Konya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.38
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2325.8
  • BIST
    9079.97
  • BTC
    70443.01$

Anestezi (Narkoz)

27 Ağustos 2021, Cuma 08:26

Tıb târihinde ameliyatlarda anestezi uygulaması ilk defa Müslü­man doktorlar tarafından kullanılmıştır. Gurit, Keppeler, Leclerc, Ulmann gibi tıb târihi üzerine araştırmalar yapıp eserler yazan Batılı ilim adamları, bu ko­nuya hiç yer vermezler ve anestezi, yâni nar­kozla uyuşturup ameliyat yapma işini, 1850 yılından Dr. Junker ile başla­tırlar.

Ağrıların dindirilmesinde, ameliyatlarda afyonu narkoz olarak ilk defa Müslüman doktorlar kullanmışlardır. İslâm Tıb târihçisi Sela­haddin, “Nuru’l-Uyûn” isimli eserinde 9. Yüzyılda Sabit b. Kurra’nın afyonu (haşhaşı) narkoz olarak kullandığını yazar.(1) Yine Ali b. İsa isimli Müslüman âlim de, Batılılar­dan asırlar önce yaptığı göz ameliyatlarında, anestezi kullandığını “Tezki­ratü’l-Kehhâlîn” isimli eserinde zikreder.(2)

Eczaneler:

9. Yüzyılda Batıda doktora gidenlerin dışlanıp cezalandırıldığı bir dö­nemde, sâdece Bağdat’ta 60 eczanenin reçete ile ilaç sattıkları tespit edil­miştir.(3)

James ve Thorpe isimli Avrupalı âlimler bu konuda şöyle derler: “Ticari amaçla ilk eczaneler İslâm dünyâsında 9. asırda açılmıştır. Yapılan hapların dışının şeker ve gülsuyu kokusuyla kaplanıp, yutu­labilir ligini kolaylaştırmak da onların icadıdır. Bugün bile batıda kullanılan ilaçların birçoğunda hâlâ o dönemden kalma Arapça isimler var­dır.”(4)

Ortaçağda Papalık ve onun kara cübbeli, kara ruhlu temsilcileri doktora gitmeyi, tedâvi olmayı, derde derman aramayı, tabiî veya kimyevi ilaçlarla şifa bulmayı, eczanelere müracaat etmeyi tevek­küle aykırı küfür gibi görmüşler, böyle hareket edenleri zayıf îmânlı telakki edip, günahkâr kabul etmişler, ısrar edenleri de aforoz et­mişlerdir. Papalık temsilcisi Tatiaan bu hususta şöyle açıklama yap­mıştır:

“Dünyevî ilaçlara, ot ve köklere inanmak, her şeye kadir Allah’a karşı bir güvensizlik ifâde eder. İnsanları Tanrıdan çevirmek isteyen şeytanlarla fena ruhlar, budalalarla îmânı zayıf bulunanları kandı­rıp aldatmaktadırlar. Eczacılık her çeşit şekiller içinde bu nevi iğ­falkâr sanat ve hareketlerden doğmuştur. Maddeye güvenerek onunla tedâvi olmak isteyen kimse, kendisini Tanrı’nın kudretine terk ederse çok daha çabuk şifa bulur. İlâhî kudrete başvurma ye­rine, neden bir köpek gibi otlar, yılanlar, istakozlar vb. hayvanlarla tedâvi olmayı tercih ediyorsunuz?”(5)

Birinci Haçlı Seferinin büyük vâizi Bernhard (1090-1153) ya­bancı bir iklime yâni Filistin bölgesine geldikleri için birçoğu hasta­lanan asker ve papazlara: “Kurtuluşunuzu dünyevî ilaçlar kullanmak suretiyle tehlikeye atmak, sizlere yakışmaz.” Diyerek doktora git­meyi ve ilaçlara müracaat etmeyi yasaklamıştır.(6)

Papa 3. Inncent (1160-1216) tarafından toplanan bir mecliste; “Günah itiraf ettirmeden hastayı tedâviye kalkan doktor, kiliseden tard cazasına çarptırılacaktır.” diye karar aldırmıştır. 

Zira Ortaçağ boyunca Hristiyanlar Papa’yı yeryüzünde tanrının vekili olarak kabul etmişler, ruhani, cismani ve siyasi bütün otorite­ler ona aittir, onun emri ve kararı İsâ’nın kararı gibi bir fikre kapıl­mışlar, onlara Tanrı muamelesi yapmışlardır.(7)

Bu ve benzeri sebeplerle Avrupa’da eczacılık ve eczaneler çok geç görülmüştür. Bunun başlangıcı da Haçlı Seferlerinde Orta­doğu’da yâni İslâm âleminde eczaneleri görmeleri sonucu olmuştur. Özellikle Müslümanların Avrupa’nın dibindeki Sicilya Adasında 250 sene hâkimiyet kurmuş olmaları onlardan tıp ve eczacılığa dâir birçok şeyin öğrenilmesine sebep olmuştur. Hunke şöyle yazar: “Her çeşit ilaç ve hastalıklar hakkında emsallerine göre geniş bir bilgi sâhibi olduğu söylenen Kayzer ll. Frederik, Müslümanların tıp ve eczacılık ile ilgili bütün nizamlarını, Sicilya krallığı için tamamen kendi mevzuatı olarak 1231 yılında onaylayıp yürürlüğe sokmuştur. Tıp ve eczacılık Yeni Çağda (yâni 1450’li yıllardan sonra)ancak Papalığın tekelinden kurtulabil­miştir…İslâm kaynakları 1830 yı­lında bile hâlâ Avrupa kodeksle­rine temel teşkil ediyordu.”

Dipnotlar:

1- Çeşitli Yönleriyle İslâm Medeniyeti, Editör: Adnan Demircan- Murat Akgündüz, Siyer Yay. İst. Ocak 2017, s. 646.

2- Mehmet Bayrakdar, a. g. e. s. 292.

3- İbrâhim Refik, “Târih Şuuruna Doğru-2”, Albatros Yay. 7. Bas. İst. 2001, s. 147.

4- Ahmed İsa – Osman Ali, a. g. e. s. 158.

5- Sigrid Hunke, a. g. e. s. 147.

6- Sigrid Hunke, a. g. e. s. 150.

7- Halil İnalcık, “Rönesans Avrupası”, İş Bankası Yay. 2011, s. 14.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.