Konya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.38
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2325.8
  • BIST
    9079.97
  • BTC
    70443.01$

DEVLET OTORİTESİ (2)

03 Kasım 2015, Salı 00:00

Tarihçiler Osmanlı dünyada ancak iki devletle kıyaslanabilir. Geç­mişte Roma İmparatorluğu ile. Günümüzde de ABD ile derler.([1]) ABD bugün bir­çok hususta Osmanlıyı taklit ediyor. Onun ferasetli tutumunu kendine örnek telâkki ediyor. Meselâ şu konumuzla ilgili yakın tarihten bir misal.

Clinton’un başkanlığının son dönemleri. Ermeni yanlısı parlamenterler ABD kongresine: “Türklerin Ermenilere karşı soy kırım yaptığının kabul edilmesi” ile ilgili bir teklif vermişler,  başta Kongre başkanı senatör olmak üzere birçok kişi aleyhte. Teklifin geçmesi kesin.

 Devletimizin çabaları ve Bill Clinton’un uğraşları fayda etmiyor. Nihayet teklif oylanacağı gün daha önce aleyhte faaliyet gösteren Kongre başkanı tarafından geri çekildi. Her­kes şok oldu. Gazeteciler sebebini sordular. Adamın verdiği manidar ve düşündü­rücü cevap şöyle: “Bu teklifin geçmesini en çok ben istiyorum. Bunun için çok çalıştım. Ama ABD başkanı bunun geçmesini istemiyor. O Amerika’yı temsil ediyor. O Amerikan halkının seçtiği bir başkan. ABD nin geleceği için devlet otoritesinin sarsılmaması lâzım” Başka partiden olma­sına rağmen adamın tutumu ibret verici. Keşke bizdeki siyasilere örnek olabilse.

Halkın % 50’ten fazlasının oyu ile cumhurbaşkanı seçilen bir zata hâlâ “cumhurbaşkanım” demeyen, törenlere katılmayan, davetlerine icabet et­me­yen, devlet işlerinin yürümesini engelleyen, “kabullenemedim” diye beyanat üstüne beyanat veren sözde siyasilerin veya devlet adamlarının! kulağı çınla­sın.

Devlet başkadır. Hükümet başkadır. Hükümetler tenkit edilir,  değişti­ri­lir, yenileri kurulur...  ama devlet otoritesi zayıfladı veya yozlaşmış oldu mu o memlekette huzur ve saadet olmaz.

 Osmanlı padişahlarından Sultan Abdüla­ziz,  hokkabaz gösterisi seyrederken, Sadrazam Âli Paşa’ya: “Şu maskaranın kavuğunu giy de,  yakışacak mı bir bakalım” diye emretmiş, O Mührü Hüma­yun denen Sadrazamlık mührünü çıkarıp Padişaha uzatmış.  Padişah ne oluyor deyince: “Devletin izzet ve şerefi var. Onun yıpranma­ması lâzım. Bunu ben­den alın, ondan sonra giyeyim. Aksi halde devlet oto­ritesine söz gelir”([2]) de­miş.

Son misalimiz yakın tarihimizden olsun. Yıl 1924. Kars’ta deprem olur. Atatürk oraları denetlemeye gider. Bazı eksiklikler görmüş ve akşam yeme­ğinde,  devlet ricalinin önünde Vali İbrahim Etem Aykut’u eleştirir.

 Vali söz ister ve şöyle der: “Bir kurtarıcımız,  bir devlet başkanımız olarak size saygım  sonsuzdur. Ama ben burada devleti temsil ediyorum.  İmkân­sızlıklardan do­ğan bazı eksiklerim,  hatalarım olabilir ama emrim altındaki insanlar önünde beni böyle tenkit edip küçük düşüremezsiniz. Edecekseniz görevden alın on­dan sonra edin...” der.

 Bu arada Vali Bey’in hanımı Hacer Hanım da: “Aferin Etem.  Çamaşırcılık yapar geçimimizi yine temin ede­rim. Alırlarsa alsın­lar”([3]) der.

Atatürk memnun olur. Bu onurlu ve devlet onurunu düşünen insanları görevden almaz,  bilâkis daha sonra devletin daha üst kademelerinde onları değerlendirir.

Dipnotlar:

1- Vahit Çubuk, Tarih ve Düşünce Dergisi, Nisân 2000,  s. 8.

2- Tahsin Ünal, “Osmanlılarda Fazılet  Mücadelesi”, Nur Yay. 2. baskı. 1967 s.184.

3- Hasan Pulur,  Milliyet Gazetesi, 13. 02. 2000.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.