Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.97
  • ALTIN
    2438.7
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64641.34$

BİRGÜN HESAP VAR

04 Nisan 2016, Pazartesi 11:44

Allah Teâlâ, kıyametin ne zaman kopacağını kullarına bildirmemiş, lâkin sadece bazı alâmetlerini haber vermiştir. Dolayısıyla asıl mesele kıyâmetin ne zaman kopacağı değil herkesin kendi kıyâmeti olan ölüme ve ölüm ötesi olan ahiret hesabına hazırladığıdır.

Bir cuma günüydü. Peygamberimiz (s.a.v.) minberde iken bir adam mescide girdi ve onun konuşmasını keserek, “Ey Allah’ın Resûlü, kıyamet ne zaman kopacak?” diye sordu. Sahâbe, soruyu soran kişiye susmasını işaret ettiyse de o, aynı soruyu üç kez tekrarladı.

 

Efendimiz, namazı kıldırdıktan sonra, “Kıyametin ne zaman kopacağını soran kişi nerede?” dedi. O adam, “Benim, Yâ Resûlallah.” diyerek cevap verdi. Peygamberimiz, “Kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu. O adam, “Benim çok fazla amelim yok. Lâkin ben Allah ve Resûlü’nü gerçekten seviyorum.” dedi.

 

Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz, “Kişi sevdiğiyle beraberdir, sen de sevdiğinle beraber olacaksın.” buyurdu.(1) Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) yine bir başka gün şöyle anlatır:

 

“Bir adam vardı, (günah işlemekte) çok ileri idi. Ölüm gelip çatınca oğullarına:                                    «–Ben ölünce, cesedimi yakın, külümü iyice ezin ve rüzgârın önünde savurun. Allah’a yemin ederim ki, eğer Rabbim beni bir yakalarsa hiç kimseye vermediği azabı verir!» dedi. Öldüğünde, bu söyledikleri kendisine yapıldı. Allah Teâlâ yeryüzüne emrederek:                                  «–Sende ondan ne varsa bana toplayıver!» dedi. Arz da topladı. Adam ayakta duruyordu. Cenâb-ı Hak:                                                                                                                                               «–Niçin böyle bir vasiyette bulundun?» diye sordu. O kul:                                                                        «–Senden korktuğum için ey Rabbim!» cevabını verdi. Allah Teâlâ Hazretleri de onu affetti.”(2)     

Varlık âlemine gelen bütün insanları ve cinleri nerede ve ne halde olurlarsa olsunlar mahşer meydanında bir araya getiren,(3) işlerinden ve hâllerinden hiçbir şey kendisine gizli kalmayan Allah Teâlâ onlara şöyle hitap eder:

 

“Bugün mülk ve hâkimiyet kimin? (Mahşer halkı şu cevabı verir(4) : Mutlak gâlip, tek hâkim olan Allah’ın!”(5) “İşte o gün insan hakikati anlar, fakat o zaman anlamanın kendisine ne faydası olacak?”(6) Cenâb-ı Hak, Kur'an-ı Keriminde:

 

 “Kim zerre kadar hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre kadar şer işlemişse onu görür!”(7) buyurarak inkârcıların dünyada yaptığı iyiliklerin de karşılıksız kalmayacağını bildirirken, Rasûlullah (s.a.v.) de şöyle buyurur:

“Gerçek şudur ki kâfir bir iyilik yaptığı zaman, onun karşılığında kendisine dünyalık bir nimet verilir. Mü’mine gelince, Allah onun iyiliklerini âhirete saklar, dünyada da yaptığı kulluğa göre ona rızık verir.”(8)                                             

Bir şahıs, Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’e gelerek:                                                                                                                                                “–Ey Allah’ın Rasûlü, Allah’ın sana öğrettiklerinden bana da öğret!” demişti. Rasûlullah (s.a.v.) onu, kendisine Kur’an öğretmesi için ashâbından birine gönderdi. Sahâbî ona Zilzâl sûresini sonuna kadar öğretti. “Kim zerre kadar hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre kadar şer işlemişse onu görür!” âyetlerine gelince, bu ifadelerden son derece müteessir olan şahıs, derin düşüncelere daldı ve:                                                                                                             “–Bu bana yeter!” dedi. Bu durum Hz. Peygamber (s.a.v.)’e haber verilince:                                                 “–Onu bırakın! Zira o hakîkati idrak etti, anlayış sahibi oldu” buyurdu.(9)

 

Müslüman olarak ruhunu teslim edemeyenin ebedi hayatımız olan âhireti mahvolmuş demektir. Kişinin Müslüman olarak yaşayıp, Müslüman olarak ölebilmek için her türlü sıkıntı ve meşakkâti göze alarak Rabbinden  “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve Müslüman olarak bizim canımızı al.”(10) diye Mevlâ’dan yardım ve inâyet istemelidir.

 

İnsan, Müslüman olarak ruhunu teslim etmiş ise dünyada ki kulluk imtihanını başarmış ve inşâAllah cenneti hak etmiş olur. Mevlâm kendine hakiki mânâda kul olmayı ve razı olduğu kullarından eylesin. Akıbetimizi hayr eylesin. Gönülden Muhabbetlerimle.

 

Dipnotlar:                                                                                                                                                      

1-Tirmizî, Zühd, 50.                                                                                                                                   

2-Müslim, Tevbe, 25; Buhari, Tevhid, 35, Enbiya 50.                                                                                 

3-Hicr, 24-25; En’âm, 128; Âl-i İmrân, 9, 25, 55; Nisâ, 87, 172; En’âm, 38; Kehf, 47.                                  

4-Zemahşerî, V, 177; Ebu’s-Suûd, VII, 271, (Mü’min, 16). Mü’minler bu cevabı büyük bir sürur ve lezzet içinde verirken, kâfirler de kaçırdıkları fırsatın kederi ile boyunları eğik bir vaziyette verirler. Çünkü mü’minler bu sözle yüksek makamlara nâil olacaklar, kâfirler de dünyada iken böyle söyleyemedikleri için şiddetli bir üzüntü ve tahassür duyacaklardır. (Kurtubî, XV, 300, [Mü’min, 16]; Râzî, XXVII, 41, [Mü’min, 16.                                                             

5-Mü’min, 16.                                                                                                                                               

6-Fecr, 23.                                                                                                                                                  

7-Zilzâl, 7-8.                                                                                                                                                      

8-Müslim, Münâfıkîn, 57, 56.          

9-Suyûtî, ed-Dürrü’l-mensûr, VIII, 597.                                                                            

10- A‘raf Sûresi, 126.    

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.