Konya
16 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.43
  • EURO
    34.45
  • ALTIN
    2489.3
  • BIST
    9679.8
  • BTC
    62571.15$

BAŞKANLIĞA ADIM ADIM (7)

21 Ocak 2017, Cumartesi 08:20

Bünyeler sağlıklı olursa İşlevini tıkır tıkır yerine getirir. Ama vücudun herhangi bir uzvunda meydana gelecek bir rahatsızlık zamanla diğer organlara da eğer zamanında gerekli tedbir alınmazsa olumsuz bir şekilde etkileyecektir. Çünkü vücudun bütün uzuvları saatin tık tık çalışması gibidir. Dişliler ve çarkın muazzamlığı aynen insan-saat-zaman üçlüsünün ölçülü ve ahenkli bir şekilde uyumunu ortaya kor.

Bir sistemin ana kumanda mekanizması vardır. İnsan vücudunda kalp ve beyin bu işlevin kumanda merkezidir. Devletlerde öyle. Çarkın mükemmelliği ya da sistemin uyumluluğu birbiriyle olan bağlan tılarının sağlamlığı ve hiyerarşik düzenin aynen kurulu saat gibi çalışması, insana topluma ve devlet işlerine de olumlu yansıyacaktır. Türkler kadar dünya da teşkilatçı bir millet var mı? Bilmiyorum. Mesela Mete Han’ın getirmiş olduğu onluk sistem halen dünya ordularında kullanılıyor. Yine devlet idaresi ve yönetimi ve yönetime eleman yetiştirilmesi hep titizlikle takip edilmiş, Osmanlı zamanında bürokrasiye eleman yetiştiren Enderun mektepleri bulunmaktaydı. Sancaklarda güngörmüş devlet yönetimini bilen bir Lala her zaman şehzadelerin iyi yetişmesi için, ona gerekli talim ve terbiyeyi kazan dırmaya tecrübelerini paylaşmaya gayret etmiştir. Evet devletin özellikle 1579 yılından sonraki devirlerinde hem Avrupai tarzın kültürel ve askeri yönden gelişimi hem de, bizim sahip olduğumuz asli değerlerden yavaş yavaş uzaklaşarak(uzaklaştırılarak) kültürel aktiviteye yani kültür emperyalizminin bütün hücumlarına maruz kalıp taklide kapı aralamamız ve ilmi fenni çalışmalardan uzaklaşmamış bizim için düşüşün temel nedenleri olarak görülse de yine o gelenekçi yapı çağın güçlü devletleriyle boy ölçüşecek güç ve kudretteydi.

