Konya
23 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.83
  • ALTIN
    2415.6
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66058.35$

CEMAAT

21 Şubat 2015, Cumartesi 10:00
Cemaat: Birleşen, bir araya gelen, toplanan insanlar ma¬nasına gelir. Ama gerçek maksat, Nurettin Topçu’nun da de¬diği gibi: “vücutların değil, ruhların, fikirlerin, gö¬nüllerin birlik içinde toplanmasıdır.” Allah bunu emredi¬yor, Pey¬gamber bunu tavsiye ediyor ve cemaatle kılınan namazın münferit kılınandan 27 kat fazla sevabı olduğu bildiriliyor.Mehmet Akif Ersoy cemaatte gönül ve fikir birliğinin olmadığını göz¬lemliyor ve şöyle diyor:Neden uhuvvetimiz sadece münhasır namazaÇıkınca avluya herkes niçin boğaz boğazaMemleketimizde ve İslâm Âleminin birçok yerinde bin¬lerce cami yapılı¬yor. Buna sevinmek ve şükretmek gerekir ama, esas gaye, onların içini gönül birliği ile dol¬duracak ce¬maat yetiştirmek olmalı. Peygamberimiz, Efendimiz şöyle buyurmuş: “Ahir zamanda camiler mü¬zeyyen ve mutantan olacaklar ama, cemaat yönünden fakir kalacaklar.” ( ) Bu fakirlik kemiyet yönünden midir? Keyfiyet yönünden midir? Ulema ihtilaf etmişlerdir. Âli isimli bir şâir, taş ve tuğlaya yatırımdan ziyade insana yanı caminin içine, cemaatine yatı¬rım yapılmasını tavsiye etmiş ve asırlar önce şöyle demiş: Mesacid-ü meâbîd ko âdem yapKâbe yapmaktır âdem yapmakTaş ağaç kaydı ne lazım şahımYaraşır şahlara âdem yapmakAdürrahim Karakoç rahmetli daha bir sitemkâr söylü¬yor:Silahsız kuvvetler vakt oldu tamamZamanınız mı yok ölümüsünüzCami cemaati, müezzin, imamİmanınız mı yok, ölümüsünüzDervişler, hacılar, asa kullarıTüccarlar, patronlar kasa kullarıAmirler, memurlar masa kullarıVicdanınız mı yok, ölümüsünüzDüşünenler, okuyanlar, yazanlarIssız yerde haksızlığa kızanlarDadaloğlu miraççısı ozanlarLisanınız mı yok ölümüsünüzBana ne dedikçe bozuldu çarkınİşgale uğradı evinle barkınYeter yattığınız ayağa kalkınDermanınız mı yok ölümüsünüzSahte mücahitler size diyorumHani cihat, nerde gaza diyorumAt sürün erkekçe düze diyorumMeydanınız mı yok, ölümüsünüzNasrettin Hoca’nın küçük çocuğu vardır ama hiç durmaz ağlar, ne yap¬salar fayda etmiyor; “Hanım şu be¬nim kara kaplı kitabı ver bakalım” demiş. Karısı: “ne ya¬pacaksın?” deyince: “Yahu camide ne zaman bu kitabı açıp vaz etmeye başlasam, cemaatin hepisi uykuya dalı¬yor, birazda şu kör¬peye okuya¬yım bakayım, her lahde bu da uyuyacaktır!” de¬miş.Bir beldeye yeni bir imam tayin edilmiş. İlk gün ce¬maat: “Bak hocam! Bizim burası dağ köyü, tarlalarımız uzak, seher vakti sabah namazından önce işe çıkarız, öğle, ikindi namazı tarlalarda oluruz. Akşam namazı da yolda geçer” deyince imam efendi de: “Zaten benim gö-zümde de tavuk karası var”( ) deyip toplu çözümü bulmuş¬lar. Dipnotlar:1- Ez-Zevâid, 741 (6215)Beyt-i âti: Gelecek beyit, aşağıdaki beyit, Dâr-ı bekâ: Ahiret yurdu, Eyyâm-ı ha¬yat: Hayat boyu, Habis: Kötü, yaramaz. Âlem-i ukba: Ahiret âlemi, Âlem-i nâsut: İnsanlık alemi, Nâmert: Mert olmayan kötüler, Tabut: Ölü taşınan sanduka. 2- Halk içindeki yaygın tabiriyle “tavuk karası” hastalığına yakalanan  Kişinin gözü akşamdan sonra karanlıkta hiç görmez. Yani imam; “yatsıya da ben gelemem” demiş.  

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.