Konya
18 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.54
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2495.9
  • BIST
    9524.59
  • BTC
    63551.84$

Cezayir'de Fransız Soykırımı-1

28 Ağustos 2015, Cuma 00:00

Cezayir bir Kuzey Afrika devletidir. Halkın ekseriyeti Berberi kökenlidir ve % 99’u Müslüman’dır.1510 yılında İspanyollar Cezayir’i işgal etmişler ve büyük zulümler yapmışlardır. Bunun üzerine yerli halkın, Türk denizcilerden yardım istemeleri üzerine Barbaros kardeşler Cezayir’i İspanyollardan alıp, 1518’de Barbaros Hayrettin Paşa Osmanlıya bağlamıştır. 1830 yılına kadar Osmanlı idaresinde kalan Cezayir, bu tarihte Fransızlar tarafından işgal edilmiş ve 1962 yılında bağımsızlığını kazanıncaya kadar birçok soykırımlar yapılmıştır.

 En popüler Fransız idarecilerinin şu sözleri de bu soykırımların delilidir:“Böyle ülkelerde soykırım o kadar önemli değildir.” François Mitterand“Komuta ettiğim bütün askerleri uyarmışımdır: Eğer biri bana bir Arap’ı canlı getirecek olursa kılıcın düz tarafıyla dayak yiyecektir. (Kesik) bir baş elli kişinin ölmesinden daha fazla dehşet ve terör üretir.” Albay François de Montagna 1885.

2005 ve 2006 yıllarında Cezayir Devlet Başkanı Fransa'yı soykırım yapmakla suçlamış ve Paris'ten bir özür beklediklerini açıklamıştır. Ancak Fransa iddiaları kabul etmemiş ve konunun tarihçilere bırakılması gerektiğini öne sürmüştür. Ama aynı Fransa Ermeni meselesine gelince konunun tarihçilere bırakılmasına asla müsaade etmemektedir.

Osmanlı İttihad-ı İslâm gayesiyle, dünyanın her tarafını Hıristiyan yapabilmek ve sömürge haline getirebilmek gayesinde olan Haçlı âleminin karşısında duracak güçlü bir Müslüman devlet bulunması için birçok Müslüman devleti de idaresi altına almış, ama onlara hiçbir zaman Batılının sömürge politikasını uygulamamıştır. Bilhassa Araplara; “Peygamberimin kavmi” diye bakmış ve o bölgelere kendi memleketinden daha fazla sosyal imkânlar götürmüştür. Şam’a, Bağdat’a, Kahire’ye asfaltın, elektriğin, şehir su şebekesi gibi hizmetlerin İstanbul’dan daha önce gelmesi bunun en açık delilidir.

Fakat Arap âlemini bizden koparmaya çalışan Haçlılar, onların milliyetçilik duygularını galeyana getirdiler, fikirlerini iğfal ve ifsad ettiler, “Osmanlı sizi 400 senedir sömürüyor” dediler, “Siz şanlı bir kavimsiniz, Peygamber sizden çıkmış, kutsal beldeler sizde, petrol sizde” dediler ve velinimetleri olan Osmanlıya isyan ettirdiler. Daha sonra Osmanlının çekildiği yerlere gelip kendileri oturdular. Araplar ondan sonra dedelerimizin kadrini kıymetini anladılar, pişman oldular, pişmanlıklarını açıkça itiraf ettiler ama iş işten geçmiştir.

 Ama her milletin içinde elbette akl-ı selimler olmuştur. Sonradan Cezayir Devlet Başkanı olan Ahmet b. Bella’da bunlardan biridir. Batılı’yı gerçek yönleriyle tanıdıktan sonra Türklerin Kuzey Afrika kıyılarına geliş sebeplerini ve doğru olanı şöyle izah ediyor:“Bizim Türklere ilişkin hatıralarımız nedir biliyor musunuz? Endülüs’ün düşmesinin ardından İspanyollar, Cezayir, Tunus ve Libya’yı işgal etmişlerdi. O dönem Cezayirliler, Osmanlı’dan yardım talep etmişlerdi. Osmanlılar da gelmişler bizi kurtarmışlardı. Dolayısıyla Oruç Reisi, Barbaros Hayrettin Paşa’yı hatırlıyoruz. Doğrusu bizler Maşrık’taki, yani Arap dünyasının doğusundaki kardeşlerimizin Osmanlı’yı emperyalist olarak nitelemelerini esefle karşılıyor ve kınıyoruz. Osmanlı, Arap ülkelerini sömürmek için gelmedi, sadece aramızdaki dini bağın gerektirdiği dayanışma için geldi.” (1)

 Bir başka gerçekçi kişinin görüşü de şöyle:Fransız sömürgeciliğine karşı savaşan, Cezayir kurtuluş hareketinin liderlerinden Albay Muhandul Hacc çok anlamlı olan şu itirafta bulunuyor: “Her şeyi: hatta millet oluşumuzu Türklere borçluyuz. Osmanlılar geldiği zaman bizler korsandık. Yüzlerce kabileden müteşekkildik. Osmanlılar başımıza bir paşa getirdiler. Dağınık aşiretleri bir araya topladılar. Onları kavim haline koydular. Bu kavim, 300 yıl merkezi Türk idaresinde kaldı. Birliğin kudretini öğrendi. Türkler sayesinde millet haline geldik.” (2)Mareşal Bugedud, Cezayir’in sömürgeleştirilmesi hususunda şöyle demiştir: “Fransızlaştırılmadıkça, Cezayirliler Fransa’nın egemenliğini kabul etmeyecekler, Hıristiyanlaştırmadıkça da asla Fransızlaşmayacaklardır.” Ve derhal işe soyunan bu Batılı barbarlar, ilk olarak Cezayir’deki Müslüman vakıfları yasaklayarak, gelirlerini misyonerlik faaliyetlerine aktarmışlar.

 Fransızca eğitimi yaygınlaştırmak adına Arapçayı yasaklamışlar. Berberi-Arap ayırımcılığını körüklemişler. Fransa’dan Cezayir’e bir milyonu aşkın kolonici getirterek ülkenin en verimli arazilerine yerleştirmişler ve bu bölgelere yerli halkın girmesini yasaklamışlar. Fransız vatandaşlığını özendirmişler ve Fransız vatandaşı olabilmek için de Müslümanlıktan vazgeçme şartı getirmişler. Fransa 1962’de Cezayir’den çekilmek zorunda kalmış ama Cezayirlilerin bağımsızlığı kendilerine çok pahalıya mal olmuş…

 1960’lara damgasını vuran ünlü Fransız Flozof Paul Sartre, yazdığı bir kitapta Fransa’ya şöyle sesleniyordu: “Hepimiz katiliz”.Buna rağmen Fransa, her fırsatta kendi yaptıklarını kapatabilmek için, “Ermeni Soykırımı” meselesini gündemden hiç indirmez. Kendi yaptıklarını “bu tarihin konusu, tarihçilere bırakılım” dediği halde, Ermeni meselesini asla tarihçilere bırakmayı düşünmez.

Latifeye benzer ama olmuş bir olay: Uluslararası bir toplantıda Fransız temsilci yine Ermeni meselesini diline dolamış ve Türklerin soykırım yaptıklarından dem vurup kükremiş, konuşmuş. Başka bir diplomat da; “Siz de Cezayir’de aynı şeyi yaptınız, bunu neye dile getirmiyorsunuz?” deyince, o şöyle cevap vermiş: “Neden Fransa’nın uluslar arası platformda simgesi horozdur bilir misin? Ayakları pisliğin içindeyken şarkı söyleyip ötebilen tek hayvan odur da ondan.” (3)

Dipnotlar:

1- Ahmet b. Bella; İ.Refik,“Boğaziçi Notları 1”, Albatros Yay.İst.2001,s.119.2- İbrahim Refik, “Sohbet Tadında Tarih”, Albatros Yay. İst. 2005, s. 32.3- İbrahim Refik, “Sohbet Tadında Tarih”, Albatros Yay. İst. 2005, s.31.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.