emirlerine karşı gelmekten sakınma, doğru sözlü olma, başkalarına iyilik yapma, fedakârlığa hayır olma, israftan kaçınma gibi özelliklerinin yanı sıra insanın önemli manevî değerlerinden biri olan hayâ özelliği de yer alır. Çünkü edepli olmak, ahlâkın zirve noktasıdır.

Hayâ, kişinin hâl ve davranışlarına yön vermede ve kişiliğini ortaya koymada âdeta bir mihenk taşıdır. İnsanın yaratılıştan sahip olduğu bu duygunun, gelişmesinde ve davranışlara yansımasında dinin önemli bir yeri vardır. Edep ve hayâdan mahrum olan insan her türlü iğrenç işe girişir. İnsan; pek çok kötülüklerden, insanlardan utandığı için vazgeçer. Ancak İslam dini, insanın Allah’tan utanmasına değer verir.

Hz. Peygamber (s.a.v.), hayâ ile iman arasında önemli bir ilişki bulunduğuna dikkat çekmekte ve hayâyı imanın bir şubesi olarak nitelendirmektedir. İnsanoğlunun bu dünyada da öbür dünyada da en büyük ve sonsuz hazinesi, sahip olduğu güzel ahlâk ve edebidir. Yûnus Emre Hazretleri de bu hakikati şöyle dile getirir:

Ehl-i diller arasında aradım kıldım taleb,

Her hüner makbûl imiş; illâ edeb, illâ edeb…

Cenâb-ı Hak, kullarının iffetli olmasına çok ehemmiyet verir ve pek çok âyet-i kerimede buna işâret eder. Dünyada ne kadar kötülük varsa bunlar hep hayânın yoksunluğundan olmaktadır. Hayâ duygusu kaybolan insanlık, canavarlaşır. Utanmayı kaldıran toplum soysuzlaşır. Utanmayan insandan her şey beklenir. Onun dini, imanı da olmadığına göre yapmayacağı kötülük kalmaz.

İffet ise; haramdan uzak durmak, helâl ve güzel olmayan söz ve davranışlardan sakınmaktır. İffet, insana ait bir husûsiyettir. Diğer mahlûkât için böyle bir durum mevzubahis değildir.  Bazı duygular vardır ki, günah ve ayıp sayılan şeyleri yapmamıza engel olur. Bunlardan birisi de sadece insanlara ait olan hayâ duygusudur.

Yüce dinimiz İslâm, insanın maddî ihtiyaçları kadar ruhî ihtiyaçlarını da dikkate alır ve onun devamlı surette yüce Yaratanla bağlantı içinde olmasını ister. Gerek bu dünyada karşımıza çıkan gerekse âhirette karşımıza çıkacak olan neticeler, hep bizim ahlâkımızın semerelerinden ibarettir. Fakat unutulmamalıdır ki, insanın sadece ekmeğe, yemeğe değil, şerefe de hayâya da ihtiyacı vardır. Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, ne güzel söylemiştir:

“Hayâ sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki her yerde;

Ne çirkin yüzler örtermiş, meğer o incecik perde.”

Cenâb-ı Hakk Kur’an-ı Kerim de:

“(Rasûlüm!) Mü’min erkeklere söyle: Gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.

Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; nâmus ve iffetlerini muhafaza etsinler. Görünen kısımları müstesnâ, zînetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler… Gizlemekte oldukları zînetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (dikkat çekecek şekilde yürümesin, dışarı çıkarken câzip kokular sürünmesinler). Ey mü’minler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.” (Nûr, 30-31) diye kullarını uyarmaktadır. Gönülden Muhabbetlerimle…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.