Konya
18 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.54
  • EURO
    34.80
  • ALTIN
    2472.3
  • BIST
    9530.47
  • BTC
    61092.91$

DİNİ HAYATIMIZ VE HURAFELER (1)

08 Mart 2018, Perşembe 07:25

İçinde yaşadığımız yüzyılı, sosyologlar "kutsalın yeniden keşfi" çağı olarak görüyorlar. Günümüzdeki en önemli toplumsal olaylardan birisi hiç şüphesiz, dünyanın hemen her köşesinde insanların manevi arayış içerisinde olmaları. Hangi dine ve millete mensup olursa olsun, pozitivist uykudan uyanmış yüzbinlerce insan hasretle kutsalı arıyor.

Pozitivist ve maddeci paradigmalara dayalı dünya görüşü, Batı dünyasına şekil vermeye başladığı dönemlerde birçok sosyolog, artık dini değerlerin modasının geçtiğini iddia etmişti. Bu görüşte olan sosyologlara göre modernizm ve beraberinde getirdiği hayat tarzı, kutsalı insan hayatının dışına çıkarmıştı. Yani Batı Modernizmi ile birlikte din, artık önemini yitirmişti ve bundan sonra da dini değerlerin toplumsal hayata yön vermesi beklenemezdi.

Dünyanın dört bir yanındaki din kaynaklı toplumsal hareketler bu teorileri boşa çıkardı. Modern hayat, çağdaş insanın manevi ihtiyaçlarını doyuramadı. Daha doğrusu insanları mutlu edemedi. Bireyselcilik, tüketim çılgınlığı, kapitalist kuşatma, bireyi yalnızlığa itti. Manevi açlık içinde kıvranan günümüzün mutsuz ve yabancılaşmış insanı tekrar kutsalın peşine düştü.

Bilimsel değerini ve objektifliğini kaybetmiş argümanların arkasına sığınıp toplumu yönlendirmeye çalışanlar, aslında toplumun çok daha gerisinde kalmaya mahkum. O nedenle, Türkiye'de saygınlığını korumak isteyen her aydının kalıp yargılardan kurtulup, din gerçeğini, bilimsel verilerin ve toplumsal gerçeklerin ışığında yeniden ele alma zamanı geldi.(1)

Bu dine yöneliş olayı son derece sevindirici olmakla birlikte, işin bir de düşündürücü yönü var: O da; Dinin aslında bulunmayan, bir takım yollarla sonradan dine sokulan ve toplumda dini inanç gibi telakki olunan söz, fiil ve davranışların, Dinin hakiki vechesiyle tanınmasında bir perde ve engel teşkil etmesidir.

Günümüzde İslam Dini ile bağdaşmayan, akla ve mantığa uymayan o kadar çok hurafe var ki, insan bunlara inananlara hem hayret ediyor, hem de üzülüyor. İlim, fen, teknik ve medeniyetin böylesine geliştiği bir ortamda hala insanların, İslam'ın 14 asır önce ortadan kaldırdığı hurafelerle uğraşması gerçekten üzücüdür.

Bid'at ve Hurafelerin Ortaya Çıkış Sebepleri:

Dinler tarihi incelendiğinde görülüyor ki, halk tabakaları, ilahi dini öğreten Peygamberlerinden zaman bakımından uzaklaştıkça eski dinlerinden kalma bazı inanç, ayin ve adetleri yeniden canlandırmışlardır. O kadar ki, Peygamberlerin bildirdiği ve öğrettiği Tevhid inancından uzaklaşarak eski batıl inançlarına yeniden sapabilmişlerdir.

Her yeni gelen Peygamber, insanları bu yanlış inançlarından uzaklaştırmak için büyük mücadele vermiştir. Fakat "paganist" inançlarından kopamayan, ilahî gerçekleri idrak edemeyen bazı kavimler, Peygamberlere karşı direnmişlerdir. Çünkü insanoğlu en çok inanç ve vicdanî konular üzerinde hassasiyet göstermektedir.

İnsan, inancının yanlış, gittiği yolun tehlikeli olduğunu görse bile, çoğu zaman alışkanlıklarından kolay kolay vazgeçemez. Eğer bir de bazı menfaatlerinin yok olacağı evham ve endişesine kapılırsa daha da hassaslaşır. Aklı ve gönlü iyice yatmadıkça kanaatini değiştiremez. Birtakım ihtiraslar onu, daha da tutucu hale getirir ve sertleştirir.

İste bu nitelikteki insanlar, Peygamberlerin tebliğ ettiği ilahî dinlere daima karşı çıkmışlardır. Böylece ilahî dini kabul edenlerle, etmeyenler arasındaki kavga, tarih boyunca sürüp gelmiştir.(2)

Her devir ve toplumda, yanlışa ve batıla sapanlar daima olagelmiştir. Zira bir dinin esas ilkeleri, ayinleri başka bir din içerisine hemen aynıyla geçmese de, hurafeleri ve bid’atları bir din mensuplarından başka bir din mensuplarına bir hastalık gibi sirayet edebilmektedir.

Çünkü insan toplulukları her yerde, bazı kültür ve eğitim farklılıklarına rağmen, insan olma nitelikleri bakımından birbirinin aynıdır. Bu itibarla diğer din toplulukları içerisinde olduğu gibi, Müslüman toplumlar arasında da hurafelere inananlar mevcuttur. Özellikle çeşitli kavim ve milletler Müslüman olduktan sonra bu batıl inançlar daha da çoğalmıştır. Her kavim beraberinde "cahiliye" adetlerinden bir şey getirmiştir.

Dipnotlar:

1-13.12.1995 tarihli Yeni Şafak Gazetesi.                                                                                                                       2-Kemalettin ERDİL; Yaşayan Hurafeler; T.D.V.Yayınları, Ankara 1991, s. 9

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.