Duydunuz mu ey dostlar!...

İki sevgili kavga etmiş…

Biri Türkiye’nin en komik adamlarından, diğeri ise yazdığı şarkılarla her kesimden, her yaştan büyük bir hayran kitlesine sahip şarkıcı…

Sıla Gençoğlu ve Ahmet Kural çifti…

Hafta sonunu bu ikilinin arasında yaşanan birinin ifadesiyle ‘darp’ diğerinin ifadesiyle ‘itişme kakışma’ ile geçirdik…

Bütün TV kanallarında sabah haberlerinde, gün ortası haberlerinde, ana haber bültenlerinde en ince ayrıntısına kadar irdeledik…

Öyle ince ayrıntı ki, tüm dünyanın yakından takip ettiği ‘Kaşıkçı cinayeti’ bile bu kadar irdelenmedi, bu kadar incelenmedi dersem abartmış olmam…

Sosyal medya resmen yıkıldı…

Olayı tasvip ettiğim söylenemez…

Konu ne olursa olsun, bir kadına el kaldırmanın hiçbir mazereti olamaz…

Ama bize ne?

Daha birkaç gün önce yazmıştım, kadın cinayetleri aldı başını gidiyor…

Satılan silahlar, silahlanma aldı başını gidiyor ama bunların hiç birisi bir adamın bir kadının kolunu sıkması kadar gündem olmuyor…

Mesela arılar…

Bal arılarının büyük bir ekonomik önemi vardır.

Her yıl polenlenen bitkilerin mali değeri 265 milyar dolar dolaylarında.

Bal arısının olmadığı bir ekosistemde, tükettiğimiz yiyecekler yok olurlar veya üretimde devasa bir düşüş yaşanır.

Elma, soğan, kabak gibi yiyeceklerin yanı sıra besicilikte kullanılan bitkiler, süt ve et gibi yiyecekler için de bal arısının varlığı çok önemlidir.

Einstein'in bir lafı bar sıkça duyduğumuz; 'Eğer arılar ölürse sonraki yıllarda insanlar da ölür.'

Aslında bunu söyledi mi söylemedim mi bilmiyorum ama söylemde kesinlikle gerçeklik payı var.

Bu durumu açıklamak rahatsız edici olsa da arılar ortadan kaybolmaya başladılar, yani ölüyorlar ve bu maalesef gündemimizde yok…

Ülkemizde yılda 200 bin arı kovanı kaybediyoruz, kovanlarımızı tarlalarda bırakıyoruz, nedeni ise kullanılan tarımsal ilaçlar…

 Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği, çeşitli üniversitelerden oluşan ekiple arazide analiz yaparak bir rapor hazırlamış,

Raporda, toplu arı ölümlerinin nedeni olarak zirai ilaçlar gösterildi ve bir an önce önlem alınması gerektiği vurgulanıyor ama biz Ahmet Kural’ın Sıla’yı eski aşkıyla aşk yaşadığı için dövdüğünü iddia etmesini konuşuyoruz…

Vay bee eski aşkıyla aşk yaşamak!...

Allah bizim belamızı vermiyorsa iyi olduğumuzdan değil, daha çekecek çilemiz olduğundan diye düşünmeye başladım…

Mesela Cumhurbaşkanımızı hepimiz severiz…

Sırf muhalefet olsun diye her şeyini eleştirenler hariç (ki onlarında kendi aralarında konuşurken ‘şunu iyi yaptı helal olsun’ dediğini düşünüyorum) oy versin vermesin Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin başına gelmiş en büyük liderlerden birisi olduğunu kabul eder…

Ama bir üniversite rektörü çıkıyor diyor ki, 'Erdoğan'a İtaat Farz, Karşı Çıkmak Haramdır…'

Bu şirk değimlidir?

Allah kitabında “Mümin erkekler ve mümin kadınlar, birbirlerinin velisidirler; iyiliği emreder, kö­tülükten meneder, namazı kılar, zekâtı verir ve Allah ve Resulü’ne itaat ederler. Allah, işte onlara rahmet ve merhamet edecektir. Şüphesiz Allah, Aziz,Hakim’dir” demiş… (et-Tevbe, 71)

Allah ve resulünden başka bir adem oğluna itaatin ‘farz’ olduğu nerede yazıyor…

Bunu söyleyen bir Rektör…

Türkiye’nin geleceği gençleri aydınlatmak için kurulmuş bir üniversitenin rektörü…

Hangi Tv kanalında kaç dakika dinlediniz…

Bu rektörün bu ‘ŞİRK’ dolu konuşmasını ağzına tıkayan kaç siyasetçi, kaç sanatçı, kaç dini ulema duydunuz?

Peki ya Sıla ile Ahmet Kural ‘itişme-kalkışması’ neredeyse herkesin dilinde…

Sılayı koruyanlar, Ahmet Kural’ı bitirme projesidir diyenler…

Nasıl yaa!...

Ülkemizde en aydın insanlardan birisi olması gerekirken resmen Allah’a şirk koşan bir rektör neredeyse hiç konuşulmuyor ama bu iki şahsın eski aşkları yaşadıkları gizli aşklar dakikalarca hem de onlarca dakikalarca gündemimizde…

Biz mi bi acayipleştik, böyle saçma sapan, sapıkça şeyleri seyretmekten konuşmaktan hoşlanmaya başladık, yoksa bize zorla bunlar dikta ediliyor bizde onlara alet mi oluyoruz işin içinden çıkamıyorum?...