Konya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.51
  • EURO
    34.77
  • ALTIN
    2488.5
  • BIST
    9524.59
  • BTC
    63510.55$

Dinin fert ve toplum hayatındaki yeri-2

10 Mayıs 2015, Pazar 00:00

Yapılan araştırmalar, tarihi devrelerde de, tarih öncesi devrelerde de, dinsiz bir toplumun yaşamadığını göstermektedir. İnsanlık tarihinde ne kadar geriye gidilirse gidilsin, dinî inançları olmayan bir topluma rastlanılmamaktadır. Günümüzde de dinsiz bir toplum yoktur. Binaenaleyh din, insanla beraber var olan, insanla beraber varlığını sürdüren, insanlık var oldukça da varlığını koruyacak olan bir olgudur.

Din fert için olduğu kadar, toplum için de önemli ve lüzumludur. Çünkü din, ferdi ıslah etmek suretiyle toplum düzenini korumayı gaye edinir. Bu düzenin korunmasında hiçbir sistem din kadar başarılı olamaz. Zira din, insanlara yön veren kanun ve nizamın ulaşamadığı yerde onları iyiye yönelten ve kötüden alıkoyan yegâne müeyyidedir.

İnsan tabiatı icabı medenîdir, yani toplum içinde yasamak mecburiyetindedir. Toplum içinde fertler karşılıklı hak ve vazifelerle yükümlüdürler. Bu yükümlülüğün yerine getirilebilmesi için, kişinin, hak ve vazifenin kutsiyetine inanması gerekir. Bu kutsiyeti belirleyecek olan en önemli kaynak da dindir. Çünkü kaynağı din olmayan herhangi bir değer hükmü, kolayca ihmal edilebilir. Hatta yok sayılabilir, çiğnenebilir. Ancak Allah'a, âhirete inanan, yaptığı işlerden dolayı Allah'ın huzurunda hesaba çekileceğini kesinlikle bilen bir insan, ahlâk, fazilet, hak, vazife, sorumluluk, yükümlülük gibi mefhumlara bağlı olarak hareket eder.([1])

Din, fertleri mukaddes duygu, ortak şuur ve vicdan etrafında birleştiren bir amil olduğu gibi, toplumları yükselten, onların gelişmesini sağlayan bir kurumdur. Din aynı zamanda ahlâkî bir müessese olarak insanlara yön veren, en mükemmel kanunlar ve en sıkı nizamlardan daha kuvvetli bir şekilde, kişiyi içten kuşatan, kucaklayan ve yönlendiren bir disiplindir. Dinin zayıflaması ahlâki ve hukukî suçların artmasına, giderek anarşizme yol açar. Çünkü din olmayınca ahlâk için yaptırım gücü kalmaz.

İnsanlık âleminin manevî ve zihni gelişmesinde, dinin ne kadar geniş bir paya sahip olduğu, medeniyet tarihi incelendiğinde hemen göze çarpmaktadır. İlâhî vahyin peygamberler tarafından telkin ve tebliğ edilmesiyle insanlar bir takım tutku ve alışkanlıklardan kurtularak daha asil ve daha ulvî fikirlere yükselebilmişlerdir. İnsanoğlunun en yüksek hayat seviyesine çıkması için aksiyonu esas almayan hiç bir gerçek dinî doktrin yoktur. Dinin getirdiği ideal hayat bu dünyada yaşanacak, bu dünya şartları içinde elde edilecektir. Günümüzde insanlara asil duygular ilham eden geleneğin, diğer bir anlatımla, onlara ilham veren asil duyguların kökü, Peygamberler ve onların izinden giden bilginler, düşünürler ve mürşitlerin hikmetli telkinlerine ve örnek hayatlarına dayanır. İnsanoğlunu, manevî ve ahlâkî alanda şimdiki duruma ulaştıran gelişmeler, dinle mümkün olabilmiştir.

Din, insan toplumunu her zaman kokuşmaktan, çürümekten. mahvolmaktan kurtaran bir medeniyet mimarıdır. Ancak din sayesinde insan bencillikten ve kendine tapmaktan kurtulup, insana, insanlığa hizmet imkânı bulabilmiştir.

Toplum hayatının ürettiği değerlerde de din kendini gösterir. Mimarî yapılar, estetik-plastik sanat eserleri ve edebî mahsullerde, kişi ve yer isimlerinde, örf, âdet ve geleneklerde; hukukî, siyasî, sosyal, kültürel, askerî, iktisadî ve turistik alanlarda hep dini temeller, elemanlar, deyimler, anlayışlar göze çarpar.

Bugün bütün dünyada dine dönüş olayı yaşanmaktadır. Yapılan araştırmalar, Allah'a ve dine dönüşün pek çok ülkede hızlı bir artış gösterdiğini ortaya koymaktadır. Yası otuz beşin altında olanlar, yaşlılardan daha çok dine ilgi göstermekte, Allah'a, ahirete ve yeniden dirilişe inanmaktadırlar. Ateist sayısında ise dünya nüfusunun artış hızına göre büyük bir düşme olduğu tesbit edilmiştir.([2])

 

İçinde yaşadığımız yüzyılın 2. yarısında sosyologlar ve mütefekkirler ideolojilerin çökeceğine ve dinin sahnede başköşeyi alacağına dikkat çekmişlerdir. Nitekim Arnold TOYNBEE 194O'lı yıllarda Batı insanına söyle diyordu: "Önümüzdeki zaman süreci içerisinde insanlık mutlu bir gelecek için yeniden büyük dinlerin bıraktığı mirasa dönecektir. Hesaplarınızı ona göre yapın". Bu arada Toynbee, İslâm'a da atıf yaparak yaşadığımız günlerin ideolojilerinden insanların bekleyebileceği şeylerin, din olarak, yalnız İslâm'ın insanlığa verebileceğini belirtmiştir.

Fransız düşünür Andre MALRAUX, yine o yıllarda sunu söylemiştir: "Önümüzdeki yüzyıl, ya dinler yüzyılı olacaktır ya da hiçbir şey."([3])

Ayrıca sosyologlar 21. yüzyılı "kutsalın yeniden keşfi" çağı olarak görmektedirler.

Din ferdî ve kollektif bir kimlik unsurudur. Ayrıca temel referans kaynağıdır. Bu durumda dini göz ardı etmeye ve ihmale imkân yoktur. Öyle ise, dünya-âhiret mutluluğunun tek yolu olan ve insanlığa son din olarak gönderilen İslâm'ı, hurafelerden arınmış, aslî veçhesiyle tanımalı ve gelecek nesillere tanıtmalıyız.

 

Dipnotlar:

1-GÜRTAŞ, a.g. tez. S. 9–12.

2- TDV İslâm Ansiklopedisi; "Din" Maddesi İst. 1994, C. 9. S. 317–318.

3- Prof. Dr. Yasar Nuri ÖZTÜRK; Lâiklik Sempozyumunda Sunulan Tebliğinden, İst- 1996

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.