Konya
18 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.54
  • EURO
    34.87
  • ALTIN
    2478.7
  • BIST
    9530.47
  • BTC
    61561.8$

CUMHURİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DÜŞMANLIĞI (1)

03 Eylül 2018, Pazartesi 08:25

Düşmansız varlık yok gibidir. Garip olan kişiye, kendi neslinin düşman olmasıdır. Yoksa her şeyi yaratıp rızkını veren Allah’a bile yumruk sallayanlar var hâşâ.

Bu kabilden kendinin dünyaya gelmesine vesile olan ve her türlü güç ve kudretten yoksun iken kendine bakan, besleyen, büyüten, sıkıntısını çeken insanlara evladın düşman olması hor ve hakir görülmüş ve “Aslını inkâr eden haramzâdedir” denmiş, takbih ve terzil edilmiştir.

Şu sözde enteresandır: “evlât ana karnında iken kanını, dünyaya gelince canını, öldükten sonrada malını yer, bitirir.” Osmanlı nesli de biraz böyle olmuş: 

Bazı insanlar genç nesillerin beyinlerini yıkayarak, fikirlerini ifsad ve dejenere ederek dünyada nâdirattan olan bu durumu gerçekleştirip, evladı babasına ve dedesine düşman yapmışlardır. Dünyada bizden başka her şeyi bir kenara bırakıp dedesine, geçmişine ve târihine harp açan başka bir millet gösterilemez.

Rahmetli Nevzat Kösoğluna göre; “Jön Türkler ve İttihat Te­rakki Osmanlı düşmanı bütün yabancılarla ittifak etmişler ve devletleri aley­hine güya lehine diye çalışmışlar ve Osmanlının mezarını kazmışlardır.”(1)Tabii ki bu nankörlüklerin en büyüğüdür. Jön Türkler, İttihat ve Terakki men­supları mâzilerine açtıkları bu savaşı kazanamamışlar ama onların yeni versi­yonu olan Cumhuriyet aydını geçinen bazı kişiler bunu başarmışlar ve bir asır bile geçmeden lanetlenmeye başlamışlardır.

Islahata, yenilenmeye, modernleşmeye inançlarımıza zıt olmadığı müd­detçe aslâ karşı değiliz. Fakat ıslah değil imha, irşad değil ilka, inzar değil ifna söz konusu olduğu zaman bu bir felâket olmuştur. Cumhuriyeti kuranla­rın ekserisi Jön Türkler zihniyetinde ve İttihat Terakki fikriyatında kişiler olduğu için ve ellerine fırsat geçtiği için, müthiş bir terör ve tedhiş estirerek sanki UFO’larla gökten inmiş gibi evveliyatlarını tamamen inkar ve ilzam etmişler, yeni kurulan rejimi oturtabilmek için müstebit dedikleri pâdişahlara rahmet okutmuşlardır.

Cumhuriyet Ricâli Reddi Miras Etmişlerdir:

Avrupalıların Osmanlı aleyhine söylediklerinin hepsini benimseyip, biraz daha yoğunlaştırıp genç nesillere dedelerini câni, gaddar, barbar, merhamet­siz, vatanını satan hâin, gayri Müslimlere terör ve tedhiş uygulayan câniler, müstebitler…Olarak lanse etmişler, yeni rejimi kabul ettirebilmek için,    düş­manları bile sollamışlar ve onların bile söylemeye dillerinin varmadığı iftira­ları dedelerine atmaktan çekinmemişlerdir.(2) Bu yapılan düşmanlıklara bazı müşahhas örnekler sunuyorum:

1768-74 târihlerindeki Osmanlı Rus savaşı sırasında Rus donanması Baltık Denizini geçip Cebelitarık’tan girip Çeşme önlerinde Osmanlı donan­masını mağlup etmiştir. Güya Târih ve Osmanlı düşmanlarına göre o dö­nemde devlet ricali “Bu Ruslar nereden geldi?Gemileri karadan mı yürüttü­ler?” Gibi sorular sormuşlar, çünkü Okyanustan Akdenize giren bir Cebelita­rık Boğazının olduğunu bilmeyecek kadar câhil olduklarını yazmış ve söyle­mişlerdir.(3)

Piri Reis haritasını çizen bir milleti bu kadar terzil etmek ancak bize yakışır. 

Osmanlı Torunlarının Osmanlı Düşmanlıkları:

Târih düşmanlığı Devlete âit binalardan, okullardan, kışlalardan, kabir taşla­rından, göze görünen her yerden Arapça ve Osmanlıca ne ka­dar kitâbe, tuğra, şiir, tablo... varsa ya kırılmış, ya tahrip edilmiş, ya kazınmış bu mümkün değilse üstü kapatılmıştır. Meselâ İstanbul Üniversitesi ve Vâliliğinin kapısı üstündeki tuğralar kazınmıştır.(4) Küçük Ayasofya Câmii­nin minâreleri bir gecede yıkılmış, Büyük Ayasofya’nın minârelerini de yıktı­rılmak istenmiş fakat bazı kişilerin; “Sinan bu minâreleri öyle bir dizayn etmiş ki, bunları yıkarsanız kubbe çöker ve Haçlı Âlemi Türkler Ayasofya’yı yıktı diye ayağa kalkar ve sizde altında kalırsınız” diye korkutmaları üzerine yani Allah’dan değil, Avrupalılardan korktukları için vazgeçmişler bu sefer içindeki Hulefâ-i Râşidin levhalarını çıkarmak istemişler, o eserleri yazanlar sanki eserlerinin başına gelecek olanları bilmişler gibi, dışarıda yazıp getir­memişler, câminin içinde levhalarını imal edip yazdıkları için, levhalar kapı­lardan daha büyük olup çıkarmak mümkün olmamıştır.

Dipnotlar:

1- Nevzat Kösoğlu, “Şehit Enver Paşa”, Ötüken Yay. İst. 2008, s. 42.

2- Mustafa Armağan, “Yakın Târihin Kara Delikleri”, Timaş Yay. İst. 2007, s. 64.

3- Erhan Afyoncu, “Sorularla Osmanlı-1”, Yeditepe Yay. İst. 2012, s. 24. 

4- Târih ve Düş.Der.Eylül 2002 s. 68;Ragıp Akyavaş,“Târih Meşheri”,TDV Yay.Ank.2002.s.11.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.