Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.96
  • ALTIN
    2423.8
  • BIST
    9722.09
  • BTC
    64374.07$

Dünya Ahiret İçin Önemlidir

27 Mayıs 2019, Pazartesi 09:03

Cenâb-ı Hakk bizleri şerefli ve mükemmel bir varlık olarak yaratıp, her birimizi dilediği gibi şekillendirip, varlık âleminin namütenahi nimetlerini hizmetimize verip, hangimizin daha güzel işler yapacağını sınamak için dünyaya göndermiştir.

Elbette ki dünya ahiret için önemlidir. Binaenaleyh, etrafımızda gördüğümüz ve hissettiğimiz her şeyin bir varoluş sebebi olduğu kesin bir gerçektir. Ancak bu dünyada can bulan insan, kısa bir yaşamdan sonra ölümle bu dünya hayatını sona erdirmektedir. Çünkü asıl yaşam alanımız ölümden sonra başlayan ahiret hayatıdır.

Bu dünyada birer misafir olarak bulunan insanoğlu, baktığımız her yerde Allah’ın nimetlerini görüyoruz. Yediğimiz her lokmada O’nun ikramlarını tadıyor, lutfettiği her nefeste hayatı soluyoruz. Biliyoruz ki bütün bunlar bizim içindir. Bu gerçeği, Alemlerin Rabbi, Yüce Kitabımız Kur’an’da bize şöyle haber veriyor: “Görmedin mi: Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsini Allah sizin hizmetinize verdi. Açık ve gizli nimetlerini üzerinize yağdırdı.”(Lokman, 31/20.)

Onun içindir ki, Yüce Allah, Lokman Suresinin 12. ayetinde şöyle buyurur: “…Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır.”(Lokman, 31/12.)

İçinde yaşadığımız bu muazzam kâinât, tesâdüfen meydana gelmemiştir. Nefsânî arzuların menfaat sahası olarak da yaratılmamıştır. Ancak yüce bir gaye ve maksat için yaratılmış ve bu çerçevede insanoğlu için bir imtihan mekânı kılınmıştır. Dolayısıyla cihanın da insanın da yaratılışı, abes değil; yani sebepsiz, gâyesiz, hikmetsiz ve boşuna değildir.(1) 1-Osman Nûri Topbaş,Altınoluk Dergisi, 2007. S.257.s.32.

Dünyada imtihandan geçmeyen kimse yok, ama herkesin imtihanı farklı olabiliyor. Kimi çoluk çocuğuyla, kimi servetiyle, kimi ilmiyle, kimi makamıyla, kimi hastalık veya yoklukla…

Yüce Kitabımızın ilk sûresi Fatiha’nın, “Hamd, alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur” (Fatiha,1/2. )  mealindeki ayet ile başlaması, Rabbi ile kulu arasında, hamd ile şükrün, mânevî bir bağ olduğunu göstermektedir.

İnsan, maddî ve manevî nimetlerle çepeçevre kuşatılmış bir varlıktır. Nefes alış verişinde bile iki nimeti aynı anda yaşamaktadır. Allah Teâlâ’nın insanoğluna lütfettiği maddî ve manevî nimetlerin tespit edilip sayılması mümkün değildir. Öyle ise, Yüce Allah’ın verdiği nimetlerden yararlanan her insanın vicdanında, bir minnetarlık ve şükran hissinin uyanması gerekir.

Şükür, nimet, lütuf ve ihsanlarından dolayı, Rabbimize minnet ve şükran duygularımızı ifade etmektir. Öncelikle bizi insan olarak yarattığı için Rabbimize şükretmeliyiz. Bize akıl verdiği için, iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı birbirinden ayırabildiğimiz için şükretmeliyiz.

Semâ, güneş, ay, aldığımız nefes, yediğimiz nimetler hep Rabbimizin bizlere ikramıdır. Şüphesiz her nimetin, bir şükrü ve beraberinde getirdiği sorumluluklar vardır. Şunu iyi bilelim ki, şükretmek sadece dille “Ya Rabbi şükür” demek değildir. Şükür, her nimeti, Allah’ın razı olacağı şekilde değerlendirmektir. Nitekim Allah Teâlâ, “O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah’ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür”(İbrâhim, 14/ 34.)buyurmaktadır.

Hz. Peygamberimiz (s.a.s.) bir hadislerinde cehennemliklerin dünyada çekmiş olduğu ferahın, cennetliklerin ise dünyada çektikleri sıkıntıların cehennem ve cennete nispetle şöyle anlatmakta ve dünyada çekmiş olduğumuz imtihanın neticesinde cennet var ise dünyalık meşakkatin hiçbir öneminin olmadığına şöyle işaret etmektedir.

“Cehennemliklerden olup, dünyada pek müreffeh hayat yaşayan bir kişi kıyamet gününde getirilip cehenneme bir kere daldırılır. Sonra:

– Ey âdemoğlu! Sen hayırlı bir gün gördün mü? Herhangi bir nimete nâil oldun mu? denilir. O kişi:

– Hayır, vallahi Rabbim! Öyle bir şey görmedim, der. Cennetliklerden olup, dünyada insanların en yoksul olanı getirilir cennete bir kere daldırılır. Ona da:

– Ey âdemoğlu! Sen herhangi bir yoksulluk ve sıkıntı gördün mü? Hiç zorluk ve darlık çektin mi? denilir. O kişi de:

– Hayır, vallahi Rabbim! Hiçbir yoksulluk ve sıkıntı görmedim, zorluk ve darlık çekmedim, der.”(Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 463.)

Sevgili Peygamberimizin tavsiye ettiği bir dua ile bitirmek istiyorum:  Allahım! Seni anıp zikretmek, nimetine şükretmek, sana lâyık ibadet etmek için bana yardım eyle!. ”(Ebû Dâvûd, Vitir 26.) Gönülden Muhabbetlerimle…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.