Konya
24 Nisan, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    32.55
  • EURO
    34.86
  • ALTIN
    2436.6
  • BIST
    9722.09
  • BTC
    64906.21$

DİNİMİZ AÇISINDAN ORGAN BAĞIŞI VE NAKLİ (1)

18 Kasım 2017, Cumartesi 14:39

Organ nakli uygulaması, şüphesiz tıbbı bir konu olmakla birlikte, konunun hukuki, dini ve sosyal yönleri de bulunmaktadır. Ben, konuya İslâm Dini açısından, kısaca temas etmek istiyorum.

Bilindiği üzere İslâm Dini insan hayatına ve sağlığına büyük önem vermiştir. Kur’an-ı Kerim’de ve Peygamber (s.a.) Efendimizin hadis-i şeriflerinde, hayat ve sağlığın, Cenab-ı Hakk’ın insana en büyük emanet ve nimeti olduğu beyan edilerek, bunların korunması emredilmiştir. İçki, uyuşturucu madde alışkanlığı, fuhuş gibi, insan sağlığını bozan fiil ve davranışlar yasaklanmış, hastalanan kimselerin, gerektiği şekilde tedavi olmaları tavsiye edilmiştir. Nitekim Sevgili Peygamberimiz kendisi de bizzat tedavi olarak, bu konuda örnek olduğu gibi, “Yüce Allah indirdiği herhangi bir derdin, şifasını da indirmiştir. Her derdin bir devası (yani her hastalığın bir ilacı ve tedavisi) vardır. İlacı bulunur, tedavisi yapılırsa, Allah’ın izni ile hasta iyileşir”(1) buyurmuştur.

Başka bir hadis-i şerifte ise, tedavi olmayı ilahi takdire aykırı sayarak, ‘Ey Allah’ın Resulü, tedavi olalım mı? Allah’ın takdirine karşı bunun bir yararı olur mu?’ diye soranlara:

Tedavi olmak da Allah’ın takdiridir. Tedavi olunuz, Zira Cenab-ı Hak hiçbir hastalık yaratmamıştır ki, devasını da yaratmış olmasın. Sadece biri, yani yaşlılık müstesna”.(2)  buyurmuştur.

Görüldüğü üzere, bu hadis-i şeriflerde her derdin bir dermanı, her hastalığın bir ilacı ve tedavisinin bulunduğu ifade edilmektedir, onlar yapıldığı zaman Cenab-ı Hakkın şifa vereceği beyan edilmektedir.

Çağımızda tıp ilmi, gerçekten çok ileri bir seviyeye yükselmiş, eskiden çaresi bilinmeyen, tedavisi mümkün görülmeyen pek çok hastalık, bu gün kolaylıkla tedavi edilebilir hale gelmiştir. Başka kimselerden, özellikle ölülerden alınan organ ve dokuların, hastalara nakli de, günümüzün en önemli, hatta zorunlu tedavi yolları arasına girmiş bulunmaktadır.

Bu işlemin, yani hastayı tedavi amacıyla, sağ veya ölü insan bedeninden organ ve doku almanın ve alınan bu parçaların hasta kişilere nakletmenin, İslâm Dini açısından hükmü nedir? Bu amaçla kişinin organlarını bağışlaması, ölümünden sonra, gerekli organlarının tedavi amacıyla alınmasına izin vermesi, dinen günah mıdır, yoksa Yüce Rabbimizin rızasına uygun, çok sevaplı bir davranış mıdır? Kısaca bunları açıklamaya çalışacağım.

İslâmi bakımdan, herhangi bir konuda hüküm verirken ilk başvurulacak kaynak, Kur’an-ı Kerim ve Peygamber  (s.a.) Efendimizin Sünneti’dir. Organ ve doku nakli konusunda, Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde, açık ve kesin bir hüküm bulunmamaktadır.

Çünkü, Kur’an ve Sünnet, her cüz’i hadisenin hükmü için bir özel nass (metin-söz) ortaya koymamış, sayısız olayları içine alan külli kaideler ve mutlak ifadeler getirmiştir.

Böyle olunca, organ ve doku nakli gibi yeni karşılaşılan birçok olay ve problemin hükmü, Kur’an ve Sünnetin ışığında, bunların özüne uygun olarak, yetkili din bilginleri (müctehidler) tarafından belirlenecektir.

