Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.57
  • EURO
    35.03
  • ALTIN
    2424.3
  • BIST
    9722.09
  • BTC
    64195$

Batı Uygarlığı Üzerine İki Saptama (1)

06 Ağustos 2016, Cumartesi 09:47

15 Temmuz 2016 Cumartesi gecesi ülkemizde kanlı bir hükümet darbesine tevessül edilmiştir. Ülkemizde gelmiş geçmiş darbelerle bu darbe teşebbüsü karşılaştırıldığında şaşkınlık ve nefretle karşılanmış ve darbe teşebbüsünde sivil halk kitleleri, resmi devlet kurumları ve milletin varoluşsal kurumları (Meclis, Külliye, Özel Kuvvetler Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü) hedef alınmasına bakılırsa sadece sivil hükümeti devirmek değil de ülkeyi topyekun insan gücünü ve milli varlıklarını budamayı hedeflediği söylenebilir. Bu nedenle halk diğer darbecilere cevabı ertelemeli (hür seçimler yoluyla) bunda ise anında vermiştir. Ülkemizde halkımızın kendi iradelerine zorbaca yapılan müdahaleyi reddettikleri görüldü.  

 

Ülkemizde darbe-i hükümetlerin tarihine bakıldığı zaman Osmanlıdan bu yana pekçok örneğine tanıklık edilmiştir. Osmanlı döneminde darbei hükümetlerin, çoğunlukla sadrazamların, nadir de olsa padişahların alaşağı ettiği görülür. II. Osman (Genç), III. Selim ve Sultan Abdulaziz darbei hükumetle, yalnızca iktidardan değil canlarından da edilen talihsiz sultanlardır.

Cumhuriyet dönemindeki ilk darbeci hükümet biz Nato’ya girdikten ve Gladyo Örgütü ülkemizde örgütlendikten sonra 1960 yılında yaşanmıştır. O darbeyle Menderes’in Türkiye’nin ABD ile bağımlı değil de bağımsız müttefiklik politikasına geçme iradesinin cezalandırıldığı söylenir. 1960 Askeri Darbesi ordunun hiyerarşik komuta kademesiyle değil de ABD’de eğitim gören 38 genç subay (albay) tarafından yapılmış ve ordunun omurgası milli olmaktan çıkarılıp süper güçle entegrasyonu sağlayacak bir yapıya geçilmesi sağlamıştır. 27 Mayıs Darbesinde  275 general ve amiralle, 7.000 albay, yarbay ve binbaşının ordudan tasfiyesine karar verilir. (http://as-der.org.tr/alinti-makaleler/item/3154-27-mayis-darbesi-tsk--ya-yonelik-bir-operasyon-muydu) 18.07.2016.

 

1971’deki Askeri Muhtıra ile AP Hükümeti düşürülmüş, teknokratlar hükümeti kurulmuştur. 12 Eylül 1980 Askeri darbesi hükümetlerin anarşiyi önleyemedikleri gerekçesiyle yapılmıştır. 28 Şubat 1997’deki Post-Modern Darbe ile Refah-Yol Hükümeti düşürüldü. 27 Nisan e. muhtırasında AK Parti Hükümeti uyarılmak istenildi. Ama ordunun komuta kademesi geri adım attı.

15 Temmuz 2016 Cuma gecesi tevessül edilen darbe-i hükümet sonrası batılıların demokratik değerlere sahip çıkarak meşru hükümetin yanında yer alıp darbecilerin ağır silahlarla şehit ettiği polis, asker ve sivil yurttaşlardan oluşan 237 yurttaşın acımasızca öldürüldükleri mekanlara gelip saygı duruşuyla destek vereceklerine yada Avrupa başkentlerinde mitingler düzenleyeceklerine hükümetin darbecilere karşı getirdiği önlemlerin antidemokratikliğinden söz etmeleri yıllar önce Batılılarla ilişkin iki yargımı doğrulamış oldu.  

1.Batı medeniyeti alternatifini kendi içinde çıkarabilen bir yetiye sahiptir.

Batı medeniyeti kadîm bir medeniyettir. Hafife almak tehlikelidir. Çünkü onlar nice haksızlıklarını hakkaniyet, nice zulümlerini adalet olarak takdim edebilmişlerdir. Kökleri dini kulvardan hem Yahudi hem de Hıristiyan medeniyetine, dünyevi kulvardan da eski Grek ve Roma/Latin medeniyetine dayanır. Bu nedenle batı medeniyetine Judeo-Christian medeniyeti ismi de verilir. Bu medeniyet hem pagan hem dini metafiziğe sahiptir. Hem dünyevi hem de ruhani yanı vardır. Bu medeniyetin üçlü saçayağı: Grek rasyonalizmi, Roma pragmacılığı ve Hıristiyan Haçlı Taassubu üzerine bina edilmiştir. Batının, diğer uygarlıklarda olmayan önemli bir yetisi vardır. Batı alternatifini kendi içinden çıkartabilen bir yetiye sahip medeniyettir. Hangi tür yönetim başa gelirse gelsin batı değerleri ayakta kalır ya da batı değerlerini tahrip etmeyecek bir yönetim başa gelebilir. Kilisenin otoritesi zayıflayıp krallık yönetimleri kurulsa, kapitalistler (sermaye güçleri) krallıklara boyun eğdirseler, bolşevikler çarları devirseler, demokratik yönetimler otoriter faşist yönetimlerce devrilseler, sonra da sosyal demokrasiler gelse, ya da AB’nin kurulup dağılması sonucu değiştirmez. Ellerindeki mevcut metafizikle batı medeniyet değerleri ayakta kalmaya devam eder. Batı Uygarlığının üçlü bir saç ayağı üzerinde geliştiğini söylemiştik.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.