Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.48
  • EURO
    34.96
  • ALTIN
    2436.1
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64627.25$

ÇOCUK - EVLÂT

12 Mayıs 2016, Perşembe 08:35

Mal bıraktın, mülk bıraktın üşüştük

Kavga ile niza ile bölüştük

Biz üç karış toprak için dövüştük

Mezarında huzur ile yat baba

Çocukların etsinler diye rahat

Satmadın da geçindin kıt kanaat

Evlâdından sana olsun nasihat

O dünyada malın varsa sat baba

 

Bergama’da bir mezar taşında yazılı olan bu dört­lükler gerçekten ibret verici. Cenâb-ı Allah Kur’an’da bir yerde: “Mal ve evlât dünyanın süsü, ziyneti”([1]), bir yerde de: “Mal ve evlât fitnedir”([2]) buyurur.

 İyi yetiştirilebi­lirse, bir emanet telâkki edilip üzerine titrenirse, Allah ve Resûlünün göster­diği hedef ve istikamete sevk edilebi­lirse onların dua­ları sayesinde cennetin beratı alınabilir, ama aksi olur, kabir taşında yazdığı gibi, dua yerine bed­dua ettirirse o zamanda cehennemin pasaportu onlar sayesinde alınır.

Peygamberimiz çocukları çok sever, onları incitmez, ar­zularına göre ha­reket eder, çocuk sevmeyenleri tenkit ederdi. İlim, irfan ve terbiyeleri üzerinde hassasiyetle durulmasını emrederdi. “Küçük çocuğu olan onun hatırı için çocuklaş­sın”  buyurmuştur.

Hz. Ömer birini vali yapmak için kararnamesini yaz­dırır çocukları sev­mediğini öğrenince vazgeçer.

“Çocuklarınızı çok öpün, her öptüğünüzde cennetteki dereceniz yükse­lir.” Hz. Muhammed

 “Çocuklarınızı bulunduğunuz zamana göre değil, gele­cek zamana göre terbiye ediniz. Zira onlar sizin zamanla­rı­nızdan başka bir zaman için yaratıl­mışlardır. O zamana uy­gun tarzda güzelce onları terbiye etmekte kusur yok­tur.”    Hz. Ali

Terbiye ve eğitim sistemimiz, çocuklarımıza istikballerini ka­zandıralım der­ken, ebediyetlerini kaybet­tiri­yor.

Nevzat Kösoğlu bu gerçeği şöyle dile getiriyor:

Eski­den bizim bir kültür ve mana potamız vardı ki; küffar çocuklarını devşirip, yetiştirip, Müslüman kalıbına dö­küp, kendi memle­keti ve akrabaları üzerine savaşa sala­biliyorduk, şimdi kendi çocuklarımızın imansız, inançsız olmasına mani olamıyoruz, kendi öz çocuklarımıza şahsi­yet kazandıramıyoruz,([3]) maale­sef ve maalesef.

 

Evet derdimiz büyük ama, prensibimiz gereği, fıkrala­rı­mızı koyalım ve konuyu bitirelim:

Meşhur nüktedanlardan Hasırcızade Mehmet Ağa bir gün bir çocuğun elinde bir yoğurt kâsesi görür ve canı çeker çocuktan alır ve bir miktar yer.

 Çocuk ağlamaya başlar sorul­duğunda; söylesem bile annem bunu senin yedi­ğine inanmaz ve “sen bunu mutlaka bir ite yalattın” diye beni döver! demiş. Hasırcı ilk defa bu çocuk beni mat etti dermiş.

 

Bir meczubu çocuklar taş değnek kovalarlar. Adam bil­meyerek Horasan valisinin evine girer. Valinin sinek­lerini yelpaze ile kaçırmak için nedimlerin uğraştıklarını görünce; “Ben buraya çocuklardan beni koruyasın, kurta­rasın diye geldim ama sana acıdım sen benden de aciz­mişsin. Küçücük sineklerini bile başkalarına kovalatıyor­sun” demiş.([4])

Küçük çocuk bir gün dedesinin yanına sokulur ve derki

“Dede gözlerini kapatabilir misin?”, Dedesi:

“Neden yavrucuğum?”

“Annemle, babam, deden hele bir gözlerini kapatsa çok zengin olacağız dediler de!..”

 

Dipnotlar:

1- Kehf Sûresi, 46.

2- Teğâbûn Sûresi, 15.

3- Nevzat Kösoğlu, “Türk Dünyası Tarihi ve Türk Medeniyeti Üzerine Düşünceler”, Ötüken Yay. 3. Baskı, 1997. s. 299.

4- Hasan Çifçi, “Hiciv ve Sosyal Eleştiri”, Kültür Bak.Yay.Ank.2002, s. 257.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.