İlk müctehid ve fakihler de organ ve doku naklinin hükmünü, geniş şekilde açıklamamışlardır. Çünkü onların devrinde, böyle bir tedavi şekli söz konusu olmamıştır.

Fakat az önce ifade ettiğimiz gibi, dinimizde Kur’an-ı Kerim ve Resulüllah (s.a.v.)’in Sünneti ile ortaya konulmuş temel ilkeler, onların delaletlerinden çıkarılmış umumi hükümler, külli (genel) kaideler vardır. Her devirde karşılaşılan ve daima karşılaşılacak olan yeni olayların, problemlerin hükümleri, bu temel ilke ve kaidelerden çıkarılacak ve hiçbir mesele cevapsız bırakılmayacaktır. Nitekim, tarih boyunca, Kur’an ve Sünnette açık hükmü bulunmayan pek çok meselenin hükmünü İslâm bilginleri bu genel kaidelerden çıkarmışlar ve hükümleri bilinen benzer meselelere kıyas ederek açıklamışlar, hiçbir problemi çözümsüz bırakmamışlardır.

Bilindiği üzere, tedavisi için organ ve doku nakline ihtiyaç görülen hastalara nakledilen organ ve doku, genellikle ölen kişilerden alınmaktadır. Oysa İslâmi hükümlere göre insan, sağ iken de, öldükten sonra da mükerrem ve saygı değer bir varlıktır. Yarattıkları içinde Allah onu şerefli ve mümtaz kılmıştır. Nitekim İsra Suresi’nin 70. ayetinde:

Biz, insanoğlunu gerçekten üstün bir izzet ve şerefe mazhar kıldık... Onları yarattıklarımızdan birçoğuna üstün kıldı.” buyrulmaktadır.

Bu itibarla, ister ölü, ister sağ olsun, insandan bir parçanın alınıp atılması, bedelinin harcanması, bunlardan herhangi bir şekilde yararlanılması, insan saygınlığı ve şerefiyle bağdaşmadığı için caiz olmadığı gibi öç almak, hakaret etmek veya yakınlarına acı çektirmek... gibi maksatlarla ölen bir kimsenin cesedinin kesilip parçalanması, kemiklerinin kırılması ve benzeri davranışlar da İslâm bilginlerince caiz görülmemiştir. Nitekim Hz.Peygamber  (s.a.) bir hadis-i şeriflerinde “ölünün kemiğini kırmak, günah bakımından dirinin kemiğini kırmak gibidir.(3) buyurmuştur.

Ancak, görüldüğü üzere, bütün bu sınırlamalar insan şeref ve saygınlığını korumak, onun değerinin madde ile ölçülmeyecek bir nitelikte olduğunu göstermek için konulmuştur.

Oysa, bir hastayı, tedavi maksadıyla ölmüş bir kişinin cesedinden, herhangi bir organın veya dokunun alınması, bu  kişiye düşmanlık, ondan  öc alma, yakınlarına acı çektirme veya ona hakaret amacı taşımamaktadır. Aksine, alınan bu organ veya doku, yaşayan bir vücuda nakledilmek suretiyle değerlenmekte, vericiye karşı saygı ve minnet duyulmasına vesile olmaktadır.

Dipnotlar:

1-Tirmizi, e-Sünen, 4/383,Tıb,2,Hadis No: 2038,Kahire,1382/1962; Ebu Davud, 2/331, Tıp,1,Hadis No: 3855,Kahire, 1371/1952; İbn Mace, es-Sünen,2/1137,Tıb,1 Hadis No.3436,Kahire, 1372/1952.

2-Tirmizi, a.g.e, 4/399,Tıb, 21, Hadis no: 2065;  İbn Mace, a.g.e, 2/1137,Tıb, 1,Hadis No:3437

3-Malik, el-Muvatta, 1/238, Cenaiz, 15,Hadis No:45,Kahire, 1370/1951; Ebu Davud, a.g.e.,2/190, Cenaiz, 64, Hadis no: 3207; İbn Mace, a.g.e.,1/516,Cenaiz, 63 Hadis No:1616/161

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.