Konya
24 Nisan, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    32.57
  • EURO
    34.93
  • ALTIN
    2431.7
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66674.84$

AMAN OYUNA GELMEYELİM

19 Aralık 2018, Çarşamba 09:00

Devletlerin birbirleriyle olan mücadeleleri görünür er meydanları değil, onun kültürel birikimleriyle ilgilidir. Bilim, kültür, sanat spor, edebiyat, siyaset, ahlak kısaca bir milletin hayat tarzı ve yaşama biçimi olan kültürüyle ilgilidir. Eskiçağ tarihinde Çin’in ipekli hediyeleri, tatlı sözü, Çinli prensesleri bizim genç yiğitlerle evlendirmeleri sonucu bizim içimize girip aramızın açılmasına ve ülkemizin birlik ve beraberliğinin ortadan kalkmasına yol açmışsa, daha dün Bizans’ında aynı taktik ve usullerle şehzadeleri kandırıp dünya nimeti için onları hükümdar olmaya zorlayarak ve destekleyerek devleti mizin zayıf durumundan istifade etmeye kalkışmışlarsa, Sultan Fatih’i zehirlemişlerse, Attila evlendiği günün sabahında yatağında ölü bulunmuşsa, Sultan Fatih’in vefatını günlerce kiliselerinden duyurup Büyük Kartal öldü diye bayram etmişlerse bunun altında yatan sebepleri anlayamama gibi bir lüksümüz yoktur. Cem Sultan’ın” din değiştir, Hıristiyan ol sana yardım edelim”,diyen papa’ya; verdiği cevap çok manidardır.

”Değil Osmanlı Sultanlığı, Dünya Sultanlığı bile verseniz, asla dinimi değiştirmem, sözü ile bu isteğinin yanlış olduğunu ve devletini düşündüğünü belirtmesi onun ne kadar vatanına, milletine bağlı olduğunu gösterir. Aynı sıkıntılar bizim Kurtuluş savaşı sırasında daha dün yaşadığımız ve henüz mürekkebi kurumamış olan olaylardır. Bu ülkenin kolay kurulmadığını, kolay kazanılmadığını aklı başında herkes bilir ve bilmek zorundadır. Maalesef bir zamanlar kaygı verici boyutta çok olaylar yaşanmış ve zamanın da bunlardan ders çıkarmamışsak, biraz unutkan ve geçmişe pek fazla değer vermeme kolaycılığına kaçışımızdandır. Beraber yaşadığımız ve kardeşlik bağları ile bağlı olan birlikteliğimiz ne çabuk unutuldu ki, dış güçlerin oyunlarına alet olarak hayali işler peşinde koşmaya başladık. Hâlbuki bizim yapmamız gerekenler, kardeşçe bu topraklarda huzur ve mutluluğu yakalayabilmek ve onu devam ettirmektir. Elbette kendi içimizde çözmemiz gereken, çözüm bekleyen ve dış güçlere açık kapı bırakmamamız gereken sorunlarımız vardır. Bugün hangi devletin kendi içinde bu sorunları yok ki? Burada, bugün Cumhurbaşkanlığı sistemin çatısı altında oturup sorunları aklın yolu birdir ilkesi gereğince çözülmesi siyasilere düşmektedir. Lakin başta hdp milletvekilleri olmak üzere; neyi ne zaman yapacağı belli olmayan kâh vatan millet Sakarya edebiyatı yapan kâh hdp ile el ele tutuşup her türlü onların yanında olduklarını teyit eden, onların vatanımıza kurşun sıkan ve güvenlik kuvvetlerimizi şehit eden ve yine güvenlik güçlerimizle gebertilen leşlerinin cenaze törenlerine katılan chp’li simaların belirsizlik addeden tutumları ve bir türlü vatan millet cumhuriyet devlet gibi kavramlara milli manevi cepheden bakamama durumları ülkemizde bir türlü ortak sinerjiye dönüşümü sağlayamamakta böylece Mhp dışında ne olduğu belirsiz bir muhalefet gidişatının üzerimize baskı kurmaya çalışan dış sesler karşısında onların telinden çalmaları bizim olması gereken ses ve güç birliğimizi zayıflatmaktadır. Şimdi de Mart 2019 seçimleri ile sıkı bir şekilde birbirlerine alternatif olmaya çalışan (chp-hdp) muhalefeti göstergesi bozuk sayaç gibi mütemadiyen damlamakta ama bu damlalar Türkiye’nin hayrına değil şartlar gereği birbirinden medet ummalarından kaynaklanmakta ve hepsinin de planı programı farklı telden olsa da menfaat gerekliliği bunları tek ses olmaya itmektedir.