Bugün başkanlık sistemi dediğimiz çark ABD gibi bir devlette muntazam işliyorsa, devlet mekanizmasını oluşturan toplumsal müesseselerin günün şartlarına cevap vermesinden kaynaklanır. Yani burada toplumsal kurumsallaşmanın sağlam ve bozulmadan günün şartlarına göre işlemesinden müteakip, toplumsal ihtiyaçlara göre ayarlanması ve devam ettirilmesidir. Ciddi ve itibarlı bir şekilde akıl fen ilim örgüsünde kendini yenileyen ve sağlamlaştırılan yapı velev ki; yönetimin başına Trump gibi bir deli gelse de ya da Obama gibi bir haysiyetsiz Müslüman düşmanı gelse de yine Amerikan yönetimini ve ekonomisi bir numara olarak tepe noktasında şimdilik duruyor. Peki, bizim sorunumuz nedir? Diye sorsak bu bağlam da. Evet, bizim sorunumuz gerçekten kalıcı müesseseler kurup onları gereği gibi koruyamamaktan kaynaklanıyor. Bir örnek veriyim. Bugün kullandığımız etik, ahlak, insan hakları, adalet, hak, hukuk, eşitlik vs. gibi kavramları dillendiren ve bunun sadece kendi ürettikleri bir sistem olan demokrasi içerisinde sunum yaptıkları ve bunun için dünya da şu anda büyük katliamların yaşandığına bakacak olursak, ülkelere demokrasi getireceğim diye meydana çıkanlar en büyük katliamların sorumlusu ve vebal taşıyıcısı iken ve en büyük katliamlara maruz kalan İslam toplumları iken, neden birimiz çıkıp ta yahu kardeşim sizin bu saydığınız kavramların hepsini İslam (bin dört yüz sene) önceden bildirmiştir, diye söyleyemiyoruz? Cevabı basit çünkü bizler batılı ülkelerin sözde demokrasi adı altındaki baskıcı tutumu ve kültürel emperyalizmi altında tutuluyoruz. Kafa yapısı batıya endekslenmiş kendi ülkesinin yapı taşlarına bakmadan doğrudan alınan çakma müesseseler ile batı her bakımdan kendine bağlı organizasyonlar geliştirmiş ve ekonomik askeri kültürel yönden bağımlı hale getirmiştir. Ya da şöyle bir soru soralım. Hadi batının kendi sistemi ve geleneksel yapısı içerisinde ürettiği sistem, niçin bizim gibi ülkelerde büyük sorunların çıkmasına ve toplumsal çalkantılara sebep olabiliyor? Mesela parlamenter sistemin İngilizlerin bize hediyesi olduğunu basından öğreniyoruz. Bu iki başlılık ve sürekli zorluklar çıkaran model, kendini niçin yenilemek gereğini duymaz? Niçin birileri bu sistemin devamını savunur ve kan dökülmeden bahseder? Halbuki madem sorun var, madem millete gidilecek, o halde sor millete? Ne istiyor? Neyi kabul ediyor? Bu milletin ferasetine güvenmiyor musunuz? Madem egemenlik hakkı millete verilmişse niye millete gidilmekten korkuluyor? Mademki bizim ülkemizde de doksan küsür yıldır devam eden ama artık milletin ihtiyaçlarına göre yeniden şekillenmesi gereken bir sisteme ihtiyaç var, o halde günün şartlarına göre yenilenmeli değil mi? İsveç’te, İngiltere’de sembolik krallıklar var. Bu devlet geleneklerinde olan bir yapı. Ama orada Ortaçağ düşüncesiyle yönetim yetkileri olan bir kral yok ki?  Yine parlamentoları var ve diğer müesseseleriyle birlikte çalışıyorlar. Bizler her şeyi kökten kazıdık tarihte en çok devlet kuran bir milletiz ama devleti teşkil eden müesseselerde gerçek yapılanmayı henüz rayına oturtamadığımız için sürekli tökezliyor ve birbirimizle uğraşıyoruz. Biz model kuracaksak evet Avrupa’nın bugünkü temel yönetim organlarını bileceğiz zaten şu anda bu çarkın içindeyiz ama bilelim ki bize uymayan tarzında direnmemeliyiz. Bizim kendi geleneksel devlet yapımızı ne çabuk unuttuk? Tarihe bir göz atın bakın bakalım. Acele alınan kararlar uyduruk ve çakma yapılanmalara zemin hazırlar. Başkanlık sistemi demek Türk’ün asil ruhuna dönmesi demektir. Kendini içinde bulması demektir. Kendini tarih şuuru ve kültürel birikimlerine teslim etmesi demektir. Mete Han’dan başlayan devlet çarkında, Osmanlının yıkılışına kadar devam eden ve Selçuklu ve diğer İslam ülkelerinin müesseselerini göz ardı etmeden yeniden onları taramak/tanımlamak ve üzerinde düşünmek gerekir.  Ha bir korkuları var. Efendim rejim değişikliği falan filan. Yok, öyle bir şey. Zaten şu anda üzerinde çalışılan yeni düzenlemede Anayasa ile ilgili ilk dört madde aynen devam ediyor. Meraklıları varsa bir baksınlar neymiş bu ilk dört madde, kurdun kuzuyu yemek için bahane üreterek niye suyu bulandırdın demeye gerek yok. Yukarıda saat-insan –zaman örneğini vermiştik bunu artık şu şekilde içselleştirebiliriz. Başkan-Devlet-Millet…

Ha unutmadan başkan demek Bir Milleti temsil eden demektir. O ülke demektir. Asalet demektir. Nasıl ki eskiden belediye başkanlarına Şehremini diyorlardı, başkanda aynı eminliği taşımalı. Yoksa aynı şeyimi düşünüyorsunuz? Yok, yok söyleyim öyleyse. İstanbul’u İstanbul yapan şehremini şimdi bu dediğimiz sıfatlara gerçekten yakışıyor değil mi? Rabbim yolunu ve bahtını açık etsin. Türk Milleti her şeyin en güzeline layıktır.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.