Konya
23 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.57
  • EURO
    34.89
  • ALTIN
    2435.2
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66793.93$

Doğruluk İnsana Dost Kazandırır

22 Ekim 2018, Pazartesi 08:43

İnsan onurunun ve sağlıklı toplum yapısının vazgeçilmez değerlerinden biri olan doğruluk, hedefe ulaşmanın en kısa ve en emin yoludur. Doğruluk insanı cennete götürür. Bunun için Kur’an, insanı gerçek hedefe götürücü ve erdirici olarak gördüğü yola sıratı mustakîm-dosdoğru yol ismini vermiştir.

Müslümanlığın ruhu evvela Allah’a iman, sonra da doğruluktur. Doğruluk Allah’ın koyduğu ölçülere göre yaşamakla olur. Doğruluk önce imanda samimî olmakla başlar. Dolayısıyla doğruluk önce imanda gerçekleşir. İkinci aşamada doğruluk sözde ve amelde tezahür eder. Doğrulukta izzet ve şeref vardır, saadet ve selâmet vardır.

Bunun içindir ki, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Kim ki, bize hile ve hıyanet ederse (bizi aldatırsa) o, bizden değildir.”

Dürüstlük büyük fazilettir. Kişinin çevresine güven vermesini sağlayan bir niteliktir. İnancında,  sözlerinde ve amellerinde doğru ve samimi olan insanlar güvenilir insanlardır. Doğruluk ve güven, bütün faziletlerin başıdır. Bir insan Allah’a iman eder, bununla beraber kalbini, işini ve sözünü doğrultur ve doğru yolu tutarsa artık o insan selâmeti bulmuştur. Dünya ve ahirette onun için korku ve keder yoktur.

Bunun içindir ki Peygamberimiz (s.a.v.) ’in İslam’a davet ettiğini duyanlar, ilk önce onun dürüst olup olmadığını sormuşlardır. Peygamberimiz (s.a.v.) ’in dürüst olduğunu, şimdiye kadar kimseyi aldatmadığını ve yalan konuşmadığını öğrenenler şu değerlendirmeyi yapmışlardır: “İnsanlara karşı dürüst olan bir kimse, Allah’a karşı niye dürüst olmasın?”

Doğruluğun yeri kalptir, iyi niyetli, ihlâslı ve samimî olan insanın inancı da sağlamdır.

Müslüman’ın sözü gibi öze de doğru olmalı, içi kötü duygu ve düşüncelerden arınmış bulunmalıdır. Çünkü tam manasıyla iman eden ve istikameti elden bırakmayan bir insan, şüphe yok ki, dinin ruhunu elde etmiştir.

Daha açık bir ifade ile Müslüman, düşündüğü gibi konuşmalı, konuştuğu gibi olmalıdır. Sözü ile özü arasında ayrılık olmamalıdır. Müslüman’ın sözü ve özü doğru olunca, işi de doğru olacaktır. Müslüman’ın işinde hile ve haksızlık olmaz.

Doğruluk dost kapısıdır, yalancılık baş belâsıdır. Doğruluk insana dost kazandırır, yalancılık ise başına bin türlü belâ getirir. Allah’a inanmış bir Müslüman kalbiyle, sözüyle, işiyle velhasıl her yönüyle doğru olacaktır ve olmalıdır. Allah’a inanan Müslüman olduğu gibi görünür, göründüğü gibi de olur. Çünkü yalancının sözüne kimse inanmaz. Doğruluk insanı Cennet'e götürür, yalancılık ise Cehennem'e sürükler.

Zalim bir vali vardı. Bu vali bir gün adamlarını göndererek Hasan Basri Hazretleri'ni yakalatmak istedi. O da bir vakit ders verdiği Habib-i Acemi Hazretleri'nin kulübesine gelip saklandı. Valinin adamları geldi ve hışımla:

- Hasan Basri'yi (r.a.) gördün mü? diye sordular. O gayet sakin:

- Evet, dedi.

- Nerede?

- İşte şu kulübemde...

Adamlar kulübeye daldı, fakat bir türlü Hasan Basri Hazretleri'ni bulamadılar. Dışarı çıkınca tehdit edip:

- Ya şeyh, niçin yalan söylüyorsun? dediler.

- Ben yalan söylemedim, dedi. Siz göremedinizse, benim suçum ne?

Tekrar girdi, aradı, fakat bulamadılar. Onlar gidince, Hasan Basri Hazretleri:

- Ey Habib! Biliyorum ki Rabb'im senin hürmetine beni onlara göstermedi. Fakat yerimi niçin söyledin, hocalık hakkı yok mudur? dedi. Hazreti Habib mahcup bir şekilde:

- Ey Üstadım! Sizi bulamamaları benim hürmetime değil, doğru söylediğimizdendir. Çünkü bilirsiniz ki, Doğruların yardımcısı Allah'tır. Eğer yalan söyleseydim, sizi de beni de götürürlerdi, dedi.

Bir Müslüman asla hile yoluna başvurmamalıdır. Çünkü Müslüman’ın yaptığı her işi Allah görmekte ve bilmektedir. Allah’tan saklı olarak hiçbir şeyin yapılması katiyen mümkün değildir.

Şu halde mümin, Allah'ın buyurduğu gibi dosdoğru olmalı, Allah'la ve diğer insanlarla olan ilişkilerinde doğruluktan ayrılmamalı, yalancılara da iltifat etmemelidir. Çünkü doğruluk, dünyada şeref, ahirette saadettir. Selâmete vesiledir. Şüphesiz doğrular, izzet, şeref, fazilet, iffet, haysiyet ve vakar sahibidirler.

Toplumda; âlim-cahil, büyük-küçük, âmir-memur, işçi-işveren, kadın-erkek, tüccar, çiftçi, her sınıf insanın doğruluğa ve güvene ihtiyacı vardır. Çünkü toplumsal hayatta huzur ve barış, iş hayatında verimlilik, insanların birbirlerine dürüst davranmalarına bağlıdır.

Doğruluk ve güven olmadan insanlar toplumda rahat ve huzurlu yaşayamazlar, ticari hayat durur, felç olur. Doğruluk, doğruyu konuşmak, ilişkilerinde ve alışverişlerinde dürüst olmak, kimseyi aldatmamaktır. Doğru ve ihlâslı müminler, dünyada güzel ahlâklı, sevilen ve sayılan bir şahsiyet olarak yaşar ve ahirete imanla göçmesine vesile olur.

Her daim ve her yerde iyilerle olalım, kötülere yaklaşmayalım ki, kötülükten korunalım, iyi bir insan olalım. Rabbim! Bizleri bütün yanlış ve zararlı hâllerden, yalandan ve ahde vefasızlıktan yüce divanına ak yüzle tertemiz çıkmamızı nasip eylesin...

Gönülden Muhabbetlerimle…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.