Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63587.088$

BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLER (1)

21 Nisan 2021, Çarşamba 09:23

Bizi biz yapan ve ayrıcalıklı kılan özel değerlerimiz/hissettiklerimiz vardır. Bu bizim esasımız, mayamız, farklılığımız ve kökenimiz ve hayata tutunuş biçimimizdir.

Bu köke sahip çıkmak, şahsiyetimizi ortaya koymak, kalabalık dediğimiz yığınları bir istikamete yönlendirmek ve bunu bir kıymetler manzumesi haline getirmek.

Düşüncenin şuur alması, vukufiyet ve esasa yürüyen fiiliyata uzanma, güçlü ideallerle donanımlı bir cemiyet ahkâmı, örf adet ve törelerin yetkinliği, bağların kıvam haline gelerek güçlenmesi ve yaşamanın bir anlamı olduğunu kavramak.

İnsanlarda kazanılan ruh bütünlüğü, içteki öz cevherin dışa yansıması, yozlaşma ve yabancılaşmalara karşı kavi bir kale ve bir ümit kırıntısı kadar da olsa içinde yaşattığın saygın duygular.

İşte bir ferdin veya bir ailenin, bir toplumun silsile biçiminde tüm organizmalara etki eden en önemli değerler manzumesi ve onu ayakta tutan, onun sahip olduğu inanç biçimi yani yaşama tarzı yani hayata bağlayan manevi dinamizm dediğimiz olay; kültür denilen hayatın ta kendisidir.

Bugün, ülke kaynağını kullanıp yöneteninden, en ücra köşelerde varıp varlığını sürdüren hayat mücadelesi veren her kim varsa bize ait ve özgü olarak nitelediğimiz bu değerler kavramını, bu terkibi hassasiyeti anlamak, varlığında anlamlandırmak ve yön bulmak zorundadır.

Bir hedefe kilitlenmek için önce hedefin belli ve bilinmesi gerekir. Bir ülkeyi ayakta tutan sağlam güçlü kültür ve eğitim politikaları oluşturmadan belirlenen hedefe emin adımlarla varmak mümkün değildir. Bilinçli ve müspet bir anlayışı topluma kabullendirmeden veya şekillendirmeden içten gelen bir öze bağlı anlayışı ona güçlü bir şekilde hissettirmeden atılacak her türlü hamleler boşa çekilen kürektir.

Sadece ekonomik ve rakamsal yönlendirmelerle, sadece finansal işlemlerle halkı anlamaya çalışmak yeterli ve geçerli değildir. Lidyalılar tarihte ilk kez parayı kullanan bir kavim olarak bilinir. Ekonomik ve ticari güçleri vardı. Ordularından ziyade bunlara güveniyorlardı. Fakat işler hiçte öyle anladıkları gibi gitmemiştir. Sırf ticari arzular, siyasi yelpazeler ve ekonomik yetkinlikler ile arzulanan hedefe varmak burasını korumak ya da ülkemizi özlediği noktaya sadece bunları temin ederek ulaştırmak ve böyle bir düşünce ile hareket etmek mümkün değildir.

Bugün ülkemizde uygulanan İzmir iktisat kongresi ile hayata geçirilen karma ekonomi modelinin ya da daha açık ifadeyle kapitalizmin meyvelerinin bu toplumdaki geldiği durumu ve bunun halkın idare hayatına ve iradesine nasıl yansıdığı halleri bir muhasebe süzgecinden geçirdiğimizde; körü körüne bir taklitçiliğin, kendi köklerinin derinliklerinden uzaklaşmanın, meselenin gerçek manada ilmi düzeyde bir tahlil ve analizinin yapılmadan sırf siyasi gayeler uğruna maziden kopartılan bir toplumun hala devam ede gelen sancılarını ve toplumsal hastalıklarını görmek mümkündür.

Gelip geçici anlık ve durumu kurtarma, batıya bağımlılık ve köleci mandacı zihniyetin kök salması gibi tamamen kültür emperyalizmine kapı aralayan uygulamalar bu millete en büyük kötülük olarak yerini almış olup hiç kimse bu konuda aksini iddia edemez. Öyle olsaydı Ankara’da DTCF ‘nin niçin kurulmak istendiğini bir araştırsınlar bakalım. Bugüne kadar yaşadığımız fırtınalar niye dinmiyor? Bugüne kadar ülke yönetiminde rot balans ayarı yapmaya kalkışanların istekleri niye bitmiyor? Tanklar Sincan’da hangi amaçla yürütüldü? Eğer aklımız ve kalbimiz ve dahi vicdanımız varsa biraz tarih biraz sosyoloji biraz da gerçekten ülkeler arası strateji ve jeopolitik kavramını bilenler, eğer ülkelerine hakkaniyetle hizmet etmek istiyorlarsa o zaman bu milletin sahip olduğu manevi dinamikleri korumak, geliştirmek sağlamlaştırmak ve gelecek nesillere taşıyıp aktarmak için elini taşın altına koymalılar ki elzemdir ve dahi gereklidir diye düşünüyorum.

En sosyalistinden en muhafazakârına varıncaya kadar bu milletin değer yargılarına karşı körü körüne kin beslemek yerine, onu anlamak gibi bir kabiliyeti öne çıkarır, maziyi anlarsak istikbali de herhalde kavramamız zor olmayacaktır.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.