Bir milletin içine tefrika yani ayrımcılık girmesi onu zayıflatır ve güçsüz bırakır. Bu hiç birimize fayda sağlamaz. Ancak bizi zayıflatır ve geriye gitmemize yol açar. Ülkemizin 12 Eylül ortamına gelmesini hafızaları kuvvetli olan herkes bilir ki, sadece laf üretip siyasi kısır çekişmelerle günü kurtarmaya çalışmak, akan kanları ve gözyaşlarını giderecek bir tedbir almamak ve birçok yerlerimizin kurtarılmış bölge olarak ilan edilmesi karşısında kendi insanını koruyamaz hale gelinilmesinden kaynaklandığı herkesçe malumdur. Peki, ne oldu? ülkemizin sorunları giderek ağırlaştı, Avrupa Ülkeleri nezdinde bizim uygulamalarımız eleştirildi, can ve mal kaybı, ekonomik istikrarsızlık ve bunun siyasi boyutlara yansıyan ağırlaşmış durumları, bir türlü önü alınamayan geçim sıkıntısı, göçler, fakirlik insanımızın problemlerini iyice artırdı. Sonuçta bundan kimler kazançlı çıktı? Bölge ülkelerine baktığımız zaman buralarda hep batılı güçlerin at oynattığını görürsünüz. Osmanlı coğrafyasını yıkan güçler, bugün ülkemizde yaşayan etle tırnak olduğumuz, tarihimizin acı ve tatlı sayfalarını beraber karıştırdığımız insanlarımızı malum propagandalarıyla, bizden koparmaya çalışmaktadırlar. Bunun içinde yaptıkları nedir, beyin yıkama faaliyetlerini sürdürmek ve onlara bir alt yapı oluşturmak para ve silah diğer araç gereçlerle desteklemek. İngiltere kurtuluş savaşında yunan kuvvetlerini her türlü lojistik desteği sağlayarak üzerimize gönderme dimi? Biz yunanların nezdinde tek dişi kalmış canavar ruhlu medeniyetin temsilcilerine onların anladığı dilden cevap vermedik mi? Bu coğrafyanın hassasiyetini bilmeyen yoktur. Mezopotamya petrol platformunun üzerinde yüzüyor. Bölgede İran, İsrail, Suriye hasmının açığını yakalamaya çalışan atmaca gibiler. Bakınız 1946’da İran’da bir Kürt devleti denemesi yaşandı.

 Mehabat Kürt Devleti, diye. Bu devleti kurduran kimdi biliyor musunuz? Sovyet Yönetimi. 2.Dünya savaşında en kazançlı çıkan ülke Sovyetler Birliği idi.Fakat İran Şahı Sovyetlerle 50 yıllık bir   petrol anlaşması yaptı ve Ruslar bölgeden çekildiler.İki defa İran kuvvetleri mehabat kuvvetleri karşısında yenilmesine rağmen,İran yönetimi önce Tebriz’e girip Azerbaycan halk cumhuriyetini ele geçirmiş,       bu arada Azerbaycan’ın düşmesi karşısında Sovyet yönetiminin olaya sahip çıkmaması,mehabet  dev  letini de tedirgin etmiş,bu devlete bağlılığını bildiren bir çok Kürt aşiretleri de desteğini çekince,İran  kuvvetleri,mehabatı ortadan kaldırmış ve yöneticilerini idam etmişlerdir.Bundan çıkaracağımız sonuç   şudur.Hiç bir ülke bir menfaati olmadan bir başka ülkeye yardımda  bulunmaz.Sovyetler,petrolün    sevgisine dayanamayıp kendi ideolojileri doğrultusunda oluşturdukları devlete bile sahip çıkmamışlardır.Demek ki menfaat dünyasında ; ideolojilerden ziyade ekonomik çıkarlar ön planda gözükmektedir.    Yine bugün Ortadoğu coğrafyasında ne İran, ne Suriye nede Türkiye kendinden ayrı bir yerde bir Kürt  devleti kurulmasını ve Ortadoğu’nun yumuşak karnı olmasını yeni sorunların girdabına kapı aralanma   sını  asla istemez ve buna müsaade etmez.1948’de Yahudi sermayesiyle ve büyük devletlerin desteği ile kurulan İsrail’in bölge coğrafyası üzerinde oluşturduğu karanlık sis perdesi malumken yeni bir soru  nun pençesine düşmek bu bölgenin artık  tahammül edemeyeceği bir husustur, kaldı ki İsrail’in bu bölgedeki siyasi ve özellikle dini beklentileri bellidir. İsrail bölgede küçüklüğüne rağmen tek güç olabilme nin ince hesapları peşinde koşmakta, buradaki coğrafya üzerinde hayali bulunan devletlerin kanlı örgütlerini eğitmekte ve onlara destek sağlamaktadır.

Yeni bir savaşın eşiğine geldiğimiz şu ortamda Fırat’ın doğusu Ordumuz mücadele verirken  bu durumda  çatlak sesler çıkarma yerine yeniden Milli Kurtuluş Ruhunu yakalamak dışa karşı birliğimizi çelikleştirecektir.Başka Türkiye yok çünkü…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.