Konya
24 Nisan, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.93
  • ALTIN
    2428.2
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66728.43$

BOĞAZİÇİ POROVOKASYONU (1)

13 Şubat 2021, Cumartesi 09:29

Amerikan mayalı Robert Koleji. Sözde MEB’e bağlılar ama tam bir misyonerlik okulu. Dış görünüş ile iç âlemin faaliyetleri karanlık hem de tünelin içinde hiç ışık görünmüyor. Kolejin kurucusu bir kökeni Fransız olan bir USA’lı. Evangelist Protestan. İnançlı bir misyoner ve Tanzimat fermanı ilan edildiği yılda yani 1839 yılında İstanbul’a gönderilmiştir.

Memleketin havasını koklayan bu evangelist üretken 1856 ıslahat Fermanı ile Osmanlı toprağında İstanbul’da bir kolej açmaya karar veriyorlar. Bunun açılmasının sebebi hala eski bizansı canlandırmak gibi bir seçenek olabilir mi sizce? Böyle bir hayalin peşinde, ruhen kendilerini hazırlayanlar ellerindeki tüm imkânları seferber edip, Ayasofya’nın hırsını ve hıncını bu yolla almaya ahdetmişlerdi. Kolejin sermayesini zengin bir Amerikalı verirken temeli atılacak toprağı ise(arsayı yani) Türkçü Ahmet Vefik Paşa vermiş, Mithat Paşa ise gerekli kolaylıkların alasını kendilerine sağlamışlardır.

Cyrus Hamlin önce erkek koleji sonra kız koleji içerdeki bizimkilerin yardım ve desteğiyle açarken aslında arkasındaki en büyük güç masonik yapılanmalardı. Önce bu okulun varlığı ile Hamlin Katolik Ortodoks ve Müslümanları değiştirmeyi amaçlamış ise de sonra taktik değiştirerek toplumun ayarını bozmayı daha uygun bulmuş ve milliyetçilik potasını kullanarak İslam dünyası başta olmak üzere bunu parçalamak üzere yoğunlaşır.

Hamlin ülkemizde dini misyoner faaliyetlerini bu kolej vasıtasıyla yürütmeyi amaçlarken değiştirdiği taktik ile laik ve seküler kendi değerlerine düşman insanlar yetiştirmeyi daha uygun görmüş, ektiği tohumlar başta Bulgarlar olmak üzere tüm balkanlı etnik kökenleri harekete geçirmiş, böl, parçala yut taktiği ile ata yadigari şehitler diyarı topraklarda varlığımızla hayatlarını devam ettiren azınlıkların asıl sahiplerine isyanı ile neticelenmişti.

Okulun misyonerlik kisvesi Bulgarlara milliyetçilik ateşini yaktırınca milliyetçilik üzerinden harekete geçen Bulgar gençliği sekülerizmin kollarında kiliseyi de eline alır idaresini ve böylece bağımsızlık tutkusu diğer balkan Slav karışımı topluluklarının da fitilini ateşler. Bulgarların milliyetçi bir söylem ile Bulgarcılık hevesini azgınlaştırmaları karşısında bizimkiler Türkçülük sekülerizminin kollarına kendilerini teslim edip bu şekilde kalem oynatmaya başlamışlar ve basın yayın yoluyla da bunun mücadelesine girişmişlerdir.

Mesela Ömer Seyfettin hem Türkçü hem seküler bir anlayışla sırf Bulgarlara karşı bu cephede duruş göstermiş kalemini bu yönde kullanmış lakin islamın birleştirici bütünleştirici kardeşlik havasıyla ilgili tek kaygı duymadan kendisine öğretilen hayatın dışında başka bir dünya da olmak istemez.(bugünde bazıları hem Müslüman hem de islam’a karşı olduğunu söylemiyor mu?)

İmdi sıkı durun biz biliriz ki milliyetçilik söylemi aynı zaman da masonluk karşıtlığıdır. Oysa Hamlin öyle bir tohum ekmiş ki adamlar hem milliyetçiyiz diye bağırıp çağırmışlar hem de en tepede masonlar bulunmuş ve sistem masonik yapılanma üzerinden yürütülmüştür. Bugün Abdülhamit dizisinde de olduğu gibi padişahı devirmek isteyenlerin bu masonik yapılanmanın etrafında toplanan müritleri olduğu görülmektedir. Bu teşkilat en üstte onun etrafında ise sözde vatan sevdalısı ama gâvura hizmet eden vatan kurtarıcı sahte kahramanlar var.(Mithat paşa gibi).

Mesela şu pisliğini yediğini itiraf edip ballandıra ballandıra anlatan Celal Şengör kolej mezundur. Nejat Eczacıbaşı. Cem Boyner, Zeki Alasya. Talat Halman vs.Şimdi bu profillere bir bakın bakalım hiç vatanını milletini düşünen kendini Türkiye için kendini ortaya koyan İslami değerlere hassas kaç adam var acaba?

Boğaziçi 1971 yılında kurulunca kolej geleneğinden sapmamıştır. Kökenine bağlı kalmıştır. Gayesinin modern çağa uygun laik seküler batıcı tipler olarak hatta değerlerine acayip düşman unsurlar olarak yetiştirmeyi öngören zihniyetinden asla taviz vermeden sanki kurtarılmış bölge gibi hiç kimseyi kendi teşkilat yapı ve anlayışına karıştırmadan, karışmasını dahi istemeyerek kendi harmanladığı misyonunu bugüne kadar sürdürmüştür.

Yani batıcılığı baş tacı edinmiş, masonik yapılanmanın güdümünde sözde bilim yuvası, aslen Türk ve İslam düşmanı bir tezgâhın otağında bilim üretmek yerine masonik misyoner ve değer yıkıcı çalışmaların odak noktası haline gelen, milletin kimyasına ters hareketlerin yoğunluk kazandırıldığı eylem yeri haline gelen ve LGBT’lerin açıktan destek bulduğu bu okulda resmi ve tamamen açık olarak cinsiyetsiz tuvaletlerin kurulduğu bu çağdaş modern tezgâhtan siz hiç kapitalizm ve sosyalizm dışında başka bir eylem söylem duyabilir misiniz?  

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.