Konya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.38
  • EURO
    35.06
  • ALTIN
    2326.5
  • BIST
    9104.65
  • BTC
    70524.45$

ÇOCUK EĞİTİMİNDE AİLENİN SORUMLULUĞU(2)

03 Ağustos 2017, Perşembe 08:06

Ailede eğitim sorumluluğunun en geçerli metodu "sürekli örneklik" etmektir. Çocuk ve genç, nasihatten etkilenir. Ancak, bu kuşağın en çok etkilendiği eğitim yöntemi "doğru­ları görmek ve bunlarla sürekli olarak iç içe yaşamaktır." Bu ba­kımdan çocuk ve gencin eğitiminde aile büyüklerinin yapacağı küçük hatalar, belki de farkına varılama­yan büyük olumsuzluklar doğura­bilir. Ana-baba olarak çocuğumuz, aile üyesi olarak akrabalarımız ve aile olarak da yakın çevremiz için eğitim önderi olma sorumluluğu­muz, her adımımızı düşünerek at­mamızı gerektirir.

Ailede eğitim sorumluluğunun önemli bir boyutu da, aile üyeleri­mize kötü örnek olacak kişi ve çev­relerden uzak durmaktır. Atalarımı­zın "Ev alma komşu al" tarzındaki tavsiyesi bu bakımdan son derece önemlidir. Bu bakımdan aile üyele­ri, akrabalar, yakın komşular ve kü­çük yerleşim yerlerinde mahalle, hatta köy sakinleri, doğrular, yan­lışlar konusunda ortak bir tavır ala­rak ailede etkili, kalıcı ve iyiye, gü­zele doğruya yönelten bir eğitimi gerçekleştirmelidirler.(1)

Anne, baba ve diğer aile bireyleri yaşantı ve davranışlarıyla çocuğa örnek olmalıdır. Çocuklar, sözden çok, hareketlerin etkisi altında ka­lırlar. Büyüklerin yanlış hareketleri­ni gören çocuklardan başka türlü hareket istenmesi, onları şaşırtır ve onlarda iyi ve kötü hareketler hak­kında sağlam bir fikir uyanmasına engel olur. Ayrıca gençlerin büyük­lere karşı güvenini sarsar. Bunun için çocuklardan istenilen her hare­ketin büyükler tarafından yapılması şarttır. Nitekim Kur'an-ı Kerim, söyleyeni tarafından tatbik edilme­yen nasihatin bir şey ifade etmeye­ceğini şöyle ifade etmektedir. "Ey inananlar! Niçin yapmadığınız şeyi söylüyorsunuz? Yapmadığı­nız şeyi söylemek, Allah yanında en sevilmeyen bir şeydir."(2)

Anne-babanın yalan söylemesi, ikiyüzlü olması, başkalarının hak­larına saygı göstermemesi, içki kullanması, sigara içmesi, kumar oynaması vb. davranışlar göster­mesi, çocuğun da bunları yapması­nın en büyük etkeni olabilir. "Biz bunları yapıyoruz, ama bunlar kö­tüdür, sen yapma" demek problemi çözmez. Çocuk da aynı şekilde bunları yapmaya özenir.

Ashabını terbiye ederken bir eği­timci özelliğini sergileyen Hz. Pey­gamber (s.a.v.) de: "Yedi yaşına geldiği zaman çocuğa namaz kıl­masını, on yaşına geldiği zaman da oruç tutmasını emredin"(3)  buyurarak, eğitimcilerin üzerinde durdukları bir noktaya parmak bas­mıştır. Çünkü bu yaşlar, kalıcı alış­kanlıkların kazanıldığı en önemli devredir. Onun için Kur'an-ı Kerim'de Yüce Allah, Hz. Peygam-ber'in şahsında babalara, kendileri namaz kıldıkları gibi, aile ve çocuk­larını da namaza alıştırmalarını şöyle tavsiye etmektedir: "Ehline namaz kılmalarını emret, kendin de onda devamlı ol..."(4)

Din eğitimi için okul çağını bekle­mek, okulun başarısını tehlikeye atmak demektir. Okul, duygularını davranışlar şeklinde somutlaşmak­ta olduğu bir dönemde onları bilgi ile bağdaştıracak, bu yolla yararlı olacaktır. Eğer okul öncesinde, ai­lede duygular geliştirilmemiş ve doğru yönlendirilmemişse okulun verdiği bilgiler büyük çapta eğreti kalacak, çocuk onları ezberleyecek, fakat kendisine mal edemeyecektir. İyiyi - kötüyü, doğruyu-yanlışı, güzeli-çirkini teorik olarak öğrenip, kaideleri, kuralları, kanunları ezber­lediği halde, yalan söylemeyi, rüş­vet almayı, çalmayı, şahsi çıkarını her şeyden üstün tutmayı sürdüren kimselerin varlığı, onların öğren­diklerini benimseyememiş oldukla­rını göstermektedir.(5)

Çocuklar ve gençler, bir milletin ümidi istikbalidir. Yarınları kendine emânet edeceğimiz bu zinde güç, ne kadar iyi yetiştirilir, dinine, vata­nına, geleneklerine bağlı kılınırsa istikbalden o derece emin olunabi­lir. Bir ölçüde bütün milletlerin or­tak problemi olan bu konu, yalnız resmî bazı kuruluşlarımızın değil, aile ve millet olarak hepimizi ilgi­lendirecek kadar önemlidir. Belli dönemlerde çocuğunu, gencini manevî ve millî değerleri istikame­tinde terbiye etmeyen, eğitimden geçirmeyen bir millet, bunun do­ğuracağı problemleri çözmekte bir­çok sıkıntılara katlanmak zorunda kalacaktır.

Satırlarımı M.Akif'in şu dörtlüğü ile noktalamak istiyorum:

Ma'rifet farzedelim, varda fazilet mefkut

Bir felâket ki, milletler için nâ mahdûd

Beşerin ruhunu tesmim edecek karha budur;

Ne musibettir o, taunlara. rahmet okutur!(6)

Dipnotlar:

1-Dr. Hüseyin AĞCA; Ailede Eğitim, T.D.V. Yayınlan. Ankara 1993, S: 28-33.

2-Sâf Sûresi; Âyet: 2-3.

3-Ebu Davûd; Salât; 494-495.

4-Tâhâ Sûresi; Âyet: 132.

5-Prof. Dr. Beyza BİLGİN; İslâm ve Çocuk, D.I.B. Yayınları, Ankara 1991, S; 131.

6-M. Akif ERSOY; Safahat; İst. 1975. S:442.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.