Konya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.60
  • EURO
    34.79
  • ALTIN
    2488.0
  • BIST
    9468.26
  • BTC
    64915.07$

DÜNYANIN OSMANLIDAN ÖĞRENDİKLERİ (2)

27 Kasım 2018, Salı 10:39

Son Dönemlerde Osmanlı Kendisi Mukallit Olmuş:

Yukarıda dedik ki; güçlü olan taklit edilir. Gerçekten Osmanlı çok güçlü iken bütün Avrupa’da taklit edilmiş, ama zayıflayınca da onlar Avrupalıları taklit etmişlerdir. Sandor Takats; Macaristan ilk fethedildiği yıllarda Macarla­rın Osmanlıyı taklit ettiklerini, zayıflamaya başladığı yıllarda da Türklerin Macarları taklit edip onlara uyduklarını yazar.(1)

Hz. Peygamber çok hassas olduğu taklit konusunda ümmetinin ahir za­manda hata edece­ğini, Yahûdi ve Hıristiyanların izinden gide­ceğini, onlar keler deliğine girse, Müslümanların da girmeye kalkacaklarını, işte o zaman bir hiç olacaklarını, selin önün­deki çör-çöp gibi olup, hiçbir ağırlıklarının olmayacağını(2) bildir­miş ve maalesef Osmanlı son zamanlarında bu hasta­lığa yakalanmış, diğer Müslüman devletlerde aynı durumda oldukları için,  dünya platformunda bugün Müslümanlar bir hiç mesabesindedirler. 

Norveçli bir gazetecinin şöyle bir tespiti vardır: “Türkler İtalyan kanun­larına göre ceza yerler, Alman kanunlarına göre borçlanırlar, İsviçre kanun­larına göre evlenip boşanırlar, İslâm kanunlarına göre de ölürler.”(3) Son zamanlarda gerçekten öyle olmuş.

4. Murad döneminde Osmanlı hizmetinde bulunan Moltke, Tanzimat dö­nemi ordusunun komikliğini dile getirmek için şöyle der: "Bu ordunun ka­putları Rus, Tâlimnameleri Fransız, tüfekleri Belçika, eğerleri Macar, kılıç­ları İngiliz, öğretmenleri her milletten, sâdece sarığı Türk olan bir ordu"(4)

Avusturya Devlet adamı Prens Metternich'in Osmanlı dev­letine gönder­diği ve Engelhard'ın "Le Turguie et le Tanzimat" adlı eserinde kaydedilen mektubunda şu tavsiyelerde bulunur:"İmparatorluk günden güne zayıfla­maktadır.  Niçin saklamalı. Onları bu hale düşüren sebeplerin başında Avru­palılaşma zihniyeti gelir... Zamana uyun, çağın ihtiyaçla­rını dikkate alın. İdarenizi düzene sokun, ıslah edin. Ama bunların yerine size hiç de uymaya­cak olan müesseseleri koymak için eskilerini yıkmayın. Avrupa medeniyetin­den sizin kanun ve nizamlarınıza uymayan kanunları almayın. Batı kanunları­nın temeli Hıristiyanlıktır. Türk kalınız... Avrupa’nın temel kanunları Doğu­nun örf ve adetlerine taban tabana zıttır. İthal malı ıslahattan kaçının. Bu gibi ıslahat Müslüman memleketlerini ancak felâkete sürükler.”(5)

Bütün bu tavsiyelere ve Avrupalıların Akif merhumun tabiriyle “tek dişi kalmış” canavarlar halinde aziz vatana musallat oldukları dönemlerde bile onları taklit etmekten geri duramamışız. Osmanlıya küfür ede ede Cumhuri­yeti kuran ricâl-i devlet, pâdişahları bile sollayıp o fakirlik dönemlerimizde yani Cumhuriyetin ilk yıllarında mobilya takımlarını, ev eşyalarını, giydikleri gömlek, kravat ve elbiseleri bile Avrupa’dan getirtmişlerdir. Şöyle enteresan misaller sunalım:

Ankara hükümetinin ilk günlerinde Yenişehir gibi bazı semtlere(6) ve Mec­lisin yakınlarına köylüler ve pejmürde kıya­fetli adamlar sokulmuyor ve meclise girmek isteyenlere mutlaka frak giyme mecburiyeti getirmişler. O zaman doğru dürüst el­bise bulamayan insanlar frak’ı nerde bulacak? Açıkgöz Yahûdilerden Meclis yakınındaki esnaflar birkaç boy frak diktirmiş, Meclise girmek isteyenlere kiraya vererek para kazanmıştır.(7)

 Bu mukallitliğimiz yüzün­den Meclise Çekoslavakya’dan avizeler getirilmiş, gelmeden önce o zaman bir Demirperde memleketi olan bu memlekette Ruslar içine dinleme cihazları yerleştirmiş ve yıllarca Meclisimizi dinlemişler.(8)   

Bugün dünyadaki Müslümanların durumu bu. Petrol onlarda, Gaz on­larda, madenler ve bakir topraklar onlarda. Para ve zenginlik onlarda. Ama onların parası ile Haçlı âlemi hovardalık yapıyor ve tepelerinde değirmen çekiyor. İnternette dünyanın en borçlu devletleri yayımlandı. Bugün ABD, İngiltere, Almanya gibi devletler yani en güçlü görünen devletler en borçlu devletler.

 

 Peki, bunlar kime borçlular, kimin parasını har vurup harman savu­ruyorlar? Elbette basiretsiz Müslümanların. Çok borçlandıkları, borçlarının vadesinin geldiği, istenmeye başlandığı zaman İran Şahı Rıza Pehlevî gibi, Saddam gibi, Kaddafi gibi, Hüsnü Mübârek gibi… alacak sahiplerini bertaraf ettirdiler mi mesele kapanıp gidiyor.

Dipnotlar:

1-Sandor Takats, a. g. e. s. 340.

2-Ebû Dâvud, Melahim, 5; Müsned, c. 5, s. 278.  

3-Mehmed Serhan Tayşi, “Ali Emirî’nin İzinde”, Timaş Yay. 2009, s. 521.

4-Mehmed Emin Gerger. Tanzimat’tan AETye Türkiye s. 94.

5-Zafer Dergisi, s. 126, s. 16.

6-Yavuz Bülent Bâkıler, “Gidenlerin Ardından”, Türk Edebiyatı Vakfı Yay. İst. 2006, s. 44.

7-Münevver Ayaşlı, “Dersaâdet”, Timaş Yay. İst. 2005, s. 44.

8-Milliyet Gazetesi, 13. 04. 1984.  

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.