Konya
24 Nisan, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    32.54
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2425.1
  • BIST
    9703.49
  • BTC
    66625.6$

Çeşmeler Sebiller ve Su Vakıfları (9)

02 Mart 2020, Pazartesi 08:33

Alanya, Selçuklu sultan ve şehzadelerinin mesire yeri imiş. Sultan Alâeddin Keykubad, Alanya’dan Konya’ya dö­nüşte en kısa yol olan Ermenek-Taşkent güzergâhında Taş­kent’in girişinde, bugün heykelinin dikili olduğu çeşme ba­şında bir kızdan su istemiş.  Kız tasla uzattığı suyun içine sedir ağacının iğne gibi yapraklarından birkaç tane atıyor.  Sultan suyu yere döküyor bir daha istiyor, kız yine aynı şe­kilde suya sedir yaprağı atıyor bu hal üç defa tekrar edince, sultan kıza sebebini soruyor.  Kız; “beyim sen uzun yoldan geldin, yorgun ve terlisin.  Buz gibi pınar suyunu bir anda içersen hasta olursun, içine bu yaprakları atıyorum ki, onlar­dan sakınacağım diye biraz dikkatle ve ağır ağır içip hasta olma­yasın” diye cevap verir. 

Bu durum, kızın bu tecrübesi ve iyi niyeti Sultanın çok hoşuna gitmiş ve “benden bir şey iste” diye kıza ısrar etmiş.  O, Selçuklu ve Osmanlı örfünün müstağni edasıyla; “sağlığı­nızı dilerim sultanım” dediyse de sultan ısrar eder.  Kız şöyle der: “Sultanım! Bizim buralar dağ memleketi, hayvancılık ve dokumacılıktan başka bir gelirimiz yok, onlarla kıt kanaat geçiniyoruz, dokuduğumuz bezlerden vergi alıyorlar, illa ki bir şey vermek istiyorsan, sadece beni değil de bütün halkı­mızı sevindirecek bir şey yap ve bu vergileri kaldır” Bunun üze­rine Sultan şöyle demiş: “Tamam, çamlarınız kurumasın, kızlarınız farımasın, dokumalarınızdan vergi alınmasın.” Normalde çam cinsi ağaçlar kesilince dibinden filiz gelip yenilenmez imiş.  Ama bu sultan duasından dolayı o bölge çamları kesilse bile filiz gelip kurumadığı, bölge kadınlarının da çok sağlam yapılı olduğuna inanılır. 

Osmanlı vakıf kültürü o kadar gelişmiş neşv ü nema bul­muş ki, akarsuyun olmadığı, kuyu sarnıç gibi su membaları­nın bulunmadığı yerlere de yolcular, özellikle yaz aylarında illa ki susuz kalmasınlar diye toprak küpler konduğu, bunları dolduran, susuz bırakmayan, hatta içlerine kar ve buz taşıyan vakıfların olduğu bir realitedir.(1) Yine çocuklara harçlık ve yevmiye vermek suretiyle kalabalık Pazar ve çarşılarda be­dava su, şerbet ve meşrubat dağıttıran vakıfların ve ailelerin olduğu da bir gerçektir. (2)

Tabiidir ki bunlar; sağlam İslâm inancının güzel tezahürle­ridir.  Peygamber Efendimizden menkul şu rivayet bunlar­dan biridir:

Arkadaşları ile bir kabir kenarından geçen Resûlullah, bir kabir yanında üzülmüş, bir kabir yanında da sevinmiş ve bu duygularını yüzünde gören arkadaşları sebebini sormuşlar.  O buyurmuş ki, “birinci kabrin yanında üzüldüm, çünkü Allah bana gösterdi ki bir kadın, sağlığında bir kediyi bir odada hapsedip aç susuz bırakıp ölmesine sebep olmuş, dolayısıyla büyük azaplar içinde.  İkinci kabrin yanında çok sevindim çünkü çölde yolculuk yapan bir adan susamış ve bir kuyuya inip su içmiş ama görmüş ki, bir köpek susuzluktan dili sarkmış soluyup duruyor.  Adam o hayvana acımış ve inip ona da su çıkarmış, suya kandırmış.  Bu iyiliğinden dolayı Allah diğer günahlarını affetmiş ve kabir azabı görme­mekte, güllük gülistanlık yerlerde vaktini geçirmekte.”(3)

“Gurbette taşa yaslanmayan, evindeki hasırın kıymetini bilmez” diye bir atasözümüz var.  Gerçekten Allah bizleri sonsuz minnet ve şükranlar olsun dünyanın en güzel yerinde yaratmış, Akif merhumun cennet vatan dediğe kadar var.  Her tarafta bitki, nebat, yeşillik, su… Bu vatanın kıymetini yüz­lerce kilometre gidildiği halde kum ve çakıldan başka bir şey görülmeyen Arap çöllerini görenler daha iyi anlarlar.  1985 li yıllarda Hac’da şimdiki gibi imkânlar yoktu, değil soğuk, normal su bulmak büyük bir nimet idi.  Güneşin altında çay suyu gibi ısınmış suları çok içtiğimiz hatta onlara bile hasret kaldığımız günleri hatırladıkça, Hac dönüşü her su içişte ak­lımıza gelir daha fazla şükreder, vatanımızın kadrini, kıyme­tini takdir ederdik. 

Dipnotlar:

1-Türk Kültür ve Medeniyeti Dergisi, sayı 183, s. 20;   Yeşilay Dergisi,

        Ağustos 2003 sayı 837, s. 6.

2-Ali Emirî’nin İzinde, Mehmet Serhan Tayşi, Timaş Yay. 2009, s. 168.

3-Buhârî, Enbiya, 54, Selâm, 153, Müsakât 9; Müsned, 2 /507.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.