Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.94
  • ALTIN
    2432.4
  • BIST
    9794.25
  • BTC
    64042.82$

DEVLET OTORİTESİ (1)

02 Kasım 2015, Pazartesi 00:00

Bir şahs-ı manevi durumunda olan devlet,  diğer hususiyetlerinin ya­nında,  güçlü, etkili,  güvenilir,  itimat edilir olmalı. Vatandaşlarının gö­zünde ve gönlünde ondan üstün kimse olmamalı. Bir zulme,  bir haksızlığa uğraya­nın ilk aklına gelen,  kapısını çalabileceği ve hakkını isteyebileceği merci ve makam olmalı.

İslâmî Türk tarihinde çok daha güzel, çok daha ibretli misalleri vardır ama, aydın entelektüellerimizin onlardan haberi olmayabilir düşüncesi ile, dünya klasiklerinden bir misal veriyorum:

Alman imparatoru ava çıkar. Çok güzel bir yerde basit bir değirmen ve fakir bir sahibi vardır. Oraya yazlık bir saray yaptırmak için satın almak ister ama, değirmenci bir türlü razı olmaz. Ne teklif etti ise fayda vermez.

 Nihayet İmparator: “Bende zorla alır yaptırırım” deyince İhtiyar: “ala­mazsın ver­mem” der. İmparator: “Bana kim mani olacak?” deyince, de­ğirmenci darb-ı mesel olarak tarihe geçecek cevabını verir: “Berlin’de hâ­kimler var”([1]) İşte devlete,  dolayısıyla yargıya olan güven ve itimat budur bu olmalı.

Fransa Kralı 18. Lui müstear (takma) bir isimle Nain Jaune isimli ga­ze­teye, “halkın tepkisi ne olacak?” diye denemek üzere, devletin aleyhine ya­zılar yazar ve yayınlanır. Savcılar hemen harekete geçer ve gazete ilgili­lerini mahkûm ederler.

Onlar her ne kadar: “bu yazıları yazan zaten Kral. Onun kendi aleyhine yazdığı yazılarla bizi neye cezalandırıyorsunuz” gibi sözlerle savunma yaptılarsa da Yargıçlar: “Kral başka. Krallık başka. İm­parator ge­çici, ölümlü, değişebilir, yıpranabilir ama Krallığa (devlete) dil uzatmaya kimsenin hakkı yoktur. Çünkü o kutsaldır”([2]) derler ve ilgilileri mahkûm eder­ler. İşte devlet otoritesine saygı bu.

Kanuni Sultan Süleyman’ın bir sefer dönüşünde asker yollara sığmıyor ve ihtiyar bir kadının ekinleri çiğnenip tahrip olur. Kadın hemen Kanuninin atının gemini tutar ve: “Ya zararımı tazmin edersin ya da seni şikâyet ede­rim” deyince Sultan bir an gafletle tebessüm ederek: “Beni kime şikâyet ede­ceksin?” der.

 İhtiyar Nine: “Seni devlete (Yani şeriata) şikâyet ede­rim”([3]) deyince padişahın yüzü bembeyaz olur ve derhal kadının zararının fazlasıyla tazmin edilmesini emreder.

Fatih Sultan Mehmed’in Beyazıd ve Cem isimli iki oğlu vardır. Fati­hin zehirlenerek şehit edilmesinden sonra, devlet ricalinin ekserisinin Beyazıd’i tutmaları sayesinde taht o’na nasip olur.

Bunun üzerine Cem Sultan Mısıra kaçar ama Malta Şövalyelerinin eline esir düşer. Onlar Şeh­zadeyi Roma’ya götürüp Papaya teslim ederler. Senelerce esaret hayatı yaşar ve Sultan Beyzıd’a şantaj vasıtası olarak kullanılır. Diyar-ı gurbette vefat eder ve yıllar sonra naşı İstanbul’a getirilir. 

 

Şehzade Beyazıd’ı tutup,  Cem’in aleyhinde faaliyet gösteren bürok­rat­lardan biri de Koca Mustafa Paşa’dır. Yavuz Bir gün bu Paşanın yaptır­dığı Caminin önünden geçerken, Amcası Cem olayında bu Paşanın çevir­diği fırıl­dakları ve amcasının Küffar diyarında başına gelenleri düşünür canı sıkılır ve yanındaki askerlere derhal Koca Mustafa Paşa Camiinin yı­kılmasını emreder.

Yeniçeriler kazma kürek alıp hemen işe koyulurlar ama, karşılarına Sümbül Sinan İsimli bir veli kul dikilir ve: “Allah’ın evinin yıkılamayaca­ğını” söyler. Onun manevi mehabetinden ve görünüşünden korkan askerler durumu Yavuza iletirler. Yavuz Galeyana gelip: “Kimmiş benim  ferma­nıma baş kaldıran?” diyerek öfke ile Camiye gelir.

 Bu mübarek zatı gö­rünce O’da etkilenir ve emrini geri alıp, askerlere çekilmelerini söyleyince Sümbül Sinan Hazretleri: “Sultanım müsaade et askerler camiyi değil de,  kubbelerin etra­fındaki küçük bazı yerleri yıksınlar” deyince Padişah sebe­bini sorar.  O: “Devlet otoritesi sarsılmasın. Padişah bir şey emredince o yerine gelsin. Aksi halde devletin bekasına halel gelir”([4]) demiş.

Ne kadar ince bir anlayış.

 

Dipnotlar:

1- “Tarih Deyimleri ve Terimlere Ans”, Recep Şükrü Apuhan, “Hedefe Yürürken”.

2- Tarih ve Medeniyet Dergisi, İhlas Yayınları, sayı: 8, s. 65.

3- Celal Yıldırım, “İslâm-Türk Tarihinin Altın Sayfaları”,  s. 404.

4- Von Hammer, “Osmanlı Tarihi”,  c. 3, s. 116.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.