Konya
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.34
  • EURO
    35.12
  • ALTIN
    2309.8
  • BIST
    9079.97
  • BTC
    70942.29$

CANİLER İYİCE AZDI

14 Aralık 2016, Çarşamba 07:51

O kadar çok olaylar zinciri içerisinde cedelleşiyoruz ki; gündemle ilgili gelişmelerin hızına yetişene aşk olsun. Başımız hep dumanlı hatta kara bulutlarla örtülü desem daha iyi ifade etmiş olurum söylemeye çalıştıklarımı. Bir bakıyorsun bir haber gündeme bomba etkisi yapıyor ve başlanılıyor bu sefer TV’lerin çok bilen gündemci elemanlarınca yorumlaşma yarışına girilmiş her kafadan ayrı sesler, sanki koro halinde Halep’te öldürülen insanlığın sesini bastırmakla meşgul. Bre insafsız dünya gezegeninde sessizliğin zirvesine demir atmış bir şekilde yaşayanlar, nasıl susarsınız bu dehşete katliama, nasıl göz yumarsınız yukarıdan atılan varil ve misket bombaları ile insanların ölüme yollanmasına seyirci kalınılmasına. Bu ne garabet bu ne insafsızlık bu ne vurdumduymazlık coşkusu. Bir tek Türkiye ile olaylara elinden geldiğince seyirci kalmadan Uluslararası Hukuk Kuralları çerçevesinde angajman gereği haklarını koruma gayretiyle batılı canilerin cinayetlerini işlettiği Deaş sürülerine ve Eset köpeğini destekleyen ve Ypg-Ypj-Pkk’ya alenen destek veren Rus-Abd yanaşmalarına ve onların el altından gizli müşterek güç birliğine karşı, yapmak istediklerinin gereğini tam olarak yerine getiremese de, müsaade bulduğu hak çerçevesinde kuvvet kullanmaya devam ederken başka bir İslam coğrafyasından ne bir destek ne bir yardım alamadan(olmadan) kendi işini görme peşinde ve şu an El Bab’tadır. Bizim bayır bucaktaki yaşananlardan, Halep’teki katliamdan, Suriyeli sığınmacıların her günkü feryatlarından, Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerinin katliamlarından, Myanmar’daki Budist katillerin yaptıklarından rahatsızlık duymaması mümkün mü? Vicdanen gerçekten müsterih mi? Hayır değil. Çünkü yüreğimizi bin parçaya böl sekte buradaki soydaş ve din kardeşlerimizin feryadı her zaman kulaklarımızda, içimizde ve bizimle beraber. Bunları nasıl göz ardı ederiz. Ancak oyunun kuralına göre de şu an; elimizden ancak bu kadar gelebiliyor, bize bu kadar düşmanlık besleyen bu kadar ejderhaların içerisinde, ancak bu kadar yapabiliyoruz dersem, önce kendim inanırım bu sözüme.

