Konya
23 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.83
  • ALTIN
    2415.6
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66058.35$

Deprem ve Tevekkül

28 Şubat 2019, Perşembe 09:00

İslâm’ın en önemli prensiplerinden birisi de tevekküldür. Tevekkül, “bütün tedbirleri aldıktan sonra Allah’a sığınmak ve O’na güvenmektedir.” Tevekkülü şu şekilde formüle edenler olmuştur; “Maksada erişmek için lâzım gelen maddî ve manevî sebeplerin hepsine yapıştıktan ve başka yapacak hiçbir şey kalmadıktan sonra Allah’a itimat etmek ve ondan ötesini Allah’a bırakmaktır.” Şu halde, gerekli tedbirleri almadan tevekkül etmenin İslam’la bağdaşmayacağı açıktır. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır.

“... Yine de tedbirinizi alın..”(1)

“...Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın....”(2)

Hz. Peygamber, yıkılmak üzere olan bir yapının dibinden geçtiğinde, yürüyüşünü hızlandırmış, oradan süratlice uzaklaşmıştır. Orada bulunanların bazıları, Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun diye sorduklarında; “Allah’ın kaderinden kaçışım da Allah’ın kaderidir.”(3) cevabını vermiştir.

Yine Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde: “Cüzzamlıdan arslandan kaçar gibi kaçınız”(4) buyurmuştur. Bir diğer hadislerinde de: “ Bir yerde veba olduğunu haber alırsanız vebanın üzerine gitmeyiniz. Siz bir yerde iken veba olursa, vebadan kaçarak oradan çıkmayınız.”(5) buyurmuştur.

Evimizi yaptığımız yerler ve binamız hakkında gerekli araştırmayı yapıp tedbirleri almadan, binalarımızı ilmine ve tekniğine göre yapmadan, işleri Allah’a havale etmek ve netice itibariyle meydana gelen musibet belâ ve kazaları, “ Allah böyle dilemiş, takdir-i İlâhî buymuş, kader” deyip geçiştirmek asla doğru değildir. Bütün sebeplere sarıldıktan sonra meydana gelecek musibet, felâket ve zararlar için Müslüman Allah’a sığınmalıdır. Tevekkülün gerçek esprisi budur.

Deprem ve Sorumluluk:

Allah Teâlâ insana hürriyet vermiştir. Ona tam bir hürriyet ortamı içinde seçme hakkı tanımıştır. İnsandan aklını iyi kullanarak ve kendini geliştirerek seçimlerini kendisi, tabi ve sosyal çevresinin hayrına olacak bir şekilde doğru yapmasını istemiştir. Aksi takdirde insanın yanlış tercihlerinden dolayı da sorumluluktan kurtulamayacağı belirtilmiştir. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur:

“İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanıyor.”(6)

"Depremde binaların yerini belirlemekle görevli olanlardan tutun, imar ve iskân izni verenlere, eksik malzeme kullanan müteahhitlere, onları denetleme ile görevli mimar ve mühendislere, tehlike arz eden ve girilmez raporu verilen binalar ve enkazın içine tedbirsizce girenlere varıncaya kadar, herkesin belirli ölçülerde sorumluluğu vardır. Herkes, sorumluluğu nispetince Allah’a hesabını verecektir. Cenâb-ı Hak: “ Kim zerre kadar iyilik işlerse onun karşılığını görür. Her kim de zerre kadar kötülük işlerse onu görür.”(7) buyurmaktadır.

Tedbirli olmak dinin emridir. Bu emrin dikkate alınmaması, tabiatıyla sorumluluğu gerektirecektir. Şu halde, Allah’ın bir gün bizi hesaba çekeceğini düşünerek, yükümlülüklerimizin gereğini bir bütün olarak yerine getirmemiz gerekmektedir. Dünya ve âhiret saâdetinin temelinde bu anlayış yatmaktadır.

Dipnotlar:

1-Nisâ,102.

2-Bakar a,195.

3-Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.II, S.356.

4-Buharı, Sahih, C: VII, S: 164.

5-İmam Mâlik, Muvatta, C:II, S:894.

6-Kıyamet, 36.

7-Zilzâl,8.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.