Çocuk eğitiminde ailenin sorumluluğu (2)
29 Kasım 2015, Pazar 11:22Ailede eğitim sorumluluğunun en geçerli metodu "sürekli örneklik" etmektir. Çocuk ve genç, nasihatten etkilenir. Ancak, bu kuşağın en çok etkilendiği eğitim yöntemi "doğruları görmek ve bunlarla sürekli olarak iç içe yaşamaktır." Bu bakımdan çocuk ve gencin eğitiminde aile büyüklerinin yapacağı küçük hatalar, belki de farkına varılamayan büyük olumsuzluklar doğurabilir. Ana-baba olarak çocuğumuz, aile üyesi olarak akrabalarımız ve aile olarak da yakın çevremiz için eğitim önderi olma sorumluluğumuz, her adımımızı düşünerek atmamızı gerektirir.
Ailede eğitim sorumluluğunun önemli bir boyutu da, aile üyelerimize kötü örnek olacak kişi ve çevrelerden uzak durmaktır. Atalarımızın "Ev alma komşu al" tarzındaki tavsiyesi bu bakımdan son derece önemlidir. Bu bakımdan aile üyeleri, akrabalar, yakın komşular ve küçük yerleşim yerlerinde mahalle, hatta köy sakinleri, doğrular, yanlışlar konusunda ortak bir tavır alarak ailede etkili, kalıcı ve iyiye, güzele doğruya yönelten bir eğitimi gerçekleştirmelidirler.([1])
Anne, baba ve diğer aile bireyleri yaşantı ve davranışlarıyla çocuğa örnek olmalıdır. Çocuklar, sözden çok, hareketlerin etkisi altında kalırlar. Büyüklerin yanlış hareketlerini gören çocuklardan başka türlü hareket istenmesi, onları şaşırtır ve onlarda iyi ve kötü hareketler hakkında sağlam bir fikir uyanmasına engel olur. Ayrıca gençlerin büyüklere karşı güvenini sarsar. Bunun için çocuklardan istenilen her hareketin büyükler tarafından yapılması şarttır. Nitekim Kur'an-ı Kerim, söyleyeni tarafından tatbik edilmeyen nasihatin bir şey ifade etmeyeceğini şöyle ifade etmektedir. "Ey inananlar! Niçin yapmadığınız şeyi söylüyorsunuz? Yapmadığınız şeyi söylemek, Allah yanında en sevilmeyen bir şeydir."([2])
Anne-babanın yalan söylemesi, ikiyüzlü olması, başkalarının haklarına saygı göstermemesi, içki kullanması, sigara içmesi, kumar oynaması vb. davranışlar göstermesi, çocuğun da bunları yapmasının en büyük etkeni olabilir. "Biz bunları yapıyoruz, ama bunlar kötüdür, sen yapma" demek problemi çözmez. Çocuk da aynı şekilde bunları yapmaya özenir.
Ashabını terbiye ederken bir eğitimci özelliğini sergileyen Hz. Peygamber (s.a.v.) de: "Yedi yaşına geldiği zaman çocuğa namaz kılmasını, on yaşına geldiği zaman da oruç tutmasını emredin"([3]) buyurarak, eğitimcilerin üzerinde durdukları bir noktaya parmak basmıştır.
Çünkü bu yaşlar, kalıcı alışkanlıkların kazanıldığı en önemli devredir. Onun için Kur'an-ı Kerim'de Yüce Allah, Hz. Peygam-ber'in şahsında babalara, kendileri namaz kıldıkları gibi, aile ve çocuklarını da namaza alıştırmalarını şöyle tavsiye etmektedir: "Ehline namaz kılmalarını emret, kendin de onda devamlı ol..."([4])
Din eğitimi için okul çağını beklemek, okulun başarısını tehlikeye atmak demektir. Okul, duygularını davranışlar şeklinde somutlaşmakta olduğu bir dönemde onları bilgi ile bağdaştıracak, bu yolla yararlı olacaktır. Eğer okul öncesinde, ailede duygular geliştirilmemiş ve doğru yönlendirilmemişse okulun verdiği bilgiler büyük çapta eğreti kalacak, çocuk onları ezberleyecek, fakat kendisine mal edemeyecektir. İyiyi - kötüyü, doğruyu-yanlışı, güzeli-çirkini teorik olarak öğrenip, kaideleri, kuralları, kanunları ezberlediği halde, yalan söylemeyi, rüşvet almayı, çalmayı, şahsi çıkarını her şeyden üstün tutmayı sürdüren kimselerin varlığı, onların öğrendiklerini benimseyememiş olduklarını göstermektedir.([5])
Çocuklar ve gençler, bir milletin ümidi istikbalidir. Yarınları kendine emânet edeceğimiz bu zinde güç, ne kadar iyi yetiştirilir, dinine, vatanına, geleneklerine bağlı kılınırsa istikbalden o derece emin olunabilir. Bir ölçüde bütün milletlerin ortak problemi olan bu konu, yalnız resmî bazı kuruluşlarımızın değil, aile ve millet olarak hepimizi ilgilendirecek kadar önemlidir. Belli dönemlerde çocuğunu, gencini manevî ve millî değerleri istikametinde terbiye etmeyen, eğitimden geçirmeyen bir millet, bunun doğuracağı problemleri çözmekte birçok sıkıntılara katlanmak zorunda kalacaktır.
Satırlarımı M.Akif'in şu dörtlüğü ile noktalamak istiyorum:
Ma'rifet farzedelim, varda fazilet mefkut
Bir felâket ki, milletler için nâ mahdûd
Beşerin ruhunu tesmim edecek karha budur;
Ne musibettir o, taunlara. rahmet okutur!([6])
Dipnotlar: 1-Dr. Hüseyin AĞCA; Ailede Eğitim, T.D.V. Yayınlan. Ankara 1993, S: 28-33.
2-Sâf Sûresi; Âyet: 2-3.
3-Ebu Davûd; Salât; 494-495.
4-Tâhâ Sûresi; Âyet: 132.
5-Prof. Dr. Beyza BİLGİN; İslâm ve Çocuk, D.I.B. Yayınları, Ankara 1991, S; 131.
6-M. Akif ERSOY; Safahat; İst. 1975. S:442.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.