Şu kadarını söyleyim ki; bugüne kadar yüzlerce yıl uyutulduğumuz zamanlarla, elimizden gücümüzü alanlar Türkiye’mizi istedikleri gibi bir rotaya istikamet ettirmişler ve aslında istediklerini de almışlardı.  İnanç ve değer yargılarıyla bir Osmanlı mirasçısı olan bir ülkenin kabına çektirilmesi ve modern söylemlerle aslında bağrından ve yüreğinden kopartılması hatta kendi asliye tini inkâr noktasına getirtilmesi bir benliğin topyekûn iflası demek değil miydi? Daha küçük yaşlardan itibaren kendimizi atalarımızı dedelerimizi kötü ve sürekli hain gösterip gâvurların her yaptığını şirin gösterip onlara hayran bıraktıranlarda istediklerini bu meyanda kabul ettirmiş ve tam batılıların özlem duydukları bir gençliğin oluşmasını sağlamışlardı. Bir kimlik hele bir Müslüman kimlik, nüfus kaydında yer alan İslam’a “Ben müslümanım ama şeriat(İslam)tehlikelidir”diyebiliyorsa burada durup düşünmek gerekir. İçimizi, kendimize düşman edenler amaçlarına ulaştı ulaşmasına da, olan bizlere, etrafımızdaki seyirci misali bön bön bakakalanlara duyarsızlığın daniskasını yaşayanlara bırakılmaya çalışılsa da asla Müslüman Türk Milletinin 15 Temmuz ruhunu kimse kaybettiremeyeceklerdir. Türk Milleti elinden tutup önünde gerçekten liderlik yapanların etrafında kenetlenmeyi başarmıştır. Şimdide bildiğiniz gibi Başkanlık konusu ve yeni anayasa çalışmaları gündemin birinci sırasını almakta ve bu konuda Sayın Bahçeli ve ekibinin Türk’ün öz ruhuna uygun ve töresinden kaynaklanan geleneksel devlet yönetimi yapısıyla yeniden tanışmasının ikna çabalarıyla önce kendini inandırmaları sonucunda Reisinde gayretleriyle Ülkemizin önünü açma ve yeniden eski gücüne ulaşma heyecanını yakalama savaşında yalnız bırakmaması doğrusu kayda değer bir vatanseverlik örneğidir. Bu konuda yürekten teşekkürlerimizi borç biliyoruz ve tarih bunu asla unutmayacaktır. Ben inanıyorum ki benim gibi düşünenlerin sayılarının az olmadığını da biliyorum. Vicdani muhasebemiz etrafımızda ve ülkemizdeki yaşananların tamamen önümüzü kapatma, ilerlemeyi engelleme ve bizi birbirimize düşürmeden ibaret olduğunu bilir. Bize düşen bu oyunlara gelmemek ve oyuncuların sahte çakma olduklarını bilmektir. Gâvurlar kendiişleri olduğunda farklı davranıyorlar ve Müslüman coğrafya da bir şeyler yaşatıldığında kör sağır ve dilsizleri bilerek oynuyorlar. Halep’te daha kundaktaki bebekler şehadetle tanışırken hangi yürek bu masumların kanlarının akıtılmasına müsaade eder. Bu öyle bir şey ki; Tarih yine tekerrür ediyor ve batı Hıristiyan dünyası bize, İslam dünyasına bilhassa Türkiye’mize topyekûn kılıcını çekti ve hilal haçlı mücadelesi bizim nezdimizde kesintisiz devam ediyor. Bir kısım aklı evvellerin bu konulara yaklaşımlarının farklı kulvarlarda ve tam batılı kâfirlerin istedikleri gibi sürdürülmek istense de milletimizin selim akılla olaylara yaklaşımı durumun çıplaklığını ortaya koymuştur. Bunlar senden istediklerini aldıkları müddetçe sana sempatikmiş gibi gelirler ama uymadığın takdirde sana düşmanlıkta en ileri düzeydedirler. Baksana alman gâvurlarına bize karşı döviz kurunda işçi kardeşlerimizin dövizlerini bloke edip engellemek istemeleri iyi niyetli bir yaklaşım olarak görülebilir mi? Asla. Ama biz sonuna kadar bu mücadelede REİS’İN ve Türk Milletinin, 15 Temmuz ruhunun yanındayız ve olmaya devam edeceğiz. Bu vesileyle Beşiktaş’taki hain terör saldırısında hayatını kaybeden aziz şehitlerimizin ruhları şad olsun. Milletimizin başı sağ olsun. Bizler bugün tam olarak ağırlığımızı hissettirmek ve Osmanlının gerçek mirasçısı ve küllerinden doğan Türk Milleti olduğumuzu hak ve adalet çerçevesinde yeniden dünyaya tanıtmak ve yeni bir medeniyetin diriliş öncülüğünü yapmak istiyorsak, şu anki çabamızla bu yeterli değil, aynı hızımızı hiç kesmeden Liderin etrafında kenetlenip birbirilerine yeni bir ev ve yuva kurmalarında bağlılıklarını gönül bağıyla süsleyen gelin-damat gibi, varlığımızı bu yola adamalıyız ve yüreğimizin vicdani sesini dinlemeliyiz.

Kim istemez ki; bugün bir sözle ve bu sözün emir telakki edilip dansı yasaklayan bir Kanuninin ulaştığı güç ve Milletler coğrafyasında bir numara olmasını… Olamazsak işte böyle kıvranır ve elin gâvurundan bir şeyler yapsana diye beklemeye kalkarız. Ey Müslüman Türk! uyan ve kendine gel. Ey Müslüman coğrafyanın güçlü sesi: Sen mazlumların sesisin unutma. Sen ayağa kalkarsan tüm millet kalkar, sen ayağa kalkarsan tüm ümmet kalkar, sen önce kendine inan, başarırsın.”Zafer Allah’ındır, sefer bizim”

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.