Konya
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.31
  • EURO
    35.07
  • ALTIN
    2278.2
  • BIST
    8994.92
  • BTC
    70331.45$

Dua Manevi Bir Bağdır

07 Kasım 2016, Pazartesi 07:48

Bir kulun hayatının en değerli anı, Yüce Mevlâ’ya yönelip de O’nunla baş başa kaldığı vakittir. Bu kıymetli zamana ulaşmak için Cenâb-ı Hakk ile baş başa kalmanın en güzel yolu da dua ve zikir hâlidir.

İnsanoğlunun hayatını idame ettirmede yeme ve içmeye ihtiyacı olduğu kadar ruhen de dua etmeye, yalvarıp yakarmaya ihtiyacı vardır. Çünkü insan aciz bir varlık olduğu için istediği her şeyi temin edemez, her ihtiyacını kendisi karşılayamaz.

Başına gelecek belâ ve musibetlere karşı koyamadığından, içinde bulunduğu durumu düşünüp Yüce Yaratana mutlaka ihtiyaç duyarken, O’na dua ve niyazda bulunur. Bu ihtiyacı hissetme duygusu insanın fıtratında vardır. Ulu ve şefkatli bir kudretin desteğini yanında hissetmesi, içinde bulunduğu hâli O’na arzedip yardımını dilemesi, yüreğinden koparak gelen bir yalvarışla yapmış olduğu ibadet ve taatler, birer dua ve zikirdir.

Yüce kitabımız Kur’an-ı kerim, büyük sıkıntılarla karşılaşan ve Rabbine dua eden Hz. Yunus (a.s.)’u bize örnek gösterirken, Hz. Yunus’un duasını kabul edildiğinde, ‘bunun üzerine onun duasını kabul ettik ve onu kederden kurtardık. İşte biz mü’minleri böyle kurtarırız.’(1)              Mealindeki ayetiyle bize her durumda dua halinde olmamızı bildirmektedir.

 Demek ki sıkıntıyı, derdi veren Allah, onun çaresini ve dermanını da verir. Hatta her güçlük için bize bir kolaylık ihsan ettiğini, Kur’an-ı Kerim’de bize şöyle açıklar: Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır’(2)

Dua; inanma, dayanma ve isteme ihtiyacı içerisinde bulunan insanı; rahmeti sınırsız, mutlak kudret sahibi olan Allah’a bağlayan, manevi bir bağdır.

Sevgili Peygamberimizde bir gün mü’minlerin başına gelen sıkıntıların günahlara kefaret olduğunu bir hadisi şerifte şöyle ifade etmiştir:”Başına gelen hastalık, bitkinlik, hüzün ve diğer sıkıntılara karşılık yüce Allah, mü’minin günahlarının bir kısmını siler.”(3) Ayrıca musibet ve sıkıntı anlarında müminlerin:’’…Biz Allah’ın kullarıyız ve Ona döneceğiz…’’(4) anlamında ki “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun’’ayetini okumalarını tavsiye etmiştir.

 “Kul, elini açarak Allah’tan hayır bir şey dilerse; Yüce Allah, kulunun elini boş olarak geri çevirmekten haya eder”(5). Bu hadîs-i şerîften; içtenlikle yapılan duaların kabul göreceği anlaşılmaktadır.  Bir başka hadîs-i şerifte de: Rabbinize alçak gönüllüce ve için için dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez. Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah’a, (azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Şüphesiz Allah’ın rahmeti, iyilik edenlere çok yakındır.”(6) buyurulur.

İnsan, sadece sıkıntılı olduğu zaman değil; rahatlık anında da çokça dua etmeli ki sıkıntılı anında yapmış olduğu duaları kabul görsün. Ancak duamızın kabülünde helâl lokma çok önem arzeder. Haram lokma ve kul haklarını ihlal etmek duaların kabulüne engeldir. Mümin helal yolla çalışarak alın teri ile elde ettiği kazançla beslenirse duası kabul olur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kişi saçı sakalı dağınık ağlayıp feryat eder, hâlbuki onun yediği haram giydiği haram, içtiği haram bu dua nasıl kabul olur”(7) diye bizlere helâl lokmanın önemini bildirmiştir.

Sa'd İbni Sa'd radıyallâhu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü!" dedim; "İnsanlar neden yaratıldı?"

- “Su'dan!” buyurdular.

- "Ya cennet?" dedim, "O ne'den inşâ edildi?"

- “Gümüş tuğladan ve altın tuğladan! Harcı da kokulu miskten... Cennetin çakılları inci ve yakuttandır, toprağı da za'ferân'dır. Ona giren nimete erişir, eziyet görmez, ebediyet kazanır, ölümle karşılaşmaz. Elbisesi eskimez, gençliği kaybolmaz.”

Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selâm, sözlerine şöyle devam buyurdular:

- “Üç kişi vardır ki, duâları reddedilmez, mutlaka kabul edilir:

 Âdil İmâm (devlet başkanı), İftar ettiği zaman oruçlu, Zulme uğrayanın/Mazlum'un duâsı...

Allah, mazlumun duâsını, bulutların fevkıne çıkarır ve onlara semâ kapıları açılır; Allah Teâlâ Hazretleri:

«İzzetime yemîn olsun! Vakti uzasa da, duânı mutlaka kabul edeceğim!» buyurur.”(8)  

 

Velhasıl, gönüllere huzur, dertlere deva, dertlilere şifa veren Yüce Allah’a her derdimiz için dua etmeli, ibadetlerimizi yerine getirmeli ve elimizdeki nimetlere şükretmeyi ihmâl etmemeliyiz. İsteklerimizin gerçekleşmesi, sıkıntı ve dertlerimizin bitmesi için önce üzerimize düşeni yapmalıyız, sonra da Allah’a dua etmeliyiz. Duayı hayatımızın bir parçası haline getirmeli, her zaman Allah’a içtenlikle yalvarmalıyız. Çünkü ‘’Rabbini zikredenle etmeyenin farkı, diriyle ölünün farkı gibidir.”(9) 

Gönülden Muhabbetlerimle.

Dipnotlar:

1- Enbiya, 88.                                                                                                                                           2- İnşirah,5,6.                                                                                                                                             3- Müslim. Birr,bab:III,1992,H.No:2573.                                                                                    4- Bakara,157.                                                                                                                                            5- Tirmizi No: 3556.                                                                                                                                         6- İbn’i Hanbel, III, 18.                                                                                                                         7- Müslim, “Zekât”, 65.                                                                                                                      8-Tirmizî, Cennet 2, 2528.                                                                                                                        9- Buhârî, Deavât, 66.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.