Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63750.165$

BİZ BİRLİK OLDUKÇA (1)

13 Mayıs 2020, Çarşamba 08:13

Ülkemizin jeopolitik hassasiyeti hem kendini hem de dışarıda bize karşı negatif algı üreten kesimleri ziyadesiyle ilgilendirmiştir. Karanlık kapılar ardında beslenen kargalar fırsat buldukça gak guk sesleri çoğaltarak içeride resmen ve alenen kendilerine destek veren ve onların ağzıyla şov yapan kukla muhalif kanadın çığırtkanları ve mankurtları vasıtasıyla bizi kendi içimizde durdurup sindirmeye ve yıldırmaya gayret etmekte ve ülkemiz içindeki en ufak meseleleri dahi kendi açılarından allandırıp pullandırarak, pahalıya satmaya hatta tehditkâr boyutlara varan söylemleriyle işi azdırmaya çığırından çıkarmaya çalışmaktadırlar. Bunu nerden mi anlıyoruz tabi’i ki medya paylaşımlarından, kendi kanallarından ve onlara yakın olan kiralık beyinli adamlarından anlıyoruz.

İngilizlerin bundan iki yüz yıl öncesine dayanan bir çalışmaları vardı. Hala da etkisini kaybetmiş değil.   Neydi bu mesele: Şark Meselesi. Bu İngiltere’nin stratejik bir yatırımı idi. Kendi çıkarına uygun, kendi izlediği politikalarını yerli mankurtlar eliyle uygulamaya zemin oluşturacağı dâhiyane bir fikir ve eylem idi o zamanlar. Sömürgeler Bakanı Gladstone'un: “Bu Kur’ân, Müslümanların elinde bulunduğu müddetçe, biz onlara hakiki hâkim olamayız. Ne yapıp yapıp, bu Kur’ân-ı sükût ettirip ortadan kaldırmalıyız. Yahut da Müslümanları ondan soğutmalıyız” sözleriyle açıkça ifade edilen "Müslüman toplumların kimyasını dönüştürecek, ruh köklerini kurutacak" bu plân çerçevesinde her türlü fitneyi kullanan ve İslam âlemini bir arada tutan hilafetin kaldırılmasıyla birlikte İslam coğrafyasını birbirinden koparan İngiltere, Kemalist kadro eliyle de Türkiye'de Müslüman kimliğini yok etmeye çalıştı. ‘Modernleşme’ adı altında yaptığı icraatlarla, ezan-ı Muhammedî'yi Türkçeleştiren, Kur'an öğrenimini yasaklayan, harf devrimi ile Kur'an alfabesini ortadan kaldırıp yerine Latin alfabesini getiren Kemalist kadro, sekülerizmi bir pranga olarak bu milletin boynuna astı.(Diriliş Postası.8Kasım 2016)

Bugünde gündemi meşgul eden hayati öneme sahip konular varken bazı muhalif kanadın arkalarını batıya dayayan temsilcileri başta twitter hesapları olmak üzere yaptıkları beyanlarıyla milleti hem germeye hem de ülkemizin aşmaya çalıştığı sıkıntıların önüne takoz koymaya canla başla çalıştıkları görülmekte bu aziz vatanın gelişmesini, büyümesini, kalkınmasını istememektedirler.

Bunları artık millet görüyor diyelim. Görüyorlar hatta muhalif kanadın bağımlıları da bunu görüyor ve izliyorlar lakin doğrunun hakkını vermekten o kadar uzak, o kadar korkak, o kadar içlerini sinmiş ki batıl hastalıkları hala doğruya doğru, yanlışa yanlış demekten imtina ediyorlar ve bu duruma müdahil olamıyorlar.

Az yukarıda bahsettiğimiz İngilizlerin planına uygun olarak bizim ülkemizde de gerçekleştirilen kökten değişimler ile Müslümanların kitaplarıyla olan bağlantıları koparılmaya çalışılmış ruh köklerimizi kurutmak için çaba harcanmış, ezan, kur’an, bayrak, cami, cemaat, gibi kavramlara savaş açılmış ve elimizden inancımız resmen alınmış, yasaklar, Türkçeleştirme çabaları ile ruha indirilen darbeler, askeri vesayetler, değerlerimizi hiç eden uygulamalar her ne varsa kutsala dair hepside yaralanmış ve milletin bağrına sanki bir hançer saplanmıştı ki hala acısı yüreğimizde hissedilmektedir.

Bütün bu üretilen planların tek gayesi vardı. Müslümanları Kur’an’dan inançlarından koparmak, onları yeryüzünden silmek hatta ya da batının zengin sömürge ruhlu devletlerine bağımlı ve kul yapmak ve onların içişlerimize karışmasına, bizi resmen yönetmelerine zemin hazırlamak. Bunda başarılı oldular mı sizce? Oldular. Hem de bayağı oldular. Bu oluşum iki yüzyılı aşkındır devam ettirilmeye çalışılmaktadır.

Şimdi temel mesele nedir, Biliyor musunuz? Aslında hepimiz biliyoruz. Türkiye’de şu anda muhalif kesimin beklenti ve uygulamaları ile mevcut hükümetimizin yönetim ve uygulama ile ilgili çalışmaları tamamen birbirine zıt durumdadır.

Batının hegemonyasına talip ve âşık muhalif kesim, aşırı bürokrasi ve resmi ideoloji tandanslı söylemleriyle bugün yönetimin tüm uygulamalarına resmen savaş açmış durumda her ne yapılsa eleştirmekte, üslubunu bozmakta, üstelik bunu batılıların dilleriyle aynı doğrultuda sürdürmekte ve milletin hayrına olan hiçbir şeyin yanında olamamaktadır. Aslında olmak istememektedir. Alışmışlar tek parti iktidarı tarzlarına kendi dönemlerindeki gibi “dediğimiz dedik çaldığımız düdük” hesabı peşinde olduklarından bugüne kadar iktidardan uzak kalmaları azgın söylemlerini gün be gün sertleştirmiş ve darbe çığırtkanlıkları yapmaktan dahi utanıp sıkılmadan bahsetmişlerdir. Bunlar da iyi biliyorlar ki aziz milletimiz 15 Temmuz’da kalkışma yapan FETÖ’cülere karşı nasıl tankın önüne yatmışsa ve onlara ve batıya iktidar olma şansı vermemişse bugünde buna benzer bir eyleme karşı bu sefer daha fazlasıyla ve misliyle karşılık vermekten çekinmeyecektir. Bu böyle biline.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.