Konya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.39
  • EURO
    35.06
  • ALTIN
    2326.7
  • BIST
    9138.94
  • BTC
    70086.72$

ÇEVRE VE TEMİZLİK (3)

25 Ekim 2018, Perşembe 08:37

Kur’an-ı Kerim’in, kâinatla ilgili olarak üzerinde ısrarla durduğu konulardan birisi de ekolojik denge meselesidir. Yaratılan her şeyin bir ölçü, düzen, adâlet ve denge içinde yaratıldığını insana sık sık hatırlatmaktadır. Aşağıdaki âyetler buna örnek verilebilir:

          “Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yaratmışsızdır.”(1)

          “Yeri yaydık, oraya sâbit dağları yerleştirdik, orada her şeyi bir ölçüye göre bitirdik.”(2)

          “Hazînesi Bizim katımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Biz onu ancak belli bir ölçüye göre indiririz.”(3)

Yüce Allah, insandan, tabiî çevresini ve kâinatı korumasını, onların tabiî ve ekolojik dengelerini bozmamasını istemektedir. Aksi takdirde, bizzat insanın kendisinin bundan zarar göreceğini şöyle ifade etmektedir: “İnsanların elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat çıkar; Allah da belki dönerler diye yaptıklarının bir kısmını böylece kendilerine tattırır.”(4)

            Hz. Peygamber de çevreyle ve onun korunmasıyla ilgilenmiştir. O’nun, insanın tabiî yakın ve uzak çevresiyle, bu çevrenin temiz ve sağlıklı tutulması, korunmasıyla ilgili fiilen yaptığı ve sözle ifade ettiği pek çok şey vardır. Bunlardan bazılarını burada zikredelim:

Sevgili Peygamberimiz ağaç dikimine ve korunmasına çok önem vermişler, bizzat kendileri de ağaç dikmişler(5) ve Müslümanları buna teşvik ederek şöyle buyurmuşlardır: “Kıyamet koparken sizden birinizin elinde bir hurma dalı bulunur da, kıyamet kopmadan dikebilirse onu mutlaka diksin, bırakmasın.”(6)

          “Kim bir ağaç diker de büyüyüp meyve verinceye kadar bakımını yaparsa elde edilen her meyvesi Allah katında onun için sadaka olur.”(7)

            Hz. Peygamber, ormanların tahrip edilmesinin, gereksiz ağaç kesilmesinin büyük günah olduğuna işaret ederek: “Kim yolcuların ve hayvanların gölgelendiği bir ağacı boşuna ve lüzumsuz olarak keserse, Allah onu baş aşağı cehenneme atar”(8) buyurmuştur.

          Yine Hz. Peygamber, halkın kullandığı genel yerlere çöp döktürmemiştir. Peygamberimiz, evlerin geniş olması, yüksek olması ve avlulu veya bahçeli olmasını tavsiye etmiştir. Özellikle evlerin iki kattan fazla olmamasına titizlik göstermiştir.(9)

          Eskiden bir orman yeri olduğu anlaşılan ve o zaman “Zureybu’t-Tavîl” adıyla bilinen, Hârise Oğulları’nın otlak yeri olan Medine yakınlarındaki bir yerin yeniden ormana dönüştürülmesini bizzat Hz. Peygamber istemiştir.(10)

          Peygamberimizin, tabiî çevrenin bozulmaması ve tabiatta dengenin korunması konusunda da uyarı ve tavsiyeleri bulunmaktadır; Meselâ:

          “Her kim boş, kuru ve çorak bir yeri ihyâ edecek olursa, bu davranışından dolayı, Allah tarafından mükâfatlandırılır. İnsan ve hayvan ondan yararlandıkça orayı ihya edene sadaka yazılır.”(11)

          “Haksız olarak bir serçeyi öldürenden, Yüce Allah kıyamet gününde hesap soracaktır.”(12)

          Ayrıca, kuşların yuvalarının bozulmamasını, yumurta ve yavrularının alınmamasını da emretmiştir.(13)

          Bundan başka Hz. Peygamber’in akar ve durgun suların kirletilmemesine, yol, meydan ve mahallelerin temiz tutulmasına dâir birçok hadîsi de vardır. Bunlardan birkaç örnek verelim:

            “Kim müslümanların gelip geçtiği yerden, onları rahatsız eden bir şeyi kaldırıp atarsa Allah ona sevap yazar. Allah kime sevap yazarsa, o sayede onu cennete koyar.”(14)

          “Avlularınızı ve meydanlarınızı temiz tutunuz.”(15)

          “Lâneti gerektiren iki hareketten sakınınız. O iki şey nedir ey Allah’ın Rasûlü?” diye sorulduğunda, şöyle buyurmuştur: “İnsanların gelip geçtiği yolları ve gölgelendikleri yerleri kirletmektir.”(16)

Görüldüğü gibi, Hz. Peygamber çevre konusunda, “Ekolojik Sünnet” bırakmıştır denebilir. O halde, İslâm’ın doğuşuyla birlikte çevre, şuurlu bir şekilde bir problem olarak görülmüş ve o günün var olan çevre problemlerine karşı tedbirler alınmıştır. Kısaca çevrecilik İslâm ile başlamıştır; ne yazık ki, tarih içinde İslâm’ın getirdiği çevrecilik, çoğu zaman göz ardı edilmiş; fakat bazı yönleriyle kısmen de olsa, bazı kesimlerce yaşatılmaya çalışılmıştır.(17)

Çevre ve insan birbirini tamamlayan iki unsurdur. İnsansız bir çevre tek başına nasıl bir anlam ifâde etmiyorsa, çevresi yok olmuş bir insanın da yaşama şansı kalmamış demektir. Bu kadar içiçelik arz eden bu iki kavram arasındaki ilişki maalesef hiç günümüzde olduğu kadar kopma noktasına gelmemiştir.

Dipnotlar:

1-Kamer, 54/49.

2-Hicr, 15/19.

3-Hicr, 15/21.

4-Rûm, 30/41.

5-Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 354, 440.

6-Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 184, 191.

7-Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 374.

8-Ebû Dâvud, Edeb, 158,159.

9-Prof. Dr. İbrahim CANAN; İslam’da Çevre Sağlığı, İst. 1986, S.89.

10-Doç. Dr. Mehmet BAYRAKDAR; İslâm ve Ekoloji, D.İ.B. Yayını, Ankara 1997, S.50.

11-El-Münâvî, Feyzü’l-Kadir, 6/39.

12-Dârimî, 2/11.

13-Ebû Dâvud, Cenâiz, 1.

14-et-Tergîb ve’t-Terhîb, 3/618.

15-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, 1/224.

16-Müslim, Tahare, 20.

17-Bayrakdar; a.g.e, S.10,11.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.