Konya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.38
  • EURO
    35.06
  • ALTIN
    2326.5
  • BIST
    9104.65
  • BTC
    70524.45$

Dua Rahmet Kapısını Aralamaktır

12 Ekim 2020, Pazartesi 09:55

Dua; inanma, dayanma ve isteme ihtiyacı içerisinde bulunan insanı; rahmeti sınırsız, mutlak kudret sahibi olan Mevlâ’sına bağlayan, manevi bir bağ olup, bu sevgi ve rahmet kaynağına bağlanma isteğidir. Bu bakımdan dua ve zikirle yaşamak, huzur içinde yaşamanın önemli alâmetlerden birisidir.

Allah’ı anmak ve ona dua etmek inancımızın bir gereğidir. Maddi ve manevi sayısız nimetlerle kuşatılmış bir varlık olan insan, her nefes alış ve verişinde bile iki nimeti aynı anda yaşamakta olup, Allah Teâlâ’nın insanoğluna lütfettiği maddî ve manevî nimetlerin tespit edilip sayılması mümkün değildir.

Öyle ise onu hiçbir zaman unutmamak, saygı ile anmak, ona dua etmek, ona olan sevgi ve bağlılığımızın en güzel göstergesidir. Nitekim Peygamberimiz(s.a.v) “Kişi sevdiğini çok  anar” (Keşful Hafa c.2. sh 222.)buyurmuştur.    

Gönülden ve ihlâslı olmak kaydıyla, yürekten kopup gelen bir yalvarışla birlikte, edep çerçevesi içerisinde Cenab-ı Hakk,ın huzurunda yapmış olduğu tüm ibadetler, O’nu razı etmek için yapılan her hareket her bir adım bir duadır. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.), “Dua ibadettir” (Ebû  Dâvûd, “Vitir”,  23. ) buyurmuştur.                                                                                            

Bilindiği gibi dua ve ibadet, kuldan rabbine bir yakarış, bir müminin aczini ve ihtiyacını, saygıyla Rabbine arz etmesi ve tazimle ondan yardım dilemesi, beşerî bir ihtiyaç ve kişinin Allah'a iman ettiğini gösteren önemli alametlerden birisidir. Dua ve zikir Allah’a yöneliş ve kulluğun adıdır.

Dua, Rabbi ile kulu arasında en güçlü bağ ve en değerli amel, dua ve ibadettir. Çünkü dua etmenin özünde Allâh’a teslim olmak, O’na kulluk etmek bilinci vardır. Dua hakkında Hz. Peygamber’in hadislerinde çok geniş örnekler ve açıklamalar bulunmaktadır. O, “Dua, ibadetin özüdür”  buyurmuş, her vesileyle bizzat dua etmiş ve dostlarından da kendisi için dua etmelerini istemiştir.

Dua ve zikir, kulun Yaratanına bir yakarışı, beşeri bir ihtiyacı ve kişinin Cenâb-ı Hakk’a iman ettiğini gösteren bir alâmeti olup, aczini ve ihtiyacını saygıyla Mevlâ’sına arz etmesi ve tazimle ondan yardım dilemesidir. Dua; ıstırapların, maddi ve manevi dertlerin şifa menbaıdır. Dua, ümit ve huzur kaynağıdır.

Gerçek huzura, ancak ona dua edip rahmet kapısını çalmak onun izzet ve azameti karşısında secdeye kapanıp ibadet etmek ve onu anmakla kavuşulur. Allah kalıplara ve şekillere değil, kalplere bakar. Kalp kötülüklerle dolu ise, ona değer vermez. Bundan dolayı Hz. Peygamber “Allah Teala gafil bir kalpten hiç bir duayı kabul etmez” (Tirmizi, Deavât, 64.) buyurmuştur.

İbn. Abbas (r.a) den:

Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Ey Allahım sana teslim oldum; ben sana inandım, sana güvendim, yüzümü gönlümü sana çevirdim, senin yardımınla düşmanlara karşı mücadele ettim. Kitabın ile hükmettim. Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim, açığa vurduğum ve senin benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle. Öne geçiren de sen, geri bırakan da sensin. Senden başka ilah yoktur. (Buhârî: Daavât: 10 Müslim. Müsâfirîn: 198, 201)

Sevgili Peygamberimizde bir gün mü’minlerin başına gelen sıkıntıların günahlara kefaret olduğunu bir hadisi şerifte şöyle ifade etmiştir:”Başına gelen hastalık, bitkinlik, hüzün ve diğer sıkıntılara karşılık yüce Allah, mü’minin günahlarının bir kısmını siler.”(Müslim. Birr,bab:III,1992,H.No:2573.)       

Hz. Ebûbekir (r.a), Peygamberimiz(s.a.v.)’den kendisine bir duâ öğretmesini isteyince Peygamberimiz (s.a.v) ona şöyle duâ etmesini tavsiye etmiştir; "Allahım! ben kendime çok zulmettim. Günahları bağışlayacak ise yalnız sensin. Öyleyse tükenmez lutfunla beni bağışla, bana merhamet et. Çünkü affı sonsuz, merhameti nihayetsiz olan yalnız sensin" (Buhârî, Daavât:17 Müslim, Zikir:48)

Yazımı bir ayet mealiyle bitiriyorum “ Onlar ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit)Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratıldığı hakkında derin derin düşünürler ve şöyle derler: Rabbimiz sen bunu boşuna yaratmadın, seni tespih ederiz, bizi cehennem azabından koru”(Ali İmran . 191.) Gönülden Muhabbetlerimle